Yönetmen Haco Cheko: “Li Vir filmi bir vicdan muhasebesidir”
Yaptığı kısa metrajlı filmlerle tanınan yönetmen Haco Cheko, zorlu bir uğraştan sonra ilk uzun metrajlı filmi olan “Li Vir”i (Burada) tamamladı. “Li Vir” filmi geçtiğimiz hafta British Film Institute’de (BFI) basın mensuplarının gösterimine sunuldu. Basından oldukça olumlu tepkiler alan film, 7. Londra Kürt Film Festivali kapsamında da gösterilecek. Filmin galası 24 Kasım Perşembe günü akşam saat 19.00’da Hackney Picture House sinemasında gerçekleşecek. Haco Cheko, çalışmaları ve “Li Vir” filmi ile ilgili görüşlerini Telgraf Gazetesi ile paylaştı.
-Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
1978 yılında Elbistan’a bağlı bir dağ mezrasında doğdum. Kürt ve Alevi kökenli bir aileden gelmekteyim. Eğitim olarak Türkiye’de Dicle üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Almanca öğretmenliği bölümünde okudum. 1999 yılından beri Londra’da yaşamaktayım.
-Neden sinema?
Bunun en temel nedenlerinden ilki kendimi hayatta en iyi ifade edebileceğim iletişim aracı olduğunu düşünmemden kaynaklı olmasıdır. Tabi ki, bunun yanında toplumsal bir sorumluluğu da var sinemanın. Bu da beni sinemaya çeken başka bir neden. Ayrıca insanın geçmiş yaşamı, çocukluk hayatı gibi etmenlerde bazen insanın bu tür kararlar vermesinde etkili olduğunu düşünüyorum.
-Bu etmenler derken…
Örneğin çocukluğum dağlar arasında, dünyadan soyutlanmış 15–20 haneli bir mezrada geçti. Hayatın ilk çelişkilerini burada yaşadım, yasakları, korkuları, açlığı, tokluğu, şiddeti, acıyı, sevgiyi bir bütünüyle hayatın tüm renklerini en keskin halini burada yaşadım. Tabii ki, bu keskinlikler düşünce hayatınızda derin izler bırakmakta ve kişiliğinizi şekilendiriyor. Daha somut bir ifadeyle örneklendirirsek dış dünya ile iletişiminiz yok. Bir çocuk olarak sahip olduğunuz tek şey anlatılan masallar, çevrede yaşanmış olağan üstü olaylar, derken bunun bana müthiş bir hayal gücü kazandırdığına inanıyorum.
-Sinema hayatınıza geri dönersek ne zaman ve nasıl başladınız bu işe?
Daha önce tiyatroya büyük bir ilgim vardı ve Türkiye’de iken okul çevresinde amatör olarak bir süre ilgilendim. Tabii ki sinema işi daha çok maddi ve teknik olanaklara bağlı olduğu için film yapma düşüncesi bile yoktu. Buraya geldiğimde tiyatro çalışmasını bir dönem devam ettirdim. Ve zamanla kamerayla tanışma imkânım oldu. Bu işi biraz daha akademik boyuta taşımak için bir dönem Southgate Koleji’nde bir film kursuna devam ettim. Aralarda kısa dönemli video kursları yaptım ve 2005 yılında Birkbeck Üniversitesi’nde film ve medya üzerine dersler aldım.
-Li Vir filmine gelirsek… Nedir Li Vir?
İsterseniz önce isimle başlayalım Li Vir Kürtçe bir kelime ve “burada” anlamına gelmekte. Her haliyle buradaki bir durumu anlattığım için fazla uzağa gitmeye ya da farklı bir isim arayışına girmeden filmimize Li Vir dedik. Li Vir bir çaresizliğin ve sıkışmışlığın filmidir. Sürgün olmanın ve yalnızlığın filmi de diyebiliriz buna. İnceden inceye özgürlükler, insan hakları, adalet, vicdan gibi kavramların irdelendiği bir film. Aynı zamanda kuşaklar arası çatışmanın ve yaşamımızdaki çelişkilerin sert bir şekilde suratımıza çarptığı bir yapıt da diye biliriz. Li Vir filmi bir vicdan muhasebesidir.
-Neden böyle dramatik ya da trajik bir hikaye…
Trajedi ve drama çekme gibi bir derdim yoktu ama trajedi ve drama beni buldu desem daha doğru olur. Bana göre bir yönetmen yaşadığı yerde çevresinde olup bitenlere kayıtsız kalmamalı. Estetik olarak düşündüğünü ve ürettiğini iddia eden bir kişi toplumun vicdan, yargıcıdır. Dolayısıyla yargıçlık görevi vardır. Örneğin bir yerde birisi 17 yıl yaşıyorsa, hiç bir statü sahibi değilse ve bir suçlu gibi imzaya tabi tutuluyorsa vicdanen bunun sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Belki kanunen buna bir izah getirebilirsiniz ama vicdanen bunun bir izahı olamaz. Benim için de önemli olan bu nokta ve çıkış noktam da burası.
-Sanat toplum içindir anlayışının savunucularındansınız desek…
Aslında ben o kavrama kısmen karşıyım desem umarım okuyucularınız kızmaz bana. Bana göre sanat toplum içindir, ya da sanat sanat içindir kavramları daha çok olaya ideolojik bir boyut katmaktadır diye düşünüyorum. Ben bu her iki kavrama karşı üçüncü bir yol olduğunu düşünüyorum. Bana göre sanat yaşam içindir. Yaşam izinin olduğu her alanda sanat olmalıdır.
-Filminiz aynı zamanda bir yol filmi, insanlar ayrılmak zorunda oldukları ülkelerine dönmek yerine başka bir yerlere gitme çabasındalar. Neden bu konuyu öne çıkarıyorsun?
Bence bu sorunun cevabını vermek için bir soru sormakta fayda var. Bir insanın doğduğu topraklardan kaçmak ve kendisini hiçleştirmek için ne gibi bir neden olabilir? İste bu nedenler bu olayın kendisini öne çıkarmasına sebebiyet veriyor. Ayrıca filmimiz gerçeklerden yola çıkarak olayın gerçek sahiplerinin yer aldığı bir film olduğu için konuyu özelikle öne çıkarma gibi bir çaba içerisine girmedim. Filmi izleyenler de bu sebep ve sonuçları kendileri değerlendireceklerdir eminim.
-Li Vir nerede ve zaman gösterime girecek?
Bu yıl 7.si düzenlenecek olan Londra Kürt Film festivalinde Li Vir için özel bir gala gecesi gerçekleştireceğiz. Bu da 24 Kasım Perşembe günü akşam saat 19.00’da Hackney Picture House sinemasında gerçekleşecek. Li Vir’in aynı zamanda Londra’da ağırlıkta Kürtçe kullanılarak yapılan ilk uzun metrajlı film özelliği de bulunmakta. Şu anda 100 üzerinde bilet ayrılmış durumda ve bu ilgiden dolayı mutluyum.
-Li Vir ile ilgili ileriye yönelik bir planınız var mı?
İleriye yönelik olarak filmi uluslar arası film festivallerine gönderme gibi bir çabamız mevcut. Şu ana kadar uluslar arası 3 büyük film festivaline başvurumuzu yapmış bulunmaktayız ve bu başvurular devam edecektir.