Türkiye’deki Seçimlerin Sonucunu Biz Sürgünde Yaşayanlar Belirleyeceğiz
Türkiye’de yapılacak genel seçimlere tam olarak 4 ay kaldı. 7 Haziran’da yapılacak genel seçimlerin ana gündemi şimdilik HDP’nin seçimlere parti olarak girmesi.
HDP’nin seçimlere parti olarak gireceğini açıkladığı günden bu yana hem dincilere, hem ulusalcılara, hem de solcu diye geçinen asalakların bir yerleri yanmaya başladı. Herkes bir taraftan saldırıyor. İnsan diyemeden geçemiyor, yaw ahlaksızlar, zaten amacınız Kürtlerin meclise girmemesi değil mi, yüzde 10 barajını da muhafaza etmeniz bundan kaynaklanmıyor mu? Bırakın, varsın HDP aşamasın barajı! Niye bu kadar zorunuza gidiyor bu durum?
Kürtler yıllardır parlamentodan uzak tutulmak için konulan yüzde 10 barajına karşı mücadele veriyor. Seçimlere bağımsız adaylarla girerek çok haksız ve adaletsiz bir yarışa tabi olmak zorunda kalıyorlar. Büyük illerde büyük matematiksel işlemler yaparak bazen sokağı bile ikiye bölmek zorunda kalan bir çalışma yürütüyorlar. Tüm bu zorluklara rağmen son seçimlerde BDP’nin desteklediği Emek Özgürlük ve Demokrasi bloğu adayları bağımsız olarak 36 milletvekili çıkarmayı başardı.
Şimdi hep beraber rakamlarla olaya biraz bakalım. Öncelikle şu hataya düşmemek lazım. HDP’nin oyunu geçtiğimiz yerel seçimler ve genel seçimlerde alınan oy oranına göre hesaplayıp, HDP’nin oyu yüzde 6 civarlarında demek bilinçli bir aldatmacadır. En son genel seçimlerde Emek Özgürlük ve Demokrasi bloğu sadece 39 ilde bağımsız aday gösterdi. Bu Türkiye’nin yarısına bile takabül etmiyor. Yine hakeza yerel seçimlerde de aynı durum yaşandı. Yani bu bahsettiğimiz yüzde 6 civarı oy sadece aday gösterilen yerleşimlerden alınan oy oranı. Kaldı ki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gördük ki HDP Türkiye’nin tüm illerinden oy alan bir parti.
Bu noktada en doğru sonuca ulaşmak için esas alacağımız rakamlar son Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucudur. Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Türkiye genelinde 41 miyon seçmen sandık başına gitti. Oy kullanan seçmenden 3 milyon 918 bini Demirtaş’a oy verdi. Yani yüzde 10’u yakalaması için ihtiyaç duyduğu seçmen sayısı sadece 142 bin.
Kimse ‘tepki, emanet oylardı’ gibi saçmalıklara da girmesin. Londra’da en radikal solcu diye geçinen birçok kişinin Ekmeleddin İhsanoğlu imzalı müşahit kimliğiyle sandık başında oyları korumaya çalıştığına hayretle tanıklık ettik. Bu radikal gezici solcular bile emaneten de olsa, tepki mahiyetine de olsa ihsanoğlu’na oy verdilerse, Demirtaş’a gelen tek tepki veya emanet oydan bahsedemeyiz.
Avrupa’da yaşayan demokrat çevrelerin önünde tarihi bir sorumluluk duruyor. 3 milyon civarında kayıtlı seçmen var. Kaldı ki iyi bir seçmen kayıt çalışması yapılırsa bu rakam 4 milyona bile ulaşabilir. Geçen Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye dışında yaşayan vatandaşların ilk defa sandık başına gidiş deneyimiydi. Ve bu deneyim tam bir fiyasko ile sonuçlandı. Ne seçmen, ne de sorumlu kurumlar tam anlamıyla sorumluluklarını yerine getirmedi. Ve bunun sonucunda ise Yurtdışında seçimlere katılım oranı Yüzde 5 gibi komik bir seviyede kaldı. 3 milyona yakın seçmenden sadece 236 bin seçmen sandık başına gitti.
Britanya genelinde de durum çok farklı değildi. Toplamda 79.614 kayıtlı seçmenin sadece 5.078’i sandık başına gitti. Bu oyların 2525’ini Ekmeleddin ihsanoğlu, 1358’ini Selahattin Demirtaş, 1195’ini ise Tayip Erdoğan aldı. Seçimden kısa bir süre önce Selahattin Demirtaş’ın Londra merkezde yaptığı mitinge 10 bine yakın insan katılmıştı. Bunun yanında alınan oy sayısına baktığımızda bunun demokratik çevreler açısından büyük bir eksiklik olduğunu net olarak görebiliyoruz.
Katılımın düşük olmasının başlıca nedenleri;
- seçmen kaydı çalışması yürütülmedi. (Ben de içinde olmak üzere, birçok duyarlı arkadaşın bile seçmen kaydı bulunmuyordu)
- Koca Britanya’da sadece Londra merkezde, o da toplumumuzun uzağında bir tek yerde sandıklar kuruldu.
- Randevu sistemi gibi saçma sapan bir şey icat edilmişti. Nice zorluklarla oy verme merkezine gelen birçok kişi oy kullanmadan dönmek zorunda kaldı.
- Okulların tatil olduğu ve toplumun büyük bir kısmının tatilde olduğu bir zamana denk gelmesi de katılımı düşüren etkenlerin başında geliyordu.
Şimdiden yapılması gerekenler:
- Seçmen kaydı çalışmasının şimdiden başlatılması son derece önemli. Kurumlar tarafından toplumu seçmen kaydı yaptırması için teşvik edici çalışmalar yürütülmeli. Bu yönlü Toplum Merkezlerinde seçmen kaydı masaları oluşturulmalı, konser, etkinlik ve gecelerde seçmen kaydı standları oluşturulmalı ve bu standlarda adres beyan formu doldurularak topluma öncülük edilmeli.
- Tüm kurumların bir araya gelerek, Türkiye Cumhuriyeti başkonsolosluğu üzerinde, ihtiyaç duyulan yerlerde ve sayılarda sandık kurulması için şimdiden baskı oluşturulmalı. Londra dışında, Birmingham, Manchester ve Galasgow başta olmak üzere toplumumuzun yoğun yaşadığı şehirlerde sandıkların kurulması için büyük bir çaba gösterilmeli.
- Tek bir oyun bile ne kadar önemli olduğu topluma kavratılmalı. Bu yönlü yoğun bir çalışma yürütülmeli. Gerekirse seçmen listeleri konsolosluktan temin edilerek seçmene birebir ulaşılmalı. Seçim günü toplumu sandık başına nasıl götürebiliriz diye çözümler bulunmalı. Toplumun yarısından fazlasının hayatında bir kere bile Londra merkezine gitmediğini unutmamalı.
- Sosyal medya başta olmak üzere basın yayın kurumları yoğun bir şekilde kullanılmalı.
Bu konuda başta Britanya Demokratik Güçbirliği Platformu bileşenleri olmak üzere hepimizin önünde ciddi sorumluluklar durmaktadır. 7 Haziran seçimlerinin Türkiye’nin geleceği konusunda büyük değişimler yaratacağı unutulmamalı. Yurtdışı oyları Türkiye’nin kaderini değiştirebilecek potansiyeldedir. 8 Haziran sabahında HDP’nin 70’in üzerinde milletvekili ile mecliste temsil edilmesi Türkiye’nin anti demokratik yapısına tarihi bir darbe vuracaktır.
Şimdi konuşup teorisyenlik yapmanın hiç zamanı değil, pratik çalışma zamanıdır.
ARAS ARARAT