Türkiye’de Yaşanan Darbe Girşimine Londra’dan Bir Bakış
15 Temmuz Cuma akşamı Türkiye’de adı önce Başbakan Binali Yıldırım tarafından ‘Kalkışma’ olarak nitelendirilen ve daha sonra da darbe olarak adlandırılan bir askeri cunta girişimi yaşandı. Yaşanan darbe girişiminden sonra bir televizyon programına katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm kitlesini alanlara davet etti. Erdoğan’ın çağrısı üzerine meydanlara çıkan kitle ile askerler arasında çatışmalar yaşanmış ve yüzlerce insan yaşamını yitirirken Türkiye tarihine kara bir leke daha eklenmiş oldu.
Haber: Bedran Özkan
Avrupa’da yaşayan Türkiyeli Kürt, Sosyalist ve Demokrat yurttaşlar da yaşanan darbe girişimini değerlendirdi.
‘Darbede başka kesimlerin ve NATO’nun da parmağı var’
İngiltere’de İngilizce yayın yapan Kurdish Question Editörü Memed Aksoy darbenin karışık bir pot-pori darbe olduğunu, devletin bu darbeyi Fethullah Gülen üzerine yıkmaya çalıştığını ifade ederek, ‘Devlet diğer kesimlerle uzlaşmaya çalışsa da, darbede başka kesimlerin ve NATO’nun da parmağı var. İlk günlerde, bu meselenin de Ergenekon soruşturmaları gibi sulandırılacağı görülüyor. 70,000’den fazla insan görevden uzaklaştırılmış veya gözaltına alınmış durumda. Yani AKP-Erdoğan darbeye karşı darbe yapıyor. Hatta darbenin AKP içine doğru yönelmesi büyük olasılık. Aslında devlet tüm kurumlarıyla çökmüş durumda ve dikiş tutacağa benzemiyor. Devlet-hükümet-asker tümüyle suçlu ve darbenin sorumlusu, ilişkiler de reformlarla düzelecek gibi görünmüyor. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ortadoğu’daki diğer devletler gibi ‘failed nation-state’ yani başarısız bir ulus-devlet olarak görülebilir” dedi.
‘Avrupa’ daki Kürtler ve sosyalistler olarak Rojava’daki gibi Kuzey’de de üçüncü yol savunması yapmalıyız’
Aksoy mevcut sistemden bir demokratikleşme hamlesisinin çıkmayacağını söyleyerek tüm demokrasi güçlerinin bir blok etrafında toplanması önerisinde bulundu ve bu anlamda HDP’nin çağrısının da önemli olduğuna vurgu yaptı. Bunun da yetersiz kalabileceginin altını çizen Aksoy, “İç savaş tehlikesinin önümüzdeki aylarda-yılda gündeme gelmesi büyük bir olasılık. Bunun engellenmesi için herşey yapılmalı ama demokrasi güçlerinin durdurabileceğini düşünmüyorum. Bu durumda Kürtlerin öz-yönetimlerini ve savunmalarını daha fazla geliştirmeleri gerekiyor. Rojava, Kuzey Kürdistan için bir örnek bu anlamda. ‘Üçüncü yol’un savunulması her anlamda önemli ve gerekli. Bizde Avrupa’daki Kürtler, demokratlar ve sosyalistler olarak buradaki örgütlülüğümüzü güçlendirip, gelişecek devrimsel bir sürece elimizden gelen katkıyı sunmamız gerekiyor. Tartışmalar, hazırlıklar şimdiden yapılmalı” ifadelerini kullandı.
‘Darbe mekaniği 7 Haziran’dan sonra devreye konuldu’
Londra’daki Kürt Toplum Merkezi Eş Başkanı Evrim Yılmaz ise, Kürt sorununun çözüm görüşmelerinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın darbe sürecini ön gördüğünü ve uyarıda bulunduğunu belirterek, “Öcalan eğer çözüm süreci başarıya ulaşmazsa bir darbe mekanığı gelişecektir demişti ve nihayetinde görününen ve yaşanan da bu olmuştur. Darbe mekaniği çözüm görüşmelerindeki samimiyetsizlik, 2014 sonunda MGK’da alınan savaş kararı ve 7 Haziran HDP başarısı sonrası devreye girdiği söylenebilir” dedi. Yılmaz, Kürdistan’ın aylardır bu darbe sürecini yaşadığını, sokağa çıkma yasağı, Kürtlere dönük katliamlar (Sur, Cizre, Gever, Silopi ve Nusaybin’de olduğu gibi), milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, DAİŞ barbarlarının AKP destekli Kürtlere saldırıları daha sayfalarca ifade edebilecek birçok yönelimler hepsi sıkıyönetim ve ohal yöntemleri olduğunu söyledi.
‘Kirli iktidar savaşının bir parçası olmayacağız’
Hükümetteki çatlağın son dönemde daha belirgin hale geldiğini kaydeden Yılmaz, “Erdoğan iktidarda kalmak için Kürtlere savaş açtı. Darbe mekaniğı asıl o zaman başladı. Ordu Kürdistan’da yoğun bir savaşın aktörü oldu ve darbe yapabilecek gücü kendinde gördü. Siyaseti yeniden dizayn etme girişimine kalkıştı. Bunun diğer nedenleri olarak ise AKP politiklarına karşıtlık, dış ilişkilerin Türkiye ye kazandırdığı kötü imaj, iç rahatsızlıklar vb olarak da görülebilinir. Erdoğan bu rahatsızlıkları ve olası bir hareketliliği gördü ve bu yüzden de dış politika değişikliğine gitti. Rusya ve İsrail ile özür dileyerek yeniden ilişkilerini düzeltme çabası şimdi daha iyi anlaşılıyor” dedi. Yılmaz, “Yapılan bu darbe girişimi her kimden gelirse gelsin bizler darbe anlayışına karşıyız. Demokrasinin alternatif olduğu görüşündeyiz. Türkiye yıllardır bir darbeler ülkesi durumundadır. Az yaşamadı bu darbeleri ve sonuçlarını bugün dahi yaşıyoruz. Hiç bir zaman halkların yararına, Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin çıkarına olmadığı kesindir. Bu anlamda karşısında olduğumuzu, bu kirli iktidar savaşının bir parçası olmayacağımızı çok net ifade ediyoruz” dedi.
‘Yaşanan olaylar tümüyle AKP iktidarını güçlendirmeye yönelik’
Kürt Toplum Merkezi diğer Eş Başkanı Ali Poyraz da yaşanan darbe sürecine ilişkin şunları dile getirdi.
15 Temmuz darbe pratiğinin klasik darbelerden farklı olduğunu ve darbenin yapılmaya çalışıldığı gecede iktidarı devirmeye yönelik bir adım olmadığını belirterek, “İleleyen saatlerde de görüldü ki tüm çabalar, RTE’yi desteklemeye ve güçlendirmeye yönelikti. Bundan dolayı yer yer komik pozisyonlar yaşandı. İlk andan itibaren darbeden de AKP’den de yana olmadığımız bir çok kurumumuz tarafindan kamuoyuna açıklandı” dedi. Yaşanan olayların tümüyle AKP iktidarını güçlendirmeye yönelik olduğunu, bu darbenin esas aktörlerinin AKP’nin derin güçleri olduğunu kaydeden Poyraz, “Her iki durumda da baş aktör, RTE’nin kendisidir. İktidarını ve diktatörlüğünü güçlendirme ugruna insanların katledilmesini göze almıştır. Askerliğin a’sini bilenler gece saat 8-10 arasi darbenin olmayacağını çok iyi bilir. Yine bu darbe ise, neden hareket başlamadan 14 saat önce camilerin maaşlı imamlarina email gönderilmiştir” diyerek planlı bir çalışmanın yapıldığını savundu.
Sonuç olarak 15 Temmuz gecesinin RTE’nin tek adamlığını resmileştirdiğini ve bunun şuanki uygulamalardan rahat bir şekilde anlaşıldığını belirten Poyraz, “Bu nasıl bir darbe girişimidir ki gözaltına alınan zanlıların daha sorgusu bitmeden bir çok değişik alandan 30.000’den fazla kişi görevinden alındı ? Bu organizasyon uzun bir hazırlığın ürünüdür. AKP yandaşları ve medyası her ne kadar kabul etmese de bu darbe bekleniyor ve biliniyordu. Daha Nisan ayında Washington Pos’ta çikan bir haberde,”RTE kendi elini güçlendirmek için bir darbe girişimi yaptirabilir” denilmişti” diyerek darbe girişiminin gelişim sürecininin bilindiğini savundu.
‘Ne darbe Ne de AKP!’
İngiltere’deki Göçmen İşçiler Derneği(GİK-DER) Başkanı Helin Peköz de “Ne darbe ne AKP faşizme karşı birleşik direnişe” sloganıyla bu darbeye karşı olduklarını belirtti. AKP ile Erdoğan kliğinin iktidarını sağlamlaştırmak için önce ittifaklar yaptığını belirten Peköz, “Erdoğan iktidarının cephe aldığı kesimlerin giriştiği askeri darbe, faşist zulüm ve barbarlığın başka güçler eliyle sürdürülme çabasından başka bir şey değildir. İkisi de halklara, işçi ve emekçilere düşman. Kürdistan’da kentleri yerle bir etti. Yüzlerce insanı barbarca katletti, binlercesini tutukladı, yüz binlercesini göçe zorladı. IŞİD’e verdiği destekle gerçekleşen ve yüzlerce insanın katledildiği Suruç, Amed, Ankara, İstanbul-Sultanahmet ve Atatürk Havaalanı katlaimları dosyalarına gizlilik kararı koydurarak örtbas etmeye çalışıtı” dedi.
‘Avrupa ‘ daki işçi ve emekçiler olarak birleşik mücadeleyi büyüteceğiz’
Askeri darbe girişiminde bulunanların da bugüne kadar halklara faşist zulümler uygulayanlar olduğunu belirten Peköz, “Darbe girişiminde bulunurken, tıpkı 1980 faşist darbesinin başı Kenan Evren gibi ”sulh’tan, barış”tan bahsetmeleri, onların faşist zulmünü gizleyemeyecektir. Onlarda AKP-Erdoğan’dan farklı değildir. Bundan dolayı ne askeri faşist darbe, ne de AKP-Erdoğan faşizmi! Avrupa’da yerli göçmen işçi ve emekçiler faşist Türk devletinin halklarımıza uyguladığı zulme, insanlık dışı uygulamalara karşı birleşik mü