Theresa May’e Ezidiler İçin Harekete Geç Çağrısı
Şengal’de, Ezidilerin Daiş’in katliamına uğramalarının ikinci yılında, Londra’daki Kürt kadın kurumları ve dostları başbakan Theresa May’e mektup teslim ederek, katliamın soykırım olarak kabul edilmesi için Birleşmiş Milletlere baş vurmasını talep ettiler.
Peace in Kurdistan- Women’s Alliance (Kürdistan’da Barış- Kadın Birliği), Roj Kadın Meclisi ve Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) temsilcileri dahil, çok sayıda kadın mektuba imza attı.
Katliamın yıl dönümü olan, 3 Ağustos Çarşamba günü Roj Kadın Meclisi eş-sözcüsü Türkan Budak, Peace in Kurdistan temsilcisi Melanie Gingell, Haringey belediyesi encümeni Makbule Güneş ve Yeşil Parti Avrupa Parlamenteri Jean Lambert mektubu Başbakanlık konutu 10 Downing Street’e mektubu teslim ettiler.
Heyet, özellikle Ezidi kadınların kaçırılıp köle ve seks kölesi olarak satılmalarına dikkat çekmet istediklerini ifade etti.
Budak, ‘‘Kendisini feminist olarak tanımlayan İngiltere’nin yeni başbakanı, Theresa May’e bu mektubu bırakıyoruz. Kendisinin, bir kadın olarak, aynı zamanda özellikle feminist kimliğini öne çıkaran bir kadın olarak bu olaya duyarsız kalmaması gerektiğini düşünüyoruz’’ diyerek, kadın başbakandan daha duyarlı hareket etmesini beklediğini ekledi.
Budak şöyle devam etti: ‘‘İki bin den fazla Ezidi kadının nasıl Arap aşiretlerine, Arap zenginlerine köle olarak pazarlandığını, aynı zamanda pazarlarda seks kölesi olarak satıldığını, bu kadınların yaşadıklarına duyarsız kalmaması noktasında kendisiyle görüşmek istedik. Şengal katliamının ikinci yılında, tutsak edilen Ezidi kadınlar için, konuya ilişkin May’e mektup bırakıp, sorularımıza cevap ve kendisinden destek istedik. İki binden fazla kadın hala esir durumdalar. May’in sorularımıza kısa zamanda cevap vereceğine dahil başbakanlık yetkilisinden bilgi aldık.’’
Peace in Kurdistan kampanya koordinatörü Gingell, Birleşik Krallık’ın Ezidilerin yaşadıklarını soykırım olarak tanımlamaları gerektiğini ve ülke kamuoyunun da bu yönlü düşündüğünü ifade etti. Devletin yasal işlemleri gerekçe göstererek soykırımı tanımadıklarını ifade eden Gingell, şöyle konuştu: ‘‘Bu adımı atma nedenimiz, bu ülkede yoğun bir kamu düşüncesi, Ezidi kadınları için bir şeylerin yapılması için harekete geçilmesinden yana. 3,500 Ezidi kadın hala tutsaktır.
‘‘Avam Kamarası, bunun soykırım olduğuna dahil bir önerge onayladı. Çok çeşitli kaynaktan elde edilen bilgi gösteriyor ki, Şengal’de yaşananlar bir soykırımdı. Ve hala da devam ediyor.
‘‘Mağdurlar ve kurtulanlar yabancı ülkelerden bir şeyler yapmalarını bekliyorlar. Dünyada, son 50 yılın en kötü suçudur bu. Birleşik Krallık Soykırım Sözleşmesini imzaladı ve bu anlaşmayı imzalayarak, harekete geçmek için yasal bir zorunluluk taşıyor.
‘‘Şimdiye kadar, harekete geçmekte başarısız oldular. Buna ilişkin yürüttükleri siyaset, Parlamentonun bu yönde karar vermemesi, ve soykırım kararının hukuki merciler tarafından alınmasıdır. Bizim önerdiğimiz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde bir araştırma komisyonu kurulması için bir önerge sunmaları. Ve devamında da Uluslararası Suç Mahkemesine sevk edilmesi. Bu yol, hükümetin soykırım konusunda karar verme yetkisi olmama sorununun önüne geçebilir. Biz bu yönlü adım atılması için her hangi bir engel görmüyoruz.
‘‘Britanya hükümetinin zamanında harekete geçmemesinin sonsuz utanç yaratacağını düşünüyorum.’’
Haringey Belediye encümeni ve aile içi şiddet danışmanı, Güneş, ‘‘Binlerce Ezidi kadın Daiş tarafından esir alındı, kölelik ve sek köleliğine zorlandılar. Kürt asıllı kadın ve encümen olarak, aynı zamanda işim gereği yaptıklarımdan dolayı, yeni başbakanımızın dikkatine getirmek istedim bu konuyu. Ve açıkçası, ailelerinin haber alamadığı binlerce kadına ne olduğunu da tam olarak bilmiyoruz. Uluslararası kamuoyunda bu konuyu gündeme getirmek istedik’’ dedi.
Uzun yıllar Kürt dostu olan Lambert, şöyle konuştu: ‘‘Ezidilere, ve özellikle de kadınlara iki yıl önce olanları unutmamamız çok önemli. Boko Haram’ın kaçırdığı kızlar gibi, oradaki toplum ve ailelerin unutulmadıklarını bilmeleri çok önemliydi. Adaletin, uzun sürse de, yerini bulacağını bilmeleri önemli ve dünyanın olanlara ses getirmeye devam etmeleri şart.’’
May’e yazılan mektubun bir kısmı şöyle:
‘‘Bugün, Edizi halkına yönelik toplu ve sistematik düzende insan hakları ihlalleri başlamasının ikinci yıl dönümünde, size ve Britanya devletine harekete geçmeniz ve soykırım olarak adlandırabilinecek, Irak ve Suriye’de Ağuston 2014’den itibaren bu suçu işleyenlerin hesap vermeleri için gereken adımları atmanızı talep ediyoruz.
‘‘Uluslararası bağımsız Suriye Arap Cumhuriyeti Soruşturma Komisyonu’nun Ezidilerin soykırım yaşadıklarını ve yaşamaya devam ettiklerini kesin olarak belirlediğine göre, Birleşmiş Krallık devletinin uluslararası bir çözüm bulma çağrılarına katılma, hareket ve gecikmeden, gerçekleşen barbar vahşet için hesap verme zamanıdır.
‘‘Birleşik Krallık devletinin Soykırım Sözleşmesinin dördüncü maddesi kapsamında, uluslararası sorumluluklarını kabul etme zamanıdır. Dördüncü maddeye göre, sadece soykırımı işleyenler değil, aynı zamanda soykırım işlemeye teşebbüs edenler ve/ya soykırım suçuna dahil olanlar.
‘‘Bunun dahilinde, sizden Daiş’in işlediği suçlar için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine bir önerge sunmanızı istiyoruz. Bunun sonrasında da Suriye’deki durumu Uluslararası Suç Mahkemesine sunmanız, ya da bu amaçla, ilk fırsatta, gerekli coğrafi ve geçici yargı mahkemesinin kurulması.’’