Tersine Yaşanan Bir Göç’ün Hikayesi
Macer Gifford: ‘YPG İçin Daiş’e Karşı Kaybetmek Bir Seçenek Bile Değil’
Alaettin Sinayic-Esra Türk
Televizyon ekranlarında gördüğü vahşet görüntülerine daha fazla dayanamayıp rahat evini bırakıp hiç bilmediği topraklara, ölümün her an insanın gölgesi kadar yakın olduğu bir coğrafyaya yolculuk yapan bir İngiliz’in hikayesi. Ortadoğu’dan Avrupa ülkelerine doğru en büyük göçün yaşandığı bu son dönemlerde, Macer tersini yaparak Batıdan Doğuya doğru, savaşın en acımasız bir şekilde yaşandığı topraklara yüzünü döner.
Britanya’dan 1500’den fazla radikal İslamcının DAİŞ saflarında savaşmak için gittiği Suriye ve Irak tüm Avrupa genelinde radikal gençlerin çekim merkezi haline geldi. Binlerce kişi Daiş saflarında sözde islam devleti için cihada giderken, bunun karşısında savaşmak ve orada yaşayan mazlum halklara yardımcı olmak için yüzlerce Avrupalı gönüllü de YPG saflarına katıldı.
Macer Avrupa ülkelerinden Rojava’ya giden yüzlerce Avrupalı gönüllü savaşçıdan birisi. Beş aylık bir savaş sürecinden sonra tekrar Britanya’ya dönen Macer, yoğun bir çalışma yürütüyor. Geldiğinden bu yana sayısız ulusal televizyon kanalında ve gazetelerde röportajları çıktı. Sağ göğsü üzerindeki YPG rozetini hiç çıkarmayan Macer elinden geldiği kadar YPG’yi ve Kürt halkının haklı davasını anlatıyor.
Rojava’da beş ay boyunca YPG saflarında en ön cephelerde barbar Daiş çetelerine karşı savaşan İngiliz Macer Gifford ile Rojava yolculuğunu, neden gittiğini, şimdi neler yaptığını konuştuk.
Kürtler’le ne zaman tanıştın?
İlk olarak Iraklı Kürtleri tanıdım. Kürt toplumuna karşı olan ilgi ve bilgim Amerika’nın Irak’ı işgali ile gelişti ve Kürtler’e o zaman hayranlık duymaya başladım.
Daiş güçlenmeye başladığında, benim için durum o zaman değişti ve Daiş’e karşı savaşan farklı gruplara bakmaya başladım. Özellikle de, Daiş’in yükselişinden önce hiç bilmediğim, Suriye’li Kürtler…
Siyasete ve Ortadoğu’ya her zaman ilgin var mıydı?
Kesinlikle. Üniversite’de politika okudum, ve sadece Britanya siyaseti değil, dünya siyasetine büyük ilgim var.
Daiş’in yaptığı katliamlara tanık olmana rağmen gitme kararını nasıl aldın?
Bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim. Daiş, Suriye ve Irak devletlerine karşı hızlı bir şekilde ilerliyor ve güçleniyordu. Daiş’e karşı gelebilen, gerçekten seküler, özgürlük ve demokrasi arayışında olan tek grup Kürtler’di. Suriye’de inandığım tek grup da Kürtler’di.
Britanya devletinin Suriye’li Kürtlere mücadelelerinde yardım etmelerini bekledim, çünkü bana göre, eğer onlar bizim dostlarımızsa ve bizim inandığımız şeylere inanıyorlarsa onlara yardımcı olmamız gerekirdi. Ama Britanya hükümeti destek olmadı. Ben de devletim bu konuda bir duruş sergilemediği için kendim o duruşu sergilemek istedim.
Rojava’ya gitmeden önce hiç tanıdığın Kürt var mıydı?
Hayır.
Kararı verdiğinde ailen ve arkadaşlarınla paylaştın mı?
Tam olarak değil. Kürtler’e yardım edeceğimi ve onlarla birlikte mücadele edeceğimi söyledim ama cephede savaşacağımı söylemedim.
İnsani yardım etmek istemene nasıl tepki verdiler? Savaşın olduğu bir bölgeye nasıl gidebilirsin diye sorguladılar mı seni? Engel olmaya çalıştılar mı?
Beni durdurmaya çalışmadılar ama güvenli evimi bırakıp savaşmak istememi anlamıyorlardı. Beni durduramayacaklarını biliyorlardı. Ben kararlıydım ama onlar kararımdan pek memnun değillerdi.
Peki kararını verdikten sonra gitmek kolay oldu mu?
YPG’ye katılmak isteyen yabancılar için belli bir prosedür var. Gerekli kişilerle irtibata geçtim ve bir kaç hafta içerisinde ülkeye vardım.
Referans istediler mi? Nasıl inandılar sana?
Pasaportumun kopyasını ve uçuş bilgilerimi istediler. Resmi evrak istemediler. Sadece askeri eğitimimin ve sicilimin olup olmadığını sordular. Ayrıca yakınlarımın bilgilerini beyan etmemi istediler. Oraya giden herkesin sicilinin temiz olması gerekiyor. Suç işlemiş kimseyi kabul etmiyorlar. Eğer askeri eğitim almamışsan, neden katılmak istediğini de yazmak zorundasın.
Askeri anlamda eğitimin varmıydı önceden?
Tam olarak askeri eğitim aldım diyemeyiz ama British Territorial Army’nin gönüllü yedek askeri bölümüne katıldım çünkü Afganistan’a gitmek istiyordum. Ama sonra vazgeçtim ve gitmedim.
Afganistan’a gitmek isteme sebeplerin ile Rojava’ya gitme sebeplerin aynı mıydı?
Evet. İnsani meselelerle her zaman ilgilendim ve yardıma ihtiyacı olan insanlara hep destek olmak istedim.
Daha önce Ortadoğu’ya hiç gitmiş miydin?
Hayır. İlk gittiğim yer Kürdistan oldu. YPG ile gerçekten fark yaratabilme fırsatını gördüm.
Tekrar nasıl gittiğin konusuna geri dönersek…. Kararını verdin ve hazırlıklarını yaptın. İlk olarak Güney Kürdistan’a mı uçtun?
Evet. Süleymaniye’ye uçtum. Havaalanında biri beni karşıladı ve güvenli bir eve götürdü. Orada bir gece kaldım. Bir sonraki gün beni sınıra götürdüler. Iki gece sonra sınırdan beni geçirdiler. Bir süre dağda kaldım.
Kürdistan’a dair ilk izlenimin neydi? Bilmediğin bir yer, anlamadığın bir dil…
Beni çok iyi karşıladılar. Yabancı pek kimse olmadığı için iletişim ilk başta çok zordu. Cephede değildim, lojistik alandaydım. Burada diğer gelecek olan yabancıları beklemek için tutuldum ama aynı zamanda beni incelediklerini düşünüyorum. Eğer herhangi bir konuda yalan söylediğimi anlasalardı beni geri yollayacaklardı.
Ondan sonra cepheye mi gittin?
Oradan eğitime alındık. Sadece bir hafta eğitim aldık. Orada temel şeyleri öğrendik. Silahlar üzerine kısa yoğun bir kurs aldık. Eğitimde silahlarımızı ve üniformalarımızı da verdiler. YPG’yi bize anlattılar, neden savaştıklarını ve nasıl bir ülke istediklerini…
Dil konusunda nasıl anlaşıyordunuz?
Tercümanımız vardı.
Bir kaç cümlede YPG’yi bize anlat desem, deneyimlerini de göz önünde bulundurduğunda, nasıl tanımlarsın?
YPG gönüllü bir grup derim. Araplar, Kürtler ve Ezidiler, hep birlikte ortak bir düşmana; Daiş’e karşı savaşıyor ve topraklarını koruyorlar. Hoşgörülü, mükemmel, disiplinli bir grup ve önderliksel taktikleri çok iyi.
Kısa bir süredir oluşmuş bir grup, nasıl bu kadar profesyonel ve disiplinli olabildi? Bunun için motivasyonları neydi?
Daiş’e karşı yenilmek bir seçenek bile değil. YPG’liler Rojava halkının varoluşu için savaşıyorlar ve güçlerini buradan alıyorlar. Askeri bir örgütün nasıl yürütülmesi gerektiğini çok iyi biliyorlar. Kısıtlı imkanlarıyla ve destek almadan sağlam bir güç yarattılar, bu konuda taktir etmemiz gerekir. Çünkü; başka örgütlerin aldığı desteği Amerika’dan almadılar. En iyi silahları temin etmek, yeterli mühimmat bulundurmak ve asavaşçılarına doğru eğitimi verebilmek için çok çalışmak zorunda kaldılar ama başardılar.
Oradayken, yaşadığın en büyük zorluk neydi?
İlk başta kesinlikle savaşmaktı. Eğitim kampını bırakıp hemen ön cepheye gittik. Doğruyu söylemek gerekirse ilk bir buçuk ay çok bir şey yaşanmadı. Hareketsiz bir cephedeydik, adeta soğuk savaş gibi. Sonra, Şubat ayında Tel Hamis’i ele geçirmek için operasyonlar başladı ve çatışmalar arttı. Üç bin YPG’li Tel Hamis’e saldırdı ve kuşattı. Bir buçuk hafta içerisinde ele geçirdik ve 10 kişi hayatını kaybetti, Avusturya’lı Ashley Johnson da dahil.
Ashley ile tanıştın mı?
Evet, Ashley’i tanıyordum. Birlikte eğitim aldık. Yaşamını yitirmeden bir iki gün önce gördüm. Birlikte aynı operasyondaydık. Ben farklı bir birlikteydim ama yarım kilometre uzakta onları savaşırken duyuyordum. Ashley’in ölüm haberini almak benim için büyük bir şoktu.
Ve, en zor şey neydi sorusuna cevabım ölüm haberlerini almaktır aslında.
Peki Kosta (Eric Scurfield), onunla da tanışmıştın zannedersem.
Evet, Kosta ile tanıştım. Tel Hamis çevresinde iki hafta süren savaş sırasında Kosta ile tanıştım. Aslında ben, Tel Hamis’te durup, takviye yapıp, bir süreliğine savaşmayacağımızı düşündüm fakat Daiş o kadar çabuk yenildi ki, Önderlik devam etmeye karar verdi. Onu son gördüğümde Tel Hamis’ten kaçan Daiş çetelerini Irak’a doğru kovalıyordu ve burada büyük bir silahlı çatışmaya girdi ve öldürüldü.
Orada olduğun zamanlarda unutamayacağın bir anın var mı?
İyi şeyler de var, kötü şeyler de. Kötü olanları; girdiğimiz yoğun çatışmalardı. Daiş ile çatışmalarımızda aramızda bazen sadece 30 metre olurdu. Onların ‘Allahuekber’ diye bağırdıklarını duyardık…
İyi zamanlarsa, cepheden uzak arkadaşlarla aramızda konuşup gülüştüğümüzdeydi.
Hepsinden öne çıkan özel bir anın var mı?
İyi mi, kötü mü?
Iyi bir şey duymak güzel olur.
Çok anım var. Güzel bir anım doğum günümden. Kürt yoldaşlarımın hepsi bana farklı farklı hediyeler verdi. Apo’nun resmi ve dua tespihi verenler oldu ve hepsini yanımda getirdim. Cephede olduğumuz için bana hediye olarak ne verebilirler diye çok düşündüler.
Komutanım, heval Haydar, nehirde bulduğu taşa ‘Apo’ yazıp bana hediye etti. Benim için bu çok değerliydi çünkü; maliyeti yoktu ama çok değerliydi, çünkü heval Haydar Tel Abyad’da şehit düştü. Bu da benim hem mutlu hem de hüzünlü hatıram. Ama daha çok güzel bir anı…
Geri dönmeye nasıl karar verdin? Britanya’ya geri dönme kararını YPG ile konuştunuz mu?
Gönüllü olarak istediğimiz zaman ayrılabilirdik. Britanya’ya geri dönüp, YPG’nin yaptıklarını ve neler istediklerini anlatmakla daha fazla iş yapabileceğimi düşündüğümü söyledim, çünkü YPG’yi desteklemek için çok daha fazla şey yapılması gerekiyor.
Britanya’ya geri döndükten sonra sorun yaşadın mı?
Yaşamadım, çünkü yanlış yaptığım herhangi bir şey yok. Britanya kanunları açık ve nettir. Yurtdışına gidip, herhangi bir devlete karşı savaşan bir örgüte katılırsan tutuklanabilirsin. Ama halk savunma gücüne katılıp teröristlere karşı savaşmak yasa dışı değil.
Geldikten sonra güvenlik sorunu yaşadın mı?
Hayır, farklı isimler kullanıyorum ve polis evime panik düğmesi yerleştirdi. Benin için güvenlik analizi yaptılar ve çok düşük riskte olduğumu söylediler. Umurumda da değil. Korkmuyorum.
Hiç tehdit aldın mı, sosyal medya yoluyla veya başka bir şekilde?
Hayır, direk olarak almadım.
Britanya halkının ve çevrendekilerin tepkisi nasıl oldu? İyi bir şey yaptığını düşünüyorlar mı?
Britanyalılar Daiş’i biliyorlar ama Kürtler hakkında yeterince bilgileri yok. İnsanlara Kürtler’den bahsettiğimde, YPG’yi ve ne için savaştıklarını anlattığımda anlıyorlar. Bazı insanlar sadece Daiş’e karşı savaşıyor olmamı yeterli bir gerekçe olarak görüyor ama ben sadece onun için gitmedim. Ben Kürtler’e yardımcı olmak için de gittim.
Bundan sonra ne yapacaksın?
Bir sonraki işim Suriye’li Kürtleri ve ne istediklerini insanlara anlatmak. ‘Friends of Rojava’ diye bir grup oluşturacağım. Britanya milletvekillerinin YPG’yi desteklediklerini beyan etmelerini sağlayacağım. Belki ilerde Rojava halkına yardımcı olmak için insani destek ve bölgeye yatırım teşvik çalışmaları başlatabilirim. David Cameron da dahil olmak üzere, dünyadaki herkesin kabul etmesi gereken bir şey var, o da Kürtler Esad rejimi altında yaşadıkları günlere geri dönmeyecekler. Koşullar değişti ve Rojava halkı kendi geleceğini belirleyecek. Gelecekte Suriye’de Rojava diye özerk bir bölge olacak ve ben şimdiden o yönetim ve Britanya arasında bir bağın oluşmasını istiyorum.
Tunus’ta, 30 Britanyalı’nın öldürülmesinden sonra, hükümet Suriye’deki koalisyonun hava saldırılarına destek vermeyi konuşuyor. Sence Britanya Suriye’ye müdahalede bulunmalı mı?
Evet, yapmalılar. Sorun, David Cameron’ın bunu sadece sembolik olarak söylemesi. Suriye’yi bombalayabiliriz dedi, ama burada sorulması gereken sorular var. Öncelikle, Suriye’ye kaç bomba, kaç hava saldırısı? Bir de, bu bombalar nereye atılacak? Uçaklar rastgele dolaşıp hedef mi arayacak, yoksa YPG ve Daiş’e karşı savaşanlarla birlikte mi çalışacağız? Çünkü bu hava saldırılarının etkili olmaları için karadaki güçlerle birlikte çalışıp onlara destek olmak gerekiyor. Bombalar savaş kazandırmıyor ve toprağı korumuyor, toprağı koruyanlar karada savaşanlar. Ama David Cameron bundan bahsetmiyor. Tunus’ta ölenler için cevap vermek istiyor, ve vermeli de, ne yapacağını söyleyecek cesareti bulması gerekiyor.
Daiş’in Britanya için bir tehlike olduğunu düşünüyor musun?
Daiş bizim için bir tehdit değil. İdeolojileri tehdittir. Ancak Daiş’in büyümesine izin verirsek ve onlara karşı gelmek için yeterli bir planımız olmazsa, diğer aşırı radikalci islamcı teröristlerin onlara katılıp şiddeti teşvik etmelerini sağlayacaktır. Böylece, Britanya’da terör saldırıları artar. Daiş kolayca büyüyebilir ve zenginleşerek dünyadaki çeşitli gruplarına yeterli maddi kaynağı sağlar. O zaman Londra sokaklarında daha fazla terör görürüz.
Daiş’in ABD, Britanya ve İsrail tarafından kurulan bir örgüt olduğu teorisi hakkında ne düşünüyorsun?
Hayır inanmıyorum ama tümden sorumsuzlar da diyemiyorum. Batılı devletlerin Ortadoğu politikasının mevcut durum üzerinde çok payı var. Daiş’in büyümesine katkı sunan temel neden yoksulluktur, ama Ortadoğu’da yaşanan sorunlarda Britanya’nın da sorumluluğu var. Sorunların bazılarını biz yarattıysak o zaman geri dönüp çözümleri için ne yapabiliriz diye bir bakmalıyız.
Batılılar Rojava’daki Kürtler’e ve Suriye’ye neden yardım etmeli?
Birleşmiş Milletler antlaşmasına göre farklı kültür ve kimlikten olan insanların kendi kaderlerini tayin etme hakları vardır. Ayrıca, Daiş’e karşı ciddi bir mücadele veren tek güç oldukları için yardımcı olmamız gerekir. İdeolojileriyle birlikte, Suriye halkını bir araya getirip Suriye’ye uzun vadeli barış sağlayabilecek tek grup Kürtler. İnsanlara özgürlük mücadelelerinde destek olmak istiyorsak o zaman Kürtlere destek olmamız gerekir. Gördüğüm kadarıyla, Kürtleri desteklememizi istemeyen bir tek Türkler var. Kapılarının eşiğinde bağımsız, zengin ve işleyen bir özerk Kürt bölgesi istemiyorlar.
Britanya’ya geri döndükten sonra, arkadaşlarının ölüm haberini aldığında nasıl hissediyorsun?
Tanıdığın birisinin ölüm haberini almak; eve geri dönmenin en zor yanı bu olsa gerek…
Rojava’ya gitmeden önceki ‘sen’ ile Rojava’dan döndükten sonraki ‘sen’ arasında ne fark var, neler değişti hayatında?
Daiş’e karşı savaşmak konusunda halen önceki gibi kararlıyım. Önce tam olarak ne yapmak istediğimi biliyordum ama şimdi nasıl yapabileceğimi bildiğimi düşünüyorum. Son beş altı ay içerisinde aklımdaki şeyler çok daha netleşti. Yapmak istediklerimde halen kararlıyım ve şimdi başlayıp bu işi bitirmek istiyorum.
Oradayken Kürtçe öğrenebildin mi?
Utanarak söylüyorum, yeterince öğrenmedim. Ben oradayken devam eden bir şakaydı. Herkes bana gülüyordu. Her şeye ‘baş’ dediğim ve sadece bir kelimeyle konuştuğum için bana lakap vermişlerdi. Lakabım ‘baş’ oldu.
Rojava’daki arkadaşlarına mesajın var mı?
Her gün, her birini ayrı ayrı düşündüğümü söylemek isterim. Ve, yaptıklarından dolayı onlara minnettarım. Onlar için yapabileceğim ne varsa yapmaya devam edeceğim. Britanya’dan onlar için savaşmaya devam ediyorum. Ve onlar durana kadar ben durmayacağım.