Sur’da insanlık dramı yaşanıyor
Londra’dan Amed’in Sur bölgesine giden heyette yer alan İş Kadını Serpil Ersan ve Britanya Alevi Federasyonu Başkanı İsrafil Erbil, 6 Mart Kürt Günü ulusal yürüyüşü ile ilgili düzenlenen basın açıklamasında konuştu.
Haber-Foto:Erem Kansoy
Amed’deki gelişmeler, TC asker ve polisinin saldırıları, İskoç Millet vekili Natalie McGarry gözaltına alınmasına dair detayları, bölgedeki izlenimler ve yetkililerden alınan bilgileri basın ve kamuoyu ile paylaşan heyet üyeleri Amed’in Sur bölgesinde tam bir insanlık dramı yaşandığına dikkat çekerek, bölgedeki sıkıntıları da aktardı.
Amed’in Sur ilçesinde 90 güne yakındır devam eden saldırıları yerinde gözlemlemek amacıyla, Demokratik Güç birliği Britanya’nın oluşuturup gönderdiği heyet Amed’den dönmesinin hemen ardından, yazılı bir açıklama yayınlamış ve Britanya hükümetine, Sur’da yaşanacak Kürt katliamının durdurulması için müdahale etmesi çağrısı yapmıştı.
Britanya Demokratik Güçbirliği, İngiltere’nin en büyük sendikalarından UNİTE ve GMB yetkilileri ile birlikte, milletvekilleri, sivil toplum örgütü temsilcileri bulunduğu heyette, İskoç milletvekili Natalie McGarry, Unite The Union yönetim kurulu üyesi Simon Dubbins, GMB genel merkez yöneticisi Bert Schouwenburg, BAF başkanı İsrafil Erbil, CEFTUS direktörü İbrahim Doğuş, iş kadını Serpil Ersan, Hüseyin Ulus, Battal Kardaş ve Süleyman Alan yer aldı.
Demokratik Güç Birliği Britanya 6 Mart’da düzenlenecek ulusal yürüyüş ile ilgili basın açıklamasını gerçekletirdi. Kuzey Londra Toplum Merkezinde düzenlenen destek ve duyarlılık çağırısı amaçlı basın toplantısında İş Kansını Serpil Ersan ve Britanya Alevi Federasyonu Başkanı İsrafil Erbil bölgedeki gelişmeleri sıcağı sıcağına aktardı. Heyet üyelerinin tecrübelerini paylaştığı dakikalarda salonda duygusal anlar yaşandı.
Serpil Ersan- Ersan-Co Avkatlık Bürosu Yöneticisi
“Sur Belediyesine ziyarete gittik fakat her iki eş başkanında tutukklu olması nedeniyle görüşemedik. Ardından Sur kapalı bölgesine yakın bir yerde ziyarette bulunduk ve biraz daha yakından görmek istedik çünkü orası br savaş alanıydı. İskoç millet vekilini özeltim tam da bu noktada tutp seyyar karakola çekmişti. Burada arkadaşımızın biraz sakinleşmesini bekledikten sonar ziyaretlerimize devam ettik ve Demokratik bölgeler Partisi yetkilileri ile görüştük. Ardından SDBP yetkilisi iki kişiyle orda görüştük. Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi KCA’yı ziyaret ettik bence çok önemli bir çalışma yürütüyorlar bütün o bölgedeki kadın hareketinin merkeziydi orası. Eski Batman Milllet vekili Ayla Akat şu aşamada oradaki çalışmaları yürütüyordu. Kendisi bize Dıyarbakır ve Sur ile ilgili ve buradaki çalışmalar ile ilgili bilgiler verdi, ikinci günkü gezimizde ise Rojava yardımlaşma dayanışma derneği ile görüştük.
Orada durum çok kötü yaklaşık 150 civarında insan orada ölümle yüz yüze. Bize orada söyenen valilik ile görüşmemiz oldu. Biz bu noktada ne yapabilir diye sorduğumuzda valilik ile görüşmemizi istediler. Çünkü bir şekilde çıkıs sağlanabilrise bu insanların belki katledilmeden bölgeden çıkma olasiliği olabilirdi çünkü her taraftan bir baskı uygulanıyordu. Bu konuyla ilgili talepte bulunduk fakat Vali görüşmeyi reddetti. Ardından Dıyarbakırdaki Şengal Ezdi kampını ziyaret ettik, orada gördüğümüzde bana göre tam bir devrimci çalışmanın örneğiydi Ezidi kampında yapılanlar. Kendi gözümüzle gördük, anlatılması çok farklı ama gözünüzle görünce çok farklı geliyor. Ardından KESK , DİSK, YAPI-SEN, YOL-SEN gibi sendika temsilcileriylle görüştük. Bizimle görüşmek üzere bir toplantı düzenlemişlerdi. Burada sendika temsilcilerinde kendi alanları ile ilgili ayırntılı bilgeliri bize aktardılar. Ardından tutuklu ve hükümlü aileleri derneği temsilcileri ile görüştük. Yaşadıklarımız filmi şeridi gibi gözümüzün önünde geçiyor oldukça çarpıcı şeyler gördük ve insanların acılarına tanıklık ettik.”
İsrafil Erbil- Britanya Alevi Federasyonu Başkanı
“Bize orada genel olarak Kürt’leirn ve Kürdistanın tarihesini anlatıp, özellikle son 30 yılda 40 yılda neler yaşadıklarını anlatarak, en son son 3 aya Sur’daki ablukaya, Cizre’deki, Silopideki, Derek’teki ablukalar deinerek, o son yaşanan katliamların bir önceki katliamların hepsine bedel olan acılar yaşattığını da anlattılar.
Bölgede çok önemli bir direniş gözlemledik, bütün bu saldırılar katliamlara rağmen, binlerce insanın evlernden edilmiş Dıyarbakır içinden başka alanlara göç etmek zorunda bırakılmış, evlerini terketmiş hatta dönecek bir evleri bile olmadığı halde çok ciddi bir direniş ciddi bir, başkalıdırı baskılar karşısında dik duran bir halk gördük ayni zamanda. Dik duran kamu çalışanları, sendikacılar dik duran öğretmenler gördük.
Orada hiçbir kurum temsilcisi kendi çalışmalarını bize anlatmak istemiyordu, dışardan gelen bir heyet olduğunu ve kendilerine ses olacağını düşünmelerine rağmen orada canlar kaybolurken biz kendi çalışmalarımızı kurumsal çalışmalarımız anlatmak istemiyoruz diyorlardı ve gerçekten anlatırken çekiniyorlardı. Heyetin özellikle sorularına cevap vermenin dışında, Sur’daki 150 insanın hayat mücadleesi vermesi, oradaki bombalarla mücadele etmesi, orada bizimde şahit olduğumuz keskin nişancılarla mücadele etmesi, ve 3000 den fazla özel harekatçı ile karşı karşıya kalma duruyla mücadele etmesi, herşeyin ve herkesin önceliği olmuştu.
Oradaki öncelik 150 insanın bombalarla mücadelesi idi. Bizde buna bağlantılı olarak tüm programımızı iptal edip ne yapabiliriz diye sormaya başladık. Enson Gülten Kışanak ve Fırat Anlı’nın bize söyediği Vali ile görüşebilirseniz çok iyi olur idi. Valiyi aramaya çalıştık bir türlü telefonlara çıkmadılar, en sonunda görüşmek istemedğini söylediler. Sur belediyesini aslında başkkabir ülkenin bir parçasını başkabir ülkenin askerinin işkali altında, hiç kimse oraya serbest giremiyor çıkamıyor. Her girip çıkan her defasında kimlik göstermek durumunda kalıyor. Bizler asıl kapalı bölgeye gitmek istediğimizde ise büyük zorluklarla karşılaştık. Orada ablukaya alınmış bir düşman toprağı gibi bir hava yaratılmıştı. Bölgede tpların silahların dışında ölüm sessizliğinin hakim olduğu bir ortamın içindeydik, bölge tamamıyle harap olmuş durumda.
Bariyerlerle çevrili noktaya vardığımızda özel harekatçılar ve akrep tipi araçlar farkettik, her top sesinden sonar bir yıkım gürültüsüde hissediliyordu. Bizim gördüğümüz poislerde uzun namlulu silahlar taşıyorlardı. Polislerin üzerinde sivil kıyafetler ve kurşun geçirmez yelekler vardı, Özellikle Kürt halkının kullandığı şalları takıyorlardı. Onlara yaklaştığımızda adeta bizi önceden beklermiş gibi tavırlar sergilemeye başladılar, bize hızla yaklaşarak bir bahane ararcasına heyetimizde bulunan İskoç millet vekilinin elindeki telefonu göstererek fotoğraf çekemessin gel buraya diye bağırmaya başladı.
Bariyerler etrafında bulunan olisler ellerindeki silahları heyetimize doğrultmaya başladılar, bizlerin bu insan misafir İngiltere’den geliyor dememiz üzerine küfürle karşılık vererek millet vekilini kolundan tutarak bariyerin iç kısımlarına götürdüler.
Yaklaşık 2 saat sonar HDP millet vekillerimiz dahi ve İngiliz büyük elçiliğinin araya girmesi ve birçok kamuoyu oluşturulması sonucu İskoç Millet vekili serbest bırakıldı.
Bölgede Kürt halkına Kürt olduğu için değil, bir bütün olarak Kürdistan halkalarına, Aleviye, Ezdiye, Türkmen’e, Arab’a orada bulunan herkese ayni zulumü uyguluyorlar, bölgeyi taamen statüssüzleleştirmek, demokrasi isteyen barış isteyen insanlardan arındırmak bölgeyi tamamen abluka altına almak teslim almak istiyorlar. Tam da bu noktada 150 insanımızın söylediği bir şey var. Askerler bize teslim olun dedği için bir halkı teslim alamayacaklarını söylüyoruz 4*5 saatlik bir izin versinler biz kendimiz çıkarız fakat siyah beyaz bayraklarla teslim olun dedikleri sürece, biz bunlara gücenmiyoruz bir halkı teslim aldık diye, bizi öldürecekler biz bunlara güvenmiyoruz, diyorlardı.
Gülten Kışanak bunu kendisi bize anlattı, ,çerdekiler asla teslim olun çağırısına cevap vermiyecek. Devlete güvenmediklerini söylüyorlar.
Bu tür ziyaretleri mutlaka bölgeye daha sık yapmalıyız. Buradaki kamuoyunuda duyarlı hale getirmek için yüzünü oraya dönmesi için daha fazla göz yaşı ve kan akmasın, ölümler olmasın diye mutlaka var olan duyarlılığımız en az iki katına çıkarılarak o bölgeye yüzümüzü çevirmemiz gerekiyor.” Dedi.