SEÇİM DEPREMİ
Üçüncü dünya ülkelerinde orta ölçekli depremler dahi can ve mal kaybına neden olurlar. İnsanların doğayla ve kendi aralarındaki ilişkileri gerçekçi değildir. İnsanlar yıkılmasın diye evine nazarlık malzeme koyar, tütsüler yakar, inek boku bile sürer ama sonuç nafile. Çünkü sosyal siyasal kültürel ve ekonomik toplumsal akıl devre dışıdır.
Üçüncü dünya ülkelerindeki seçimler de biraz böyledir, sonuçları hep yıkıcı olur. Büyük insanlık aklının, vicdanın, özgürlüğünün devrede olmadığı hükmedenler ortaya çıkar.
Bölge, din, etnisite, çıkar grubuna dayalı olarak seçimi kazananlar her türlü olanağı kendilerine helal görür; memleketin ekonomisini kültürünü sosyal değerlerini ve özgürlükçü siyasal değerlerini ayaklar altına alırlar.
Ulus devlet anlayışına ve çakma bir ulus yaratma programıyla yürüyen Türkiye’de seçimler hep yıkıcı depremler gibi olmuştur. Ötekiysen kendini inkar eden, resmi makul kimliktensen Ötekini inkar eden insancıkların ve rejimlerinin elde edecekleri ahlak, özgürlük, eşitlik, adalelet ancak bu kadar olabilir.
Milliyetçiliği kendine sermaye eden CHP geleneği ve dini kendine sermaye eden AKP geleneği Türkiye toplumunu esir almış durumdadır. Bir o kandırıyor toplumu, sonra diğeri.
ÖDÜNÇ OYLAR VE BÜYÜK INSANLIK
Türkiye’de ilk defa yukarda saydığımız kısırdöngüyü aşabilen bir parti oldu HDP.
HDP diktatörlüğe ve diktatöre geçit vermedi. Bu seçimle devrimci inisiyatifi eline aldı. Rejim tarihinde DEMOKRASI CEPHESİ’nin önü açılmış oldu.
Referans “insan” olunca girilmedik inanç kurumu, girilmedik ev ve selam verilmeyecek çevreler kalmıyor.
HDP ısrarla genel insanlık hukukunda ve ezilenlerin mağduriyetini gidermede bıkmadan usanmadan ısrar ederse ve örgütlenmesini (bilinci) yayarsa, tekelci karanlık dönem (chp, mhp, akp,…) bitecektir.
Sorunlarımız bütünseldir; kültürel özgürlükler, inançsal baskılar, emek sömürüsü, kadın eşitliği, doğal yaşam ve doğa talanı,….hepsi bir bütünün parçasıdır.
Dolayısıyla mücadele de bütünlüklü olması gerekiyor, aksi takdirde lokal, etkisiz ve egemenlikçi durumlar ortaya çıkar. Ezilmişliklerimizden faydalanan çıkar grupları ortaya çıkar. Her bir dere ırmağa ulaşmalı.
İşte bu noktada ezilen toplum veya ulaşılması gereken potansiyel toplum %80’den fazladır.
Dolayısıyla HDP “büyük insanlık ” çizgisini sürdürdükçe emanet edilen oyları almış değil; zor ve hile ile gasp edilen oyları geri alıyor ve daha da alacak.
HDP projesi ezilen her kesimin ortaklık platformudur.
insani hakları inkar edilen Kürtler’in oranı %30 civarı ise ve ve toplam ezilmişlerin oranı %80’nin üstü ise HDP’nin alması gereken oy %13.1 değil daha fazlası olması gerekiyor.
Emanet oylardan bahsedenler üstenci ve egemen anlayışında olan kesimlerdir.
Tartışılması gereken mesele sistem tarafından (devlet, vali, polis, tv, bütçe,trt, ….) zor , rüşvet, fırsatçılık, rüşvet, yalan ile gasp edilen oylardır, emanet denilen sahibine teslim edilen oylar değil.
HÜKÜMET FORMÜLÜ
Fille yatan kalkabilir mi bilmem. Ama AKP gibi çürümüş, maddi ve manevi değerleri hoyratçana kullanan bir parti ile hangi parti koalisyon kurarsa kaybetmeye mahkum olur . Dahası AKP’lilerin aklanacağı bir döneme işbirlikçilik edilmiş olunur.
HDP yüzyıllık kanla canla emekle yürütülen mücadeleyi sırf iktidar olayım diye oportünistlik yapmaz. Amaç iktidar olmak değil, amaç özgürlükleri, eşitlikleri , hakları ve bilinci büyütmektir.
Kişisel olarak öngördüğüm formül: AKP’yi bir an önce iktidardan uzaklaştıracak bir yöntemdir.
CHP azınlık hükümeti olacak şekilde, MHP ve HDP tarafından desteklenebilir. Hükümetin ömrü 6 ay ile 2 sene arası olmalı ve erken seçime götürecek hükümet olmalı.
HDP bu süreci yeni bir iklim oluşturmak için seferber olmalı , ezilen her kesim ve mümkün ise değişen dönüşen bir CHP ile büyük bir DEMOKRASİ CEPHESİ kurmaya öncülük etmelidir.
Her türlü Coğrafik veya toplumsal depremler büyük insanlık aklı ile minimize edilebilir.
Umut ve emek ile,