Sayın Başbakana açık mektup!
Sayın Başbakan, bu mektubu sizlere yazmam konusunda hayli zorlandım, yazayım mı, yazmıyayım mı diye. Duyarlı bir yurtseverin sorumluluğuyla yazmaya karar verdim. Sekiz yıldan buyana iktidardasınız ve hemde tekbaşınasınız. Yapacaklarınıza, mecliste engel olacak kimseler de yok.
İktidarı, kavurucu bir Kürt sorunuyla birlikte devr aldınız. Bu sorunu çözeceksiniz diye, pek çok Kürt halkı partinize oy verdi. Birşeyler yapacağınızı umut ederek bekledi. Belki de, bürokrat kadronuzu oluşturmadınız diye sizlere ikinci bir şans daha verildi, iktidara geldiniz. Beklenen açıklamayı 2005 yılında Diyarbekir’de yaptınız: ” Kürt sorunu vardır. Bu benim sorunumdur. Devlet geçmişte bazı hatalar yapmış. Bu sorunu demokratik kurallar içerisinde çözeceğim” mealinde beyanda bulundunuz. Bir başbakanın sözü, senettir. Yerine getirilmesi gerekir. Başbakanın sözü ülkenin onurudur. Halk tepkinli de olsa bayram yaptı, barış gelecek diye. Aylar, yıllar geçti. Sonuç koca bir sıfır. İnkar, imha, operasyonlar, öldürmeler, göçler, keyfi tutuklamalar devam etti. İşkence günlük kulvarında devam etti. Bunlar halen devam ediyor.
Verdiğiniz sözü yerine getirmemek, aksini yapmak bir başbakana yakışıyor mu? Bir açılımdan değil, birçok açılımdan söz ettiniz. Kürt açılımı, Alevi, Romen, Ermeni açılımı. Hatta göstermelik toplantılar da yaptınız aylarca ve hatta iki de bakan görevlendirdiniz. Sonuç yine hüsran. Dağ fare bile doğurmadı. Bu davranışlar, Ortadoğu coğrafyasında sayğınlığı olan bir devletin başbakanına yakışıyor mu? Dolaylı olarak devletin saygınlığı erezyona uğramıyor mu?
Sayın Başbakan, ” ev yakma kılavuzu tarifeleri” varmıdır başka ülkelerde benzerleri? Bu kılavuz halen yürürlükte mıdır ülkemizde?
Bugün de kalkmış “Kürt sorunu bitmiştir” diyorsunuz. Sayın Başbakan, Türkiyeli halkları aptal mı sanıyorsunuz? Bildiğim kadariyle, Müslümanlar yalan söylemez. Peki, ne yaptınız da “Kürt sorunu bitmiştir” diyorsunuz? Yanan, yıkılan köyler mı, yeniden kuruldu? Kürd halkı okullarda ana dilini mi öğreniyor? Kürt kültürü, Türk kültürü gibi yasal güvenceye mı kavuştu? Kürt Halkı’n varlığı anayasa güvencesine mi kavuştu? Kürtlerin siyasal örgütlenmeleri için yasal değişiklikler mı yapıldı? Kardeşin kardeşi vurduğu Koruculuk sistemi mi kaldırıldı? Yaraların sarılması için genel bir af mı çıkarıldı? Sayın Başbakan, siz bunların hangisini yaptınız ki, “Kürt sorunu bitmiştir” diyorsunuz? Bir halka, bu denli alay edilmez. Yanlış yapıyorsunuz. Hangi Kürd’ün yüzüne baksan, yaşanmışlığın derin izlerini, isteyipte yaşamamışlığın ve yaşadığı acı, gördüğü işkence,… ve ıstırabı okursun. Gözlerini, bakışlarını sizlerden kaçırarak özgür bir nefes almak için uzak dağlara bakar. Söyliyeceklerini, anayasa refarandumun da, Newroz’da, 1 Mayıs’ta ve aylardır direniş çadırların önlerinde söylüyor. Sizler bunları duydunuz mu? Yoksa duymazdan mı geliyorsunuz? Bir de kalkıp, bir başbakan olarak “ülkemizde Kürt sorunu bitmiştir” diyorsunuz. Sizler neyin peşindesiniz? Günümüz dünyasında, bir halk öldürülmekle bitirilemez. Kendinize olan saygınlığınızı sorguladınız mı hiç?
Askerleriniz, öldürdükleri Kürtlerin gözlerini oyuyor, kulaklarını, kollarını kesiyor, hıncını alamıyor başını eziyor. Kürt sorunu bitmişse bunlar neden oluyor? Bu denli sadisliğin anlamı ne?
Müftüleriniz, imamlara fetva vermiş “gerillah cenazelerini yıkamayın” diye. Müslümanlıkta bunun yeri var mı Sayın Başbakan?
Kendi vatandaşına “ya sev ya terk et, bizim dilimizle konuş, bizim gibi inan, yoksa ülkeyi terk et. Ananı al da git” diyen bir başbakan var mı yeryüzünden, sizlerden başka? Bakın, büyüklerimden edindiğim görgü gereği sizlere Sayın Başbakan diye hitap ediyorum.
Sayın Başbakan, dünya değişiyor, Kürtler de değişiyor. Bu Kürt eski Kürt hiç değil. “Ben Kürdüm diyor. Ben Selahadin’in soyundan gelme, Ahmede Xani’nın insanlığını taşıyan, ben Şeyh Said ve Seyid Rıza’nın ruhundaki azadiyim (özgürlüğüyüm) diyor. Ben halkım, doğuştan gelen, her halk gibi haklarım var, bunları olmazsa olmaz görüyorum diyorlar. Bizler Kürdüz, dilimiz var, kültürümüz var. Sizler Anadoluya gelmeden üç bin yıl önce, bu topraklardan yaşıyorduk. Sayın Başbakan, lütfen tarihinize bir bakınız, sizi Anadoluya buyur eden biz Kürtler değilmiyiz? 1071 yılı sizlere bir şey hatırlatıyor mu” diyorlar.
Sayın Başbakan, Demokratik bir anayasanın yapılması için, sağlıklı bir seçimin yapılması gerekir. Ülke bir seçim atmosferine girmiş bulunuyor. Sağlıklı bir seçim istiyorsanız, askeri kışlaya, poliside karakola çekiniz ki, her aday eşit bir şekilde seçim çalışmasını yapsın. Hakkaniyetlı tedbirler almadığınız taktirde, dökülecek kanın vebalını hiç kimse kaldıramaz. İktidarlar geçicidir. Veballar süreklidir, sizden sonrakilere de sirayet eder. Bizden söylenmesi…