Özgürleşmeyi Bekleyen Şehir: El Bab
Bab kenti tarihten bu yana, Suriye’nin büyük şehirleri ile Irak’ın Musul, Bağdat gibi batı şehirleri arasındaki ticaret yollarının birbirine bağlayan son derece stratejik bir güzergah üzerinde ve kilit bir nokta konumunda.
Dünya’nın gözünün çevrildiği, üzerinde çeşitli hesapların yapıldığı DAİŞ ve Suriye Ulusal Koalisyonuna (SUK) bağlı çeteler ile QSD güçleri arasında amansız bir savaşın sürdüğü Şehba bölgesinin halklar mozaiği kenti El Bab adeta Üçüncü Dünya Savaşının merkezi haline geldi.
Kendisini tamamen “Kürtsüz politikaya” yatıran ve Cerablus ve El Rai işgalleri ile müdahalelerde bulunan Türk devletinin izlediği Ortadoğu politikası daha Suriye iç savaşının daha ilk günlerinden bu yana dibe vurdu ve Türk devleti stratejik derinlikte boğuldu.
Ancak Türk devleti stratejik boğulma yaşamasına rağmen bildik Ortadoğu politikasında yani Kürt ve Kürt Özgürlük Hareketi düşmanlığı temelinde geliştirdiği politika da ısrar etmeye devam ediyor.
Şehba bölgesinde yer alan El Bab, Eyyübiler, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mirdasiler, Ukayliler, çok kısa bir süreliğine Büyük Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu’na ev sahipliği yaptı. Osmanlı’nın dağılmasıyla birlikte bir süreliğine Fransız işgali altına girdi.
El Bab Fransız işgali ardından ise Suriye halklarının önemli bir yerleşim merkezi oldu. Akdeniz’e açılmada önemli bir durak olarak kabul edilen Bab, Suriye’nin en önemli ticaret hattı üzerinde bulunmasıyla da dikkat çekiyor.
Bab kentinin nüfus yapısı esas itibari ile Arap, Kürt ve Türkmenlerden oluşsa da kent farklı halk ve inanç toplulukları da yaşıyor. Kentte çok az sayıda Ermeni, Asurî, Yahudi ve Çerkes de yaşıyor.
Osmanlı geçmişinden kaynaklı olarak Türkiye’nin sürekli önem atfettiği Bab kenti esas olarak tarihsel, toplumsal, sosyal, kültürel ve ekonomik sebeplerle Türkiye’nin ilgisini çekiyor. Bu nedenle Minbic’i özgürleştirme hamlesi ardından Türk devletinin paçası tutuştu ve bölgede işgallere ihtiyaç duydu.
BAB KENTİNİN TARİHSEL ÖNEMİ
1516 yılındaki Mercidabık Savaşı’nda Yavuz Sultan Selim, Mısır seferi sırasında Memluk Devleti ile girdiği ilk ve kati neticeli savaştır.
24 Ağustos 1516’da Osmanlı ordusu ile Memluk ordusu arasında Bab kentinin de içinde aldığı, Halep şehrinin kuzeyinde yani Şehba bölgesinde yapılan savaşı, Osmanlılar kazandı. Muharebenin sonucunda Suriye, Lübnan ve Filistin Osmanlı topraklarına katıldı. Türkiye bugün yine bu amaç peşinde koşuyor.
Bab kenti tarihten bu yana, Suriye’nin büyük şehirleri ile Irak’ın Musul, Bağdat gibi batı şehirleri arasındaki ticaret yollarının birbirine bağlayan son derece stratejik bir güzergah üzerinde ve kilit bir nokta konumunda.
Tabi bu durum kentin ve bölgenin demografisini zamanla değiştirse de kent özünü her daim korudu. Bab, Suriye’nin her tarafına açılan büyük yolların da birbirleri ile kesiştiği Halep’in kuzeyinde bulunuyor.
Yarısı çöl olan kentin doğu kısmından da Rakka, Deyr Zor ve Irak’a rahat bir şekilde geçiliyor. DAİŞ çetelerinin de burayı işgal etmesindeki en büyük sebebi de bu konumundan kaynaklanıyor.
BAB KENTİNİN EKONOMİK ÖNEMİ
Halep ile Gaziantep tarihten bu yana Ortadoğu’nun iki temel ticaret merkezi ola gelmiştir. Bab, Efrîn ile Ezaz ise bu iki ticaret merkezi arasında kalan stratejik yerlerdir.
Türkiye ticaret merkezini yitirmek istemiyor. Cerablus ve El Rai işgalleri yaptığı hamleler ile Bab kentini de kontrolünü altına almak istiyor. Türk devleti Suriye savaşının başından bu yana bunu amaçlıyor ve bu temelde politia geliştiriyor.
Bab kenti DAİŞ çeteleri için varlık ve yokluk anlamına geliyor. Bilindiği gibi DAİŞ çeteleri ekonomik gelirlerinin büyük kısmını petrol satışından sağlıyor. Tabi ekonomik anlamda güçlü olmak sahada belirleyici bir faktör.
Bab kentinin de DAİŞ çetelerinin Suriye, Irak, Türkiye güzergahlarından petrolü dışarıya sattığı Suriye’de en büyük petrol geliri sağladığı güzergahlardan biri olması nedeniyle de stratejik önemde.
DAİŞ çeteleri Irak ve Suriye’deki ham petrolü Türk devleti ve KDP sayesinde Güney Kürdistan üzerinden Türkiye’ye ve dünyaya pazarlıyordu. Ve yine aynı şekilde DAİŞ çeteleri Ezaz – Cerablus hattından da petrolü çok ucuz bir şekilde Türkiye pazarlıyor ve böylece AKP/Sarayın ekonomisini ayakta tutuyor.
Bu nedenle DAİŞ çeteleri silahları buradaki para kaynağı sayesinde rahat bir şekilde temin edebiliyor.
Bölgesel ilişkilerin geçiş noktası olan Bab kentini almak psikolojik üstünlüğün yanı sıra askeri ve siyasal üstünlüğü de ele geçirmek anlamını taşıyor.
BAB KENTİNİN TARİHSEL SİYASAL ÖNEMİ
Müslüman Kardeşler ile olan ilişkilerinden ileri geliyor. Zira Türkiye’nin şu an Efrin ve Kobané kantonlarının birleşmesi olasılığını bahane ederek Cerablus ve El Rai kasabasını işgal etti.
Türk devletinin bugün Bab yakınlarında vurduğu birçok yer tarihte Müslüman Kardeşlerin merkezi olan yerlerdir. Müslüman Kardeşler’in Bab çevresindeki önemli merkezleri Marea, Dabık, Extarin, Til Rifat vb alanlar olmuştur.
Geçtiğimiz yıl QSD güçleri ile Ceyş El Suwar güçleri Minix Havaalanı, Deyr Jemal, Tel Rıfat gibi yerleri özgürleştirince Türk devletinin Halep yolu da kesildi. Türk devleti bu gerçeği gördüğü ve bildiği için ‘Göz göre göre yollarımızın kapanmasına seyirci kalamayız‘ ve ‘Efrin ve Kobané kantonlarını birleştirecek ‘ Kürt koridoru ‘ istemiyoruz ‘ diye yanıp tutuştu.
Ve bu nedenle geçen yıl QSD ve Ceyş El Suwar güçlerine, bu yıl Minbic’in özgürleştirilmesi ardından da YPG/YPJ güçlerine, Cerablus Askeri Meclisi’ne yönelik saldırılar gerçekleştirdi ve Cerablus ve El Rai kasabalarını işgal etti.
Türk devletinin seyirci kalmak istemediği şey aslında Müslüman Kardeşler örgütünün merkezleri ile olan tarihsel ilişkilerinin ve yollarının kesilmesidir. Çünkü Suriye tarihinde Müslüman Kardeşlerin de bir yeri var. 79 yılında Müslüman Kardeşler ayaklanmış ve ayaklanma 3 yıl boyunca devam etmiştir.
3 yıl süren ayaklanma 82 yılında bastırıldıktan sonra Müslüman Kardeşler kadrolarının hepsi Türkiye’ye geçti.
BAB KENTİNİN DEMOGRAFİK ÖNEMİ
Bab – Efrîn – Ezaz çevresinin Türk devleti tarafından bombalanmasının diğer önemli bir nedeni ise, bölgenin halklar mozaiği olmasıdır.
Bab tarihten bu yana Türkmen, Ermeni, Arap ve Kürtlerin bir arada yaşadığı bir bölgedir. Bu bölge Şehba olarak da bilinen bir bölgedir. Bu bölgede ağırlıklı olarak Kürtler, Araplar, Türkmenler bir arada yaşıyor.
Bab kentinin bir diğer önemi farklı halkları, farklı inançları ve farklı kültürleri içinde barındırıyor olmasıdır. Türk devletinin bölgeye yönelik saldırılarının asıl nedenlerinden biri de, Kürt halkının elde ettiği tarihsel kazanımlardır. Ayrıca Kürt halkının diğer halk ve inanç toplulukları ile buluşmasıdır.
Kürtler, Rojava Devrimi ile ağır bedeller ödeyerek topraklarını, birlikte yaşadığı farklı halk ve inanç topluluklarını DAİŞ, El Nusra, Ehrar El Şam, Sultan Murat Tugayı vb. çetelerin saldırılarına karşı korudu. İşte Kürtler ödedikleri bu ağır bedellerle de Rojava ve Suriye’de yaşayan halklarla eşitlik, özgürlük, adalet temelinde buluştu.
BAB KENTİNİN ANLAMI VE STRATEJİKLİĞİ
Bölgesel ilişkilerin geçiş noktası olan Bab kentini almak psikolojik üstünlüğün yanı sıra askeri ve siyasal üstünlüğü de ele geçirmek anlamını taşıyor.
Bab kentini almak Kilis’ten başlayıp Öncüpınar Sınır Kapısı’ndan geçerek Ezaz’a, oradan da Halep’e uzanan koridor da Türk devleti tarafından DAİŞ ve SUK çetelerine lojistik ve askeri destek sağladığı hattın tümden koparılması anlamına gelecektir.
Bu hattın koparılması ile beraber Şehba bölgesinde DAİŞ ve SUK çetelerinin işgali altında bulundurduğu alanlarda ağır darbe yemesini beraberinde getirecek ve Türk devleti de darbelenecektir.
Bab kentinin özgürleştirilmesi ile birlikte Halep ve Bab kentinin kuzeyinde bulunan Ezaz, Marê, Til Rifat’tan oluşan Şehba bölgesine daha fazla hükmetme imkanına sahip olunacak.
MAHİR YILMAZKAYA-ANF