‘Modern tarihimizin en büyük adaletsizliği’

‘Modern tarihimizin en büyük adaletsizliği’

Aladdin Sinayiç-Londra

 

‘‘Benim geldiğim ülke ve kültür yüzyıllardır bu topraklara sadece savaş ve bölücülüğü taşıdı ve bu gerçekliğe rağmen buradaki halkların bir ingiliz kadına gösterdikleri samimiyeti, sevgiyi ve o temiz duyguyu anlatabilmek zor… Kürdistan ve bu topraklarda yaşayan insanlara olan sevdadır bizi burada tutan. Modern tarihimizin en büyük adaletsizliği karşısında sessiz kalmayacağız!’’ Dani Ellis

 

Rojava devrimi ile birlikte enternasyonal dayanışma çok daha anlamlı bir boyuta taşındı; uzaktan, teorik, sözde kalan ve sloganda dayanışma, yerini gerçek ve yerinde dayanışmaya bıraktı. Kilometrelerce ötede yaşayan halkların acısını hisseden, o uzak topraklardaki direniş ve inşa edilen toplumsal sisteme kendisini dahil etmek isteyen binlerce enternasyonalist genç yönünü Rojava’ya, umut vadeden topraklara verdi.

 

Britanya’dan Rojava’ya giden çok sayıda enternasyonalist YPG ve YPJ saflarında savaştı, bazıları da toplumsal yaşamın inşasında yer aldı. Bu Britanyalı gençlerden yedisi farklı tarihlerde yaşamlarını yitirdiler.  Oliver Hall (Canşer Zagros), Jac Holmes (Şoreş Amanos), Luke Rutter (Soro Zinar), Ryan Lock(Berxwedan Givara), Dean Carl Evans (Givara Rojava) ve Konstandinos Erik Scurfield (Heval Kemal) DAİŞ’e karşı verilen savaşta yaşamlarını yitirirken, Anna Campbell (Helin Qereçox) Efrin’de Türk devletinin hava bombardımanında yaşamını yitirdi. Yine Britanya’da büyüyüp Rojava devrimine katılan Kürt aktivist Mehmet Aksoy (Firaz Dağ) YPG Basın biriminde çalıştığı dönemde Rakka’da   DAİŞ’in saldırısında yaşamını yitirmişti.

Rojava’da bir süre kalıp Britanya’ya dönenler de devletin kriminalize politikalarıyla karşı karşıya kaldılar. Geri dönenlerin çoğu gözaltına alındı, bazıları da tutuklandı. Şimdiye kadar yargılananlardan sadece Aidan James 4 yıl hapis cezası aldı, geriye kalanların hepsi yargılandıkları davalardan beraat etti. Rakka ve Efrin direnişlerinde yer alan Jamie Janson ülkesine geri döndüğünde gözaltına alınmış ve günlerce sorgulanmıştı. Yargılaması devam eden Jamie Janson İngiliz devletinin baskı ve kriminalize politikalarına daha fazla dayanamayıp geçtiğimiz Eylül ayında kendi yaşamına son verdi.

Bu zorlukların hepsine rağmen halen Rojava’da olan çok sayıda Britanyalı var. Bunlardan bir tanesi de 32 yaşındaki Dani Ellis.

Dani Ellis, Oxford üniversitesinde mühendislik okumuş yine bu alanda yüksek lisans yapmıştı. Mezuniyetinden sonra mevcut eğitim ve çalışkanlığıyla birçok önemli işlerde çalışabilecekken, o tüm deneyim ve tecrübelerini toplumsal çalışmalar için kullanmıştı. Eski bir büyük tekne almış, bunu onarmış ve eve dönüştürmüştü. Londra’daki kanal üzerindeki bu teknede yaptığı odalar birçok evsize yuva olmuştu.

Dani geçtiğimiz yılın Aralık ayında Rojava’ya geçti. Özellikle Türk devletinin işgal saldırıları başladığından bu yana savaşın yoğunlaştığı bölgeden günlük olarak videolu günlükler yayınlayarak bölgedeki durumu yerinden aktarıyor. Birçok uluslararası basın kuruluşuna verdiği röportajlar ve geçtiği görüntülerle Batı medyasının ve sosyal medyanın bilgi kaynağı oldu.

Şuan savaşın ve işgal saldırıların en çok yoğunlaştığı yerlerden birisi olan Til Temir’de bulunan Dani Ellis ile telefon üzeri bir söyleşi gerçekleştirdik;

Rojava’ya gidiş amacım;

 

‘‘Kürdistan’da kurulan tamamen farklı toplumsal sistemi son birkaç yıldır büyük bir ilgi ile takip ediyordum. Faşizmin yükselişi, küresel ısınma, büyük ekonomik eşitsizlik ve savaşlar gibi insanlığın yüzyüze kaldığı devasal kriz ve kaosa çözüm getirmede Abdullah Öcalan’ın Demokratik Konfederalist fikirleri çok ilgimi çekmeye ve anlamlı gelmeye başlamıştı. Anna Campbell’ın (Helin Qereçox) yaşamını yitirişi haberini aldıktan sonra böylesi bir topluma nasıl katkı sunmak için hayatımı nasıl kullanabilirim konusunda çok zor ve derin bir duygu yoğunlaşması yaşadım; Anna daha iyi bir yaşam için hayatını feda etti, ve ben hiç bir şey yapmıyordum. Çok yoğun sorgulamadan sonra Anna’nın ayak izlerini takip edip Rojava’ya gitmeye karar verdim.’’

Rojava’yı anlatabilmek;

‘‘Tüm hayatını Kapitalist modernite içerisinde geçirmiş olan birilerine buradaki toplumsal yaşamın ne olduğunu ve insanda nasıl bir duygu yarattığını tümden anlatabilmek, anlamasını sağlamak imkansız. Buraya gelip yaşamak ve deneyimlemek gerekiyor anlayabilmek için. Yaşamın her köşesine etki eden demokrasinin coşkusunu görmek gerekiyor.

Rojava, tüm ülkeleri sömürgeleştiren, tüm insan ilişkilerini zehirleyen ve sonu gelmez kar açlığı güden Kapitalist sistemi kökünden ortadan kaldırmayı vadeden ve için için yanan bir ateş. Her birimiz bulunduğumuz yerlerde bu ateşe biraz benzin dökebilir ve bir gün tüm dünyayı saracak büyüklüğe taşıyabiliriz.

Burası insanlık tarihi için inanılmaz bir önem taşıyor. Bu benim açımdan insanlığın geleceği açısından en büyük umuttu. Bu topraklar alternatif topluma, özellikle de kadına, çevreye, ve toplumun her bölümüne büyük bir umut. Çok kültürlü, ve barışçıl bir sistemin sahibi.’’

 

Türk işgali başladığından bu yana yaptıklarım;

‘‘Rojava’ya geldiğimden bu yana birçok toplumsal çalışma içerisinde yer aldım. Türk devleti Serekaniye ve Gre Spi’ye saldırmaya başladığında Qamişlo’da Heyva Sor ile bir toplantıdaydık, Jinwar ve diğer bazı köylere güneş enerjisi kurmak ile ilgili bazı projeleri tartışıyorduk. Saldırılar başlayınca güvenlik amacıyla Enternasyonal Komünü boşalttık.

İlk hafta Derik’te kaldım, RiseUp4Rojava kapsamında bazı kampanyalar örgütlüyorduk. Bir arkadaş ile beraber röportajlar yapmaya ve videolar çekmeye başladık. Kısa bir süre içerisinde uluslararası medyanın ilgisini çekmeye başladık ve günde 4-5 röportaj yapmaya başladık. O günden bu yana Til Temir ve etrafındaki köylerde, yaşanan çatışmaları, amansız direnişi takip ediyoruz. Yaşanan gelişmeleri anlık olarak sosyal medyada paylaşıyor ve uluslararası medyaya bilgi ve görsel meteryal aktarıyoruz. Günler çok uzun ve zaman çok yoğun; birçok sefer hava bombardımanı ve füzelerin hedefi olduk.’’

 

Serekaniye’ye giden insani konvoyun parçası;

‘‘Beni şimdiye kadar en çok şoke eden şey, Serekaniye’de gördüğümüz çetelerin, yılın başında Deyr-ez Zor’da gördüğüm DAİŞ’liler ile tıpa tıp aynı olmalarıydı. Serekaniye’ye girerken yoldaki çetelerin hepsi işaret parmaklarını havaya kaldırıp ‘Allah u Ekber’ diye bağırıyorlardı. Onlar birkaç sene önce aynı şekilde bu topraklara saldıran tecavüzcü, bozguncu, katliamcı ordunun aynı türüydü, sadece bu sefer Türk üniformaları vardı üzerlerinde.

 

Serekaniye’deki hastane çok kötü durumdaydı, elektrik yoktu, temiz su kalmamıştı, ve ısıtma sistemi yoktu. Çok ıslak ve soğuktu, tüm duvarlar şarapnel parçaları ve mermiler ile delik deşik olmuştu. Hastanedeki yaralılar bizlere bir haftadır hastanenin ağır bir saldırı altında olduğunu söylediler. Türk ordusu sağlıkçıları, insani konvoya ve ambulanslara saldırma konusunda hiç çekinmemişti. Ölüm kokuyordu her yer.’’

 

Uluslararası tepkiler;

Devletlerin tavırları elbette ki karşıt bir pozisyonda, NATO ülkeleri Türkiye’yi kendi taraflarında tutmanın gayreti ve çabası içerisindeler. Bununla boğazı kontrol altında tutma, silahlarını depolama, ticari ilişkilerini koruma ve Suriyeli mültecileri Türkiye’de tutma gayreti içindeler. Rusya ve Esad rejimi de durumdan mutlular, çünkü Rojava’yı parçalama, güçsüz bırakma ve buradaki Demokratik Feminist toplumu ortadan kaldırma istemleri var.

Fakat diğer tarafta milyonlarca insanın Rojava için ayağa kalkışı var. Dünyanın heryerinde çok ciddi eylemler devam ediyor, Türk ürünleri boykot ediliyor, kampanyalar düzenleniyor. Bunlar biz eve buradaki insanlara büyük bir moral ve umut kaynağı.

 

Tehlikeye rağmen orada tutan duygu;

‘‘Benim geldiğim ülke ve kültür yüzyıllardır bu topraklara sadece savaş ve bölücülüğü taşıdı ve bu gerçekliğe rağmen buradaki halkların bir İngiliz kadına gösterdikleri samimiyeti, sevgiyi ve o temiz duyguyu anlatabilmek zor… Kürdistan ve bu topraklarda yaşayan insanlara olan sevdadır bizi burada tutan. Burada tanıdığım herkes çok samimi ve sevgi dolu.

Bu yüzden burada kalıp halkın umutlarını, acılarını paylaşıp dünyaya taşımak istiyorum, bunun dışında bir seçenek tanımıyorum kendime.

 

Şu an yaşanan saldırılar inanılmaz düzeyde üzücü. Ama yaşanan tüm ihanet ve barbarlığa rağmen genç kadınların başta olmak üzere tüm toplumun direnişine baktığımda büyük bir umut görüyorum halen.’’

CATEGORIES
TAGS
Share This