Lordlar Kamarasında Öcalan’ın Düşünceleri Tartışıldı
Birleşik Krallık parlamentosunun üst kanadı olan Lordlar Kamarası Öcalan’ın fikirlerinin tartışıldığı bir günlük konferansa ev sahipliği yaptı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen uluslararası komplonun 20’inci yıldönümüne denk gelen konferans, ‘Orta Doğu Krizinin Çözümü: Abdullah Öcalan’ın Düşünceleri’ başlığı altında yapıldı.
Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın uluslararası bir komplo sonucu Türkiye’ye getirilişinin yıldönümünde gerçekleşen konferans ‘Öcalan’a Özgürlük Kampanyası’ tarafından organize edilirken, ev sahipliğini Lordlar Kamarası üyesi Maurice Glassman yaptı.
‘Orta Doğu Krizinin Çözümü: Abdullah Öcalan’ın Düşünceleri’ ana başlığı altında yapılan konferansta, Demokratik Konfederalizm, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki ulus-devlet krizi, Türk devletinin Türkiye ve Suriye’de Kürt karşıtlığı ve İmralı işkence sistemi gibi alt başlıklar tartışıldı.
Konferansa, aralarında politikacı, akademisyen, milletvekili ve hukukçuların olduğu farklı ülkelerden konuşmacılar katıldı.
Dün tüm gün süren konferansın açılış konuşmasını toplantıya ev sahipliği yapan Lord Maurice Glassman yaptı.
Lord Maurice Glassman, ‘böylesi önemli bir konferansa katkıda bulunmak ve ev sahipliği yapmak benim açımdan onur verici’ diyerek sözlerine başladı.
‘‘Lordalar Kamarasında, ilk defa Abdullah Öcalan ile ilgili tüm gün sürecek etkinliğini burada düzenlemiş olacağız ve umarım bu konferans daha fazlasına yol açar.
Demokratik Konfederalizm fikri her açıdan çok önemlidir. Yerellerin kendilerini yönetmesi perspektifi gerçekten yapılabilirlik anlamında gerçekçi ve önaçıcı duruyor. Bugün tüm gün boyunca Öcalan’ın fikirlerini ve düşünceleri öğreneceğiz, tartışacağız.’’
‘Ortadoğu’daki politik, siyasi ve toplumsal krize alternative: Demokratik Konfederalizm. Türkiye, Suriye, Irak ve İran örneklerinde Orta Doğu’daki ulsu devlet krizi’ başlığı altında yapılan ilk oturumda HDP milletvekili Hişyar Özsoy, Mehri Rezai, Dr. Rebwar Raşid ve Ilham Ahmed birer sunum yaptı.
Hişyar Ozsoy: Tecrit Kürt halkına karşı uygulanan politikayı simgeliyor
Konferansa katılan HDP Milletvekili Hişyar Özsoy da açlık grevindeki Leyla Güven’i selamlayarak konuşmasına başladı. Özsoy “Kendisini selamlıyorum. Leyla Güven, 100 günden beri açlık grevinde. Sayın Öcalan’a uygulanan bu tecrit, Kürtlere karşı uygulanan politikayı simgelemesi açısından oldukça önemli. Hapishanelerde şu anda çok büyük oranda politikacı, gazeteci ve politik aktivist bulunuyor. Yine, son yıllarda çok sayıda Kürt kendi yakılıp, yıkıldı. Bizler HDP ve Kürt halkı olarak direnişimizi sürdürüyor. Bizler inadına direnme ve inadına yaşamayı çok iyi öğrendik. Ortadoğu’da kapitalist modernite çöktü. Çünkü daha başında yanlış bir şekilde formüle edilmişti. Ulus devletler, etnik ve dini yapılandırmalar yanlış temellendirilmişti. Burada Sayın Öcalan’ın öngörülerini görmek gerekiyor. Onun kadına, ekolojiye ve bölgeye yönelik önemli çözüm perspektifleri var.” dedi.
Rebwar Raşid: Toplumsal sorunlar Öcalan’ın önerileriyle çözülebilir
Akademisyen Dr. Rebwar Raşid de Öcalan’ın düşüncelerinin arka planını anlamak için öncelikli olarak Sykes-Picot anlaşması ve bunun Ortadoğu’da yaptığı tahribatın boyutunun anlaşılması gerektiğini vurguladı. Raşid örnek olarak Irak’ı gösterdi. Irak’ın 2003 yılında Sünni bir azınlık tarafından yönetildiğini ve bu tarihten sonra ise yıkıma uğradığını söyledi. Kürdistan’ın dört parçaya bölündüğünü ifade eden Raşid, Özellikle İran ve Türkiye’nin Kürt halkının kazanımlarını ve varlığını kendisi için bir tehlike olarak gördüğünü ifade etti.
Mehri Rezai: Merkezi yönetimler kaybedecek
Ortadoğu’daki halklar eşit ve özgür bir şekilde Öcalan’ın önerdiği Demokratik Konfederal sistem içerisinde beraber yaşayabileceklerini belirten KNK üyesi Mehri Rezai, İran ile ilgili sisyasi değerlendirmelerde bulundu.
Mehri Rezai “Doğu Kürdistan’da İran tarafından döşenmiş 26 milyon mayın var. Bu İran’ın Kürtlere karşı ‘güvenlikçi’ politikalarının bir sonucudur. İşte tam da bu noktada Demokratik Konfederalizmi savunmak bir ahlak meselesidir. Hayatın her alanındaki toplumsal sorunlar, Öcalan’ın projesiyle çözülebilir” dedi.
Ilham Ahmed: Öcalan’ın projesi bir çözüm dinamiğidir
Konferansa Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eşbaşkanı İlham Ehmed de konuşmacı olarak katıldı. 15 Şubat gibi Kürtler açısından son derece anlam ifade eden bir tarihte yapılan konferans için düzenleyicilere teşekkür eden Ehmed şunları söyledi: “Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm projesi, bir çözüm dinamiğidir. Ortadoğu’da Türkiye, İran, Suriye, Irak ve diğer ulus devletler sorunlar karşısında çözüm olmak yerine bizzat sorunun kendisi oldu. Örneğin, Suriye 60 yıl boyunca bir parti ve bir aile tarafından yönetildi. Tek Arap ulusu, Arapça ve kadın erkek ilişkilerinde de sadece erkek ön plana çıktı. Toplumun diğer kesimleri hep görmezlikten gelindi. Başından bu yana da Kürtlerin hep muhalif bir duruşu var. 2011’de ise ortaya çıkan şansı Kürtler iyi değerlendirdi. Kürtler üçüncü bir yolu tercih etti. Devlet ve diğer gruplar ise sadece silaha sarıldı ve güvenlikçi politikayı tercih etti. Kuzey Suriye’de ise gerek toplumun farklı kesimleri gerekse de cinsler arasında bir eşitlik var. Yüzde 50 kadın kotası uygulanıyor. Kadınlar, politikanın aktif katılımcıları durumunda. Kürtler devlet kurmadı ama demokratik bir yaşamın öncü gücü oldu. DAİŞ’e karşı savaşta kahraman ilan edildi. Kürtler, diğer halklarla birlikte demokrasi ve barış içinde nasıl yaşanacağının iyi bir örneğini ortaya çıkardı. Ancak bu düşüncenin mimarı Sayın Öcalan üzerinde şimdi büyük bir baskı var. En temel haklarından bir yararlanamıyor ve büyük bir tecrit altında.
Margaret Owen: Öcalan tüm kadınların haklarını savunuyor
Kürt kadın hareketinin bakış açısı jineoloji başlıklı oturumda konuşan insan hakları aktivisti Margaret Owen, Öcalan ile Mandela arasındaki benzerliğe işaret ederek, “Günümüzün Mandelası Abdullah Öcalan 20 yıldır tam bir tecrit durumu yaşıyor” dedi. Öcalan’ın demokratik konfederalizm projesinin dünyanın her tarafına uyarlanabileceğini söyleyen Owen, “Öcalan sadece Kürt kadınının haklarını değil aynı zamanda Ortadoğu’daki her toplumun kadın haklarını koruyor” diye konuştu.
Dilar Dirik: Kürt kadınları Hebûn’dan Xwebûn’a geçiş yaptı
Akademisyen Dilar Dirik, Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesinin tarihi hakkında bilgi vererek, “Amed zindanı işkenceleri döneminde Kürt kadınları ilk defa bir otonom yapı girişiminde bulundu ve bu PKK kurucularından Sakine Cansız öncülüğünde oldu. Kürt kadınları Hebûn’dan Xwebûn’a yolculuğunu halen yaşamakta ve şu an Xwebûn aşamasında emin adımlarla ilerlemekte” ifadelerini kullandı. Öcalan’ın çalışmalarının hakettiği saygıyı görmeye başladığını ifade eden “Üniversitelerde, sivil toplum kuruluşlarında, ekolojist örgütlerde, kadın özgürlüğünü gündeme alan topluluklarda ve bütün özgürlükçü gruplarda bu durum söz konusudur” diye konuştu.
Lave Hadji: Kendimi tanımamda Öcalan öncü güç
Jineolojiyle ilgili konuşmasına geçmeden önce Leyla Güven’in direnişini selamlayan Lave Hadji, “Bu eylemin sebebini biliyorum ve diasporada yaşayan Güney Kürdistanlı bir kadın olarak bunun önemini çok iyi biliyorum. Öcalan kendimi bir Kürt kadın olarak tekrar tanımamda öncü güç olmuştur” dedi. Tarihsel olarak özgürlüğün tanımı ve sınırlarının erkek egemen sistem tarafından tayin edildiğini kaydeden Hadji, “Öcalan modelinde bu başlıbaşına tekrar tanımlanıp, kadınların rolüne vurgu yapılıyor” diye konuştu.
Irak, İran, Türkiye çok farklı değil
‘Türk devletinin Türkiye’deki ve Suriye’deki Kürtlere karşı politikası; Öcalan’ın demokratik Ortadoğu projesi’ başlıklı oturumda Prof. David Graeber, Avrupa Parlamentosu milletvekili Julie Ward, akademisyen Radha D’Souza ve Profesör Udo Steinbach birer sunum yaptılar.
Udo Steinbach: Türkiye’nin can alıcı sorunu
Öcalan ile Ağustos 1994’te Suriye’de görüştüğünü anlatan Profesör Udo Steinbach, Kürt sorununun Türkiye’nin en can alıcı sorunu olduğunu belirtti. Erdoğan iktidarının Kürt sorununa yaklaşımını ele alan Steinbach “Haziran 2015 seçimlerinden sonra strateji değişikliğine gitti. Bu aşamadan sonra tamamen savaş perspektifli bir politikayı uygulamaya koydu. O zamandan sonra Erdoğan her sıkıştığında Kürtlere karşı bir savaş geliştirme refleksine sarıldı” dedi. Steinbach, İran ve Irak’ın günümüzde Kürtlere ve diğer azınlıklara karşı pozisyonunun da Türkiye’den çok farklı olmadığını kaydetti.
David Greaber: Türk devletinin suçlarına Batı sessiz
Türk devletinin insan hakları ihlallerine ve Kürtlere karşı saldırılarına batılı devletlerin sessiz kaldığını belirten Profesör David Greaber, Erdoğan’ın mültecileri koz olarak kullandığını ifade etti.
Erkek egemen sistemin ilk doğuş yurdu olan Ortadoğu’da Kürt Kadın Hareketinin devrimi paha biçilmez bir önemde kendisini var ediyor. Ekoloji, kadın hakları ve demokrasi gibi değerlerin Ortadoğulu bir yapı tarafından hayata geçmeye başlaması karşısında Batılı devletler şaşırmış ve pozisyon alma konusunda ne yapacağını bilmez bir durumda.
Erdoğan Suriye’deki Kürtlere karşı savaşını ilan etti ve uygulamaya koydu ve Bati buna sadece seyirci kaldı. Erdoğan, Afrin’i Kürtlerden arındırıp, Avrupa’ya gelme riski olan mültecileri oraya yerleştireceğini söyledi ve Batı tekrar tepkisiz kaldı buna karşı.’’
Chris Hazzard: Uluslararası kamuoyu seyretmeye devam ediyor
Sinn Fein partisi İrlandalı milletvekili Chiris Hazzard, tecride karşı uluslararası kamuoyunun seyirci kaldığını belirterek Rojava devriminin önemine dikkat çekti.
Uluslararası kamuoyu Sayın Öcalan’ın yirminci yılına girmiş olan Imrali Cezaevindeki tecridini seyretmeye devam ediyor. Rojava Devrimi 2012’den itibaren Kuzey Suriyede hayat bulmaya basladi. Bu devrim birey ve grup haklarina son derece saygili bir uygulama icerisindedir. Ispanya ve Rojava devriminin benzerligine burada vurgu yapmak zorundayiz. Rojava Devrimi Ortadoguda demokrasinin ve ozgurlugun yildizi olarak parlamya devam ediyor.
Afrin savunmasinda aktif rol alan Kurt kadinlari ve savasçilari malesef tekrar Kibris isgali doneminde oldugu gibi Bati tarafindan izlenmektedir.
Sin Fein gururla Rojava Devriminin yaninda ve arkasinda duruyor ve bu pozisyounun korumaya devam edecektir. Turk Devletini Leyla Guven’in talepelrini tanimaya ve geregini yapmaya davet ediyoruz.”
Ebrahim İsmail Ebrahim: Türk devleti barış görüşmelerine ciddi yaklaşmadı
Güney Afrikalı siyasetçi Ebrahim İsmail Ebrahim konuşmasına tutsak devrimcilere ve açlık grevindeki direnişçileri selamlayarak konuşmasına başladı.
‘‘Öcalan’ın yakalanmasında uluslararası değişik güçlerin muhataplığı vardır, bu güçler statükonun sürmesinden yanaydılar ve bunu böyle planladılar. Türk devleti barış görüşmelerine asla ciddiyetle yaklaşmadı.’’
Ebrahim konuşmasını Nelson Mandela’nın, “hiç bir problem çözülemeyecek kadar derin değildir.” Sözü ile bitirdi.