Londra’da ‘Maraş’tan Roboski’ye; Unutmadık, Unutulmayacağız’ Paneli
Roboski Katliamı’nın 6’ıncı yılı ve Maraş Katliamı’nın 41’inci dolayısıyla Londra’da bulunun Kürt Toplum Merkezi’nde “Maraş’tan Roboski’ye Unutmadık, Unutturmayacağız!” başlıklı panel düzenlendi.
Türk Devleti’nin Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünü bombalaması sonucu 34 genç yaşamını yitirmişti. Katliam davasına ilişkin herhangi bir gelişme olmazken, Kürtler ve dostları katliamın 6’yılında yaşamını yitirenleri kimi etkinliklerle andı. Londra’da ise bu bağlamda “Maraş’tan Roboski’ye Unutmadık, Unutturmayacağız!” başlıklı bir panel düzenlendi.
Kürt Toplum Merkezi’nde yapılan panele Kürt siyasetçi Faysal Sarıyıldız, akademisyen Aziz Tunç telekonferans ile katılırken, HPD Milletvekilleri Müslüm Doğan ve Erdal Ataş ise halkla bir araya geldi. Panelin moderatörlüğünü sanatçı Ali Sizer Yaptı.
‘Katliamlar krizlerin derinleştiği dönemlerde yapılıyor’
Yaşamını yitirenler anısına yapılan bir dakikalık saygı duruşundan sonra konuşmalara geçildi. Panelde ilk olarak söz alan Faysal Sarıyıldız, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin katliamlar tarihi olduğunu belirterek, “Bu katliamların Türk Sünni kimliğini korumak amacıyla yapıldığının tanığıyız. Bu katliamların yapıldıkları dönemlere bakılırsa Türk siyasi yapısının dönemeçlerine denk geldiğini görürüz. Yani krizlerin derinleştiği dönemlerde geliyor bu katliamlar” dedi. Ulus devlet anlayışının tüm farklılıkları biat etmeye zorladığının altını çizen Sarıyıldız, konuşmasını şöyle sürdürdü: “ Kürtler ve Aleviler yok olmamak için Cumhuriyet tarihinden beri direniş halinde oldular. Direniş halinde oldukları için sürekli katledildiler. Bu anlamda cumhuriyet tarihi kana bulanmış, lanetli bir tarihtir.”
Kürdistan’da son 2 yılda yaşananlara da yakından tanıklık eden Sarıyıldız, şöyle devam etti: “ 2 yılda dünyanın gözü önünde Kürdistan’da kentlerin yakılması, Kürt çocuklarının toplu halde yakılması gibi kirli katliamlar gerçekleşti. Bu da egemenlerin ne kadar zorda olduklarını gösteriyor. 1978 Maraş katliamı da bu kirli katliamlardan biriydi. Orada büyüyen Türkiye sol hareketi ve Kürt özgürlük hareketine gözdağı vermek içinn bu katliamlar yapıldı. Bu tür katliamlar onların kirli yüzünü ortaya çıkardı ve direnen halkların tepkisi, öfkesi büyüdü.”
‘Türk Devleti katliamlar ile kendisini korumaya çalışıyor’
19 Aralık ile 9 Ocak arasında Türk devletinin pratikleştirdiği 4 ayrı katliamın yaşandığına dikkat çeken akademisyen Aziz Tunç, “Maraş’tan sonra cezaevlerindeki katliamlar, Roboski Katliamı ve Sakine Cansız yoldaşlarla birlikte 4 katliam gerçekleşti. Türk Devleti 1922’den beri kendisini katliamlar yaparak var etmeye çalıştı. Hala da katliamlar yaparak kendilerini korumaya çalışıyorlar. Maraş katliamı son değildi, Roboski’ de son olmadı. Bu katliamlar tesadüfen gelişmiyor” diye ifade etti. Katliamlardan bizzat devletin sorumlu olduğuna vurgu yapan Tunç, devlet deyiminin soyut olmadığını somut anlamda devlet kurumlarının bu katliamlarda ki sorumluluğuna değinerek “ Sakine Cansız yoldaşların katledilmesinde devlet kurumlarının somut olarak bunu pratikleştirdiğini gösteren video görüntülerini çok yakın zamanda izledik. Aynı durum Roboski için de geçerli” diye ifade etti.
Katliamcılardan mutlaka hesap sorulması gerektiğini söyleyen Tunç, sözlerini şöyle sona erdirdi: “ Mevcut koşullarda devletin toplumsal dinamiklere yönelik uyguladığı baskı, HDP’lilere verilen cezalar onların gücünde değil onların kaybetme korkusundan kaynaklanıyor. Zafere en yakın olduğumuz bir dönemde yaşıyoruz. 70 ve 80’lerde bu kadar örgütlü ve direnme potansiyeli güçlü bir durumda değildik. Dolayısıyla bu açıdan bakarak sadece katliamların olmamasına izin vermemek üzerinden kendimizi sınırlamamalıyız, katliamcılardan hesap soracak bir dönemi yaşıyoruz.”
Daha fazla acı yaşanmasın diye mücadele etmeliyiz
Mevcut AKP iktidarının kendisine muhalif olan herkese saldırdığını dile getiren HDP Milletvekili Erdal Ataş, “ Biz tabiki tüm bu katliamları hatırlarken, acılarımızı tekrar tekrar yaşamak için değil, sürdürdüğümüz bu mücadelede bu halklar bir daha bu acıları yaşamasın diye çaba vermeliyiz” diye ifade etti.
İnsanlar arasında yaratılmak istenen ayrımcılığın küçük bir azınlık tarafından yapılmak istendiğini vurgulayan Ataş, “Bizim coğrafyamızda tüm bu oyunlara rağmen inanç üzerinden yapılmak istenen tüm oyunlar boşa çıkarılmıştır. Ama hala katliam girişimleri de devam etmektedir” şeklinde kaydetti.
Kürtlerin tüm katliamlara rağmen Türk devletinin imha politikalarına karşı bir arada yaşamayı savunduğunu ve bunun mücadelesini verdiğini söyleyen Ataş, “ Kürtler 70’lerde başlattıkları mücadele ile bugün ülke gerçekliğinin de herkes tarafından kabul edildiği bir pozisyona gelip, milyonlara ulaştılar. Bugün de Ortadoğu’da daha özgür bir dünya için mücadele etmeye devam ediyorlar” ifadelerini kullandı.
Direniş arttıkça, devlet şiddeti arttı!
Direnenlerin gücü oranında devletin şiddeti ve baskıyı arttırdığına değinen HDP Milletvekili Müslüm Doğan, “Devlet bir şiddet organıdır, bir sınıfın diğer sınıf üzerindeki egemenlik aracıdır. Egemenliğini korumak için elbetteki bu yollara başvuracaktır. 78 Maraş Katliamı’nın esas nedeni işçi sınıfının, devrimci mücadelesinin güçlendiği bir dönem yapılmış olması gerçekten manidardır. Bu devletin gözünden kaçmamıştır ve devlet eliyle bir katliam gerçekleşmiştir. Roboski’de de Kürt özgürlük mücadelesinin geldiği boyut itibariyle ortaya konan bir gözdağıdır. Açıktır ki devlet bu katliamı gerçekleştirmiştir” diye ekledi.
HDP üzerindeki baskılara da değinen Doğan, sözlerini şöyle bitirdi: “ Demokratik siyasetin bu derece sınırlandırılması hangi ülkede görülmüştür? Arjantin’de bile, Şili’de bile bu durumla karşılaşılmadığını gösteriyor raporlar bize. HÖH gibi paramiliter yapıların oluşması söz konusu. Rejimin korkusu nedeniyle bu güçler oluşturuldu. O yüzden tüm muhalifler kendi siyasi yapılarını koruyarak, bir araya gelebilmelidir. Bugün ki AKP’nin kurduğu karanlık sisteme karşı bir araya gelerek çok şey yapılması gerektiğini hatırlatmak isteriz. Gerçekten de Türkiye’de çok zor şartlar söz konusu. Milletvekillerimize verilen cezalara baktığımızda resmen bir sömürge hukuku uygulanmaktadır. Örgütlü alanlarda, devrimci cepheyi oluşturmalıyız. Çok geniş bir demokrasi cephesine ihtiyaç var.”
Panelde son olarak bir konuşma yapan Aktivist Arzu Pesmen, Türkiye’dede yıllardır iktidarda olan tekçi zihniyetin, kendisi dışında hiçkimseyi kabul etmediğini ve her türlü saldırıyı mubah gördüğünü belirttikten sonra, toptan saldırıya karşı topyekûn direniş olması gerektiğini ifade etti.
Panel sinevizyon gösterimi yapıldıktan sonra sona erdi.