Kanayan bir yara; Maraş Katliamı tanıkları anlatıyor (2) -DOSYA-

Kanayan bir yara; Maraş Katliamı tanıkları anlatıyor (2) -DOSYA-

DERLEYEN: DİREN DİCLE

Türkiye tarihinin en karanlık katliamlarından biriydi Maraş Katliamı. Üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen hafızalardan silinmezken, ne adalet sağlandı ne de yüzleşme. Maraş katliamı tanığı ve mağdurları, “Yaralarımız bırakın iyileşmeyi, daha da derinleşti” derken, karnı kesilerek öldürülen hamile kadınları, direklere çivilenerek öldürülen dedeleri, cennete gitmesin diyerek ensesinden kesilen Alevi ve devrimcileri anlattı.

Maraş Katliamı’nın üzerinden tam 43 yıl geçti, ancak katliamın izleri hala dipdiri. 19 Aralık ile 26 Aralık 1978 tarihleri arasında, sadece bir hafta içerisinde resmi verilere göre 111 kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce insan yaralandı, 210 ev ve 70 iş yeri tahrip edildi. Resmi olmayan beyanlara göre ise 500’ün üzerinde insan yaşamını yitirdi. Katliamın hedefinde Aleviler, Kürtler ve devrimciler vardı. Katliamın gerçek sorumlularına ve planlayıcılarına hiç dokunulmadı. Bir yandan Maraş’ın üzeri kapatılmaya çalışılırken, diğer yandan  Sivas, Cizre, Roboski, Gazi, Ankara, Diyarbakır ve Cezaevleri Katliamı gibi sayısız katliam yaşandı.

Tarihin en kanlı katliamlarından Maraş’ın tanıkları ve mağdurları 43 yıldır kanayan yaralarına rağmen susmuyor. Farklı basın yayın kurumlarına gazete ve kitaplara o günleri anlatan tanıklar katliamı anlatıyor:

Maraş Katliamı tanığı gazeteci Elif Tabak: “Katliamda yer alanlara ‘Alevileri öldürün Alevinin evi eşi sizin’ dediler. Yetmedi, ‘Yedi Alevi öldüren cennete gidecek’ diyerek cenneti sattılar camiler de. Talancı ve katliamcı bir zihniyet vardı. Yaşadığımız evin askeri bölümüne yakın olduğumuz evlere saldırdılar. İnsan çığlıkları duyuyorduk. Evlere giriyorlar insanları katlediyorlar kadınlara tecavüz ediyorlardı. Hamile kadınları bile katledip tecavüz ettiler. Bir annenin gözleri önünde oğlu katledildi ve kendisi aldığı kurşunla felç oldu. Felç olan ve evladını yitiren anne yaşadıklarının acısına dayanamayarak intihar etti bir süre sonra. Maraş katliamının tahribatı ve yaraları bitmiş gibi görünüyor ama bu yara hala kanıyor. Hala kanayan yüzlerce binlerce yara var.”

Maraş Katliamı sonrasında Kıbrıs’a göç etmek zorunda kalan Müzisyen İbrahim Sezikli, “Yaralarımız bırakın iyileşmeyi, daha da derinleşti.  Bir insanı öldürmek kolay mı? Nasıl bir ideoloji, nasıl bir inanç bu insanları, çocukları kazana koyup kaynatacak hale getirebildi? Nasıl bir inanç, hamile kadının karnını deşip, bebeği çıkaracak hale getirdi? Hangi inanç, bu insanları, duvara çocuk çivileyecek hale getirebildi? İşte son örneği Rojava’da yaşanan IŞİD barbarlığıdır. Maraş Katliamı sürekli mağdurların zihinlerini meşgul ediyor. En kötüsü bizi yurtsuz etti. Köklerimizden kopardı” dedi.

Katliamın yaşandığı dönemde 17 yaşında, lise son sınıf öğrencisi olan Sabiha İpek:  “Yağmalar başladığı esnada ev sahibimizin evine çıktık. Maraş’taki ev içlerinde yüklükler vardır. Önüne perde çekerler. Hepimiz onun arkasına saklandık. Karşı tarafımızda bir ev sahipleri beni çok severdi. İçlerinden biri, ‘oda bizdendir, oraya ateş atmayın’ dedi. Sonra bir şeyler daha konuşuldu ama duyamadım. Evimizin camını kırarak içeriyi ateşe vermişlerdi. Sokağın bir başından girip evlere ateş atarak gidiyorlardı.”

EN SON 1306’NCI SAYIYI GÖRDÜK

8 Maraş katliamı sırasında günlerce saldırı altında kalan Yörükselim mahallesini savunanların en önündekilerden birisi.  Katliama tanıklık eden ve bir yıl sonra yakalanarak çarptırıldığı idam cezasından Yargıtay’ın kararıyla kurtulan Hamit Kapan: “Tek tek evlere girip katliam yaptılar. Çok acı veren insanlık dışı katliamlar yaptılar. 80 yaşındaki cennet nenenin gözünü oyup kurşunu dizdiler. Daha da hıncını alamayıp at arabasına üzerine devirdiler. 14 yaşında Ali Tıraş ismindeki çocuğun kollarını bacaklarını kestiler. Yörükselimi basıp hepimizi kurşuna dizselerdi daha az canımız yanardı. Asker ve polis tam tersine sağcılara yol veren bir pozisyon içerisindelerdi. Askerler ve polisler resmi kurumları koruyorlardı. Solcu Sünniler de hedef alındı. Kadınların üzerindeki altınları almaya çalıştılar. Altınları alamayınca kollarını kestiler. Resmi ölü sayısı olan 111’in üzerine bin daha koymak lazım. Hastane morgunda ölenlerin ayak uçlarına numara veriyorlardı. Biz en son 1306’ncı sayıyı görmüştük”

MEDYA GİZLEDİ ÇARPITTI..

Maraş Katliamı tanığı yazar Aziz Tunç Maraş Katliamı sırasında da medyanın her zaman ki gibi gerçeği çarpıttığına ve katliamcıları aklayacak bir şekilde yayın yaptığına vurgu yaparak, “Olaylar ve mahalleye yapılan saldırılardan hiç söz edilmemişti. Devrimci, yurtsever ve halkın gittiği kahveye yapılan saldırıya hiç bir gazete yer vermemişti. İki öğretmenin katledilmesi de bazı gazetelerde çok küçük puntolarla geçilmişti. Öğretmenlerin cenaze töreni ve mahallerdeki katliam bittiği gün gazetelerde haber olarak yer almaya başladı. Maraş’ta yaşanan katliam tüm ülkeden gizli bir şekilde yapıldı. Katliamdaki gerçekleri saklama ve olayları çarpıtma görevini iyi oynadı medya.”

DOST BİLDİĞİMİZ KOMŞULARIMIZ…

Maraş katliamının tanığı ve mağdurlarından olan 91 yaşındaki Koco Erat: “Musa Funda diye bir tanıdığım vardı. Onu direkt yakarak öldürdüler. Odunculardaki odunları alıp silah diye kullandılar. Sokak sokak dolaşıp gördükleri insanları vurdular. Annem yaşlıydı diye sırtıma alarak aşağıya inmeye başladık. Evden çıkıp hükümet konağına gitmeye çalıştığımız sırada, yıllarca dost diye bildiğimiz komşularımız; ‘Komünist kaçıyor. Maraş komünistlere mezar olacak’ diye bağırdılar. Askeri bir araç durdu. Annemi bindirip hükümet konağına götürdüm. Annem hasta olduğu için onu hastaneye götürdüm. Hastanede yer kalmadığı için askeriye revirine götürüp bıraktım. Biz askeri kışlaya geçtik” dedi.

DEVLET SEYİRCİ KALDI…

Katliam tanığı Kenan Atiz: “Mahalleye doğru gelirken ‘Alevi öldüren cennete gider’ diye bağırıyorlardı. Mahallenin içine tam giremediler çünkü direniş vardı ama girdikleri evdeki insanları kadın, yaşlı çocuk demeden öldürdüler. Evleri, işyerlerini yaktılar. Şuan bende yaşamıyor olabilirdim. Emniyet, polis yada askerin herhangi bir müdahalesi olmadı. Seyirci kaldılar. Biz tamamen savunmasız kaldık.Katledilenlerin cenazeleri sokakta kaldı, alamadık. Birçok kişinin cenazesi daha sonradan morglardan soğuk hava depolarından çıktı.”

Katliam tanığı Hatun Köse: “Sabahın ilk saatlerinde bakkal Murat’ın evinin önüne arabalarla, kamyonlarla geldiler. “Durmayın, 5 yaşından 90 yaşına kadar durmayın”, “Komünist Alevileri öldürün.”, “Kim bunları öldürürse cennetlik olacaktır.”, “Kahrolsun Komünistler”, “Yaşasın Türkeş” diye bağırıyorlardı. “Vurun, kırın, öldürün.” diye emir veriyorlardı. Alevilerin evlerine saldırdılar, yakmaya, tahrip etmeye başladılar. Silahlarla pencerelerden içeriye ateş ediyorlardı. Sığındığımız Molla Tabak’ın evini de sardılar. Her taraftan yağmur ve dolu gibi kurşunlar geliyordu. Evin camları, kapıları delik deşik olmuştu. Saldırganların elinde ‘üç hilalli’ bayraklar” vardı. Tam içeri girecekleri sırada askerler geldi, bizi alıp askeri kışlaya götürdüler. Ölülerimiz orada kaldı. Bizler de esirler gibi ortada kaldık.”

KATLİAMCILAR ‘MHP’ DİYE BAĞIRIYORDU

Katliam tanığı Kamil Berk: Bir şeylerin olacağının kuşku ve korkusunu yaşıyorduk. Ama yine de, Devlet var diye biraz güveniyorduk. Ne bilelim ki… Sabahın ilk saatleriydi. “Allah’ını, Peygamber’ini seven, eli balta, silah, sopa tutan yürüsün, Alevileri öldürelim, komünistleri içimizden temizleyelim” diye bağırarak mahalleye saldırdılar. “Maraş size mezar olur, vatan olmaz”, “Yaşasın Türkeş”, “Yaşasın MHP” diye bağırıyorlardı. Ellerindeki uzun menzilli silahlarla evlerimize ateş ediyorlardı. Korkudan kaçıp kurtulmak isteyenleri de arkadan ateş edip öldürüyorlardı. Bu sırada Cemal Bayır ve Ali Ün’ü öldürdüler. Biz içeride birbirimize sarılarak hem ağlıyor, hem korunmaya çalışıyorduk.”

Katliam tanığı: Aziz Öğüt: “Bizim evin de her tarafında kurşun izleri vardı. Hatta bizim evin kurşunlamasına tanık olan bazı kişiler, ‘senin evine silahla ateş eden seninle beraber iş yaptırdığın adam’ dediler. Biz adama ekmek yediriyoruz para kazandırıyoruz ama böyle bir şeyde ilk kurşunu bize o adam sıktı.”

Musa Nurhak 1978’de yaşanan Kanlı Maraş Olaylarını anlatırken, gözyaşlarına hakim olamıyordu. Nurhak: “Hamile kadınların karnı kesildi. Dedeler direklere asıldı çivilenerek öldürüldü. Cennete gitmesi diye essesinden kesildi Aleviler, devrimciler.”

            

Katliamın tanığı ve bugün HDP İstanbul Milletvekili olan Zeynel Özen: “Maraş önemli ölçüde Alevisizleştirildi. En fazla mağdur olan Aleviler’di ama asıl hedef o bölgede solun yükselişine engel olan bir katliam oldu. Katliama neden olan dinamikler halen bekliyor ve halen diri. Toplumsal linç organizasyonu halen diri duruyor. Halen Maraş’ın anmasına bile tahammül edilemiyor. Yüzleşme gerçekleşmedikçe bir çok katliamın alt yapısı oluşmuş olacak.”

Maraş Katliamı’ndan sonra açılan davada müdafilik üstlenen avukat İbrahim Sinemillioğlu, o dönem davanın “bir soykırıma teşebbüs davası” olduğunu ancak mahkemenin olayı mahalle kavgasına benzeterek “mukatele” suçlamasıyla açtığını anlatı. O dönem birçok delilin es geçildiğini paylaşan Sinemillioğlu, “Devlet cumhuriyetin kuruluşu döneminden beri bu tür olayların davalarında kendinden olmayana karşı yapılan her türlü zulmü göstermelik olarak yargılamıştır. Yargılama olması için yargılamıştır. Devlet Maraş’ta da aynı şeyi yaptı. Sivas’ta da aynı şey oldu. Gerçek suçluları ortaya çıkartıp yargılasalar bir daha böyle şeyler için insanları kullanamazlar” dedi.

 

 

CATEGORIES
Share This