Hatice Güden’in kaleminden: ‘Onurlu bir duruş: Ali Aktaş’

Hatice Güden’in kaleminden: ‘Onurlu bir duruş: Ali Aktaş’

DİREN DİCLE

Yazar Hatice Güden, 12 Eylül Askeri Cuntası tarafından 23 Ocak 1983 tarihinde, doğduğu güne denk getirilerek idam edilen Ali Aktaş’ın hayatı, inançları, direnişi ve onurlu duruşunu kaleme aldığı “Onurlu bir duruş, Adanmış bir yaşam: Ali Aktaş”  adlı kitabı okuyucuyla buluştu.

 Kadın özgürlük mücadelesi ve son 40 yıllık devrimci sosyalist mücadelenin önemli isimlerinden gazeteci-yazar Hatice Güden, 12 Eylül Askeri Cuntası tarafından idam edilerek katledilen Ali Aktaş’ın hayatını kaleme aldı. Yazar Hatice Güden’in kaleme aldığı kitap, Londra Gik-Der binasında düzenlenen bir etkinlik ile İngiltere’deki okuyucusu ile buluştu.

 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından cunta tarafından 27 yaşında idam edilen Ali Aktaş’ın  hayatı, kişiliği ile direnişçi devrimci özelliklerinin anlatıldığı kitap, aynı zaman da 78 kuşağının mücadele deneyimlerini de okuyucuyla buluşturması açısından önemli.. Ceylan Yayınları tarafından çıkarılan kitap, 384 sayfadan oluşuyor. Kitap, ‘Çocukluk ve İlk Gençlik Yılları’, ‘Sorgulamanın ve Mücadelenin Başladığı Yıllar’, ‘İşkencede bükülmez irade,’ ‘Tutsaklık yılları’, ‘Darağacında bir kardelen’, ‘Dava dosyası’, ‘Son mektup ve ortaya çkışı’, ‘Arap Alevileri-kısa tarihçe’, ‘Ali Aktaş’tan sevdiklerine’, ‘Anılar-izlenimler-şiirler ve ekler’ ile toplam 11 bölümden oluşuyor. 

Yazar Güden, kitabın oluşum sürecini aktarırken, Ali Aktaş’ın siperde, işkencede, zindanda, tarlada, sokakta ve en önemlisi idama götürüldüğü sürece kadar onurlu bir yaşam mücadelesinin Çukurova’da efsaneleşen bir kimlik  olduğunu ifade etti. Güden, Aktaş’ın hayat öyküsünün yer aldığı kitabın 78 kuşağının siyasal ve toplumsal karakteristik özelliklerini ortaya koyduğuna vurgu yaptı.    

 ‘HALK İLE BÜTÜNLEŞMİŞ BİR DEVRİMCİ’

 Yazar Hatice Güden, Ali’nin işçi ve emekçi halk ile bütünleşmiş bir devrimci olduğunu söyleyerek, “Devrimi istemek devrime inanmak yetmiyor. 78 kuşağı o kadar devrime inanmıştı ki, bir taraftan kişisel yaşam ihtiyaçlarımız dahi devrim sonrasına erteleyen fedakarlığımız olduğu gibi, aynı zamanda devrim öncesi yapılandırılabilecek kurumlaşma çalışmaları da devrim sonrasına havale edilebiliyordu.  Ali öyle değildi. Örneğin;  köyüne gittiğinde bir yandan politik örgütlenme çalışması yaparken diğer yandan köy kooperatifi de kurarak halkın doğal örgütlülüğünü de sağlamıştı.. Ali. işkencede direniş sembolü, hapishanede boyun eğmez bir direniş lideri  haline gelmişti.  Tüm bu özelliklerine karşın oldukça mütevazı ve paylaşımcı, eşit ilişkiler kuran özellikleri ile her tutsağın arkadaşı, dostu, yoldaşı, sırdaşı olabilen özgün bir kişilikti. Bakardınız bir yaşlının elindeki eşyayı alır evine kadar götürürsen, ihtiyacı olanın tarlasını ekerken görebilirdiniz. Komşusunun kumunu taşırken, evi olmayanın gecekondusuna yardım ederken görürdünüz. Ali sloganik konuşan biri değildi, halkın dilinden halka ulaşan ve kurduğu ilişki tarzı ve onları kendi yaşam deneyimleri üzerinden sorgulatarak devrimcileştiren biriydi.

Kitapta, “Ali için devrimcilik; bir yaşam ve varoluş biçimidir. Devrimci bir eylem ya da sorumluluk söz konusu olduğunda; hiçbir şeye “olmazından” bakmayan, muhakkak bir “oluru” bularak çözüm üreten devrimci iyimserlik abidesidir Ali” denilerek Aktaş’ın devrimci yanı özetleniyor.   

 Yazar Güden’in hayatını kaleme aldığı Ali Aktaş 78 kuşağının Çukurova’daki önemli devrimci isimlerden biri. Bunun yanı sıra, doğum gününde idam edilen tek sosyalist olarak hafızalara yerleşen bir isim. Aktaş 12 Eylül öncesi tutuklanır ve Adana 1 No’lu Sıkıyönetim mahkemesinin kararıyla hakkında idam kararı verilir.  23 Ocak 1983 gecesi Adana Cezaevi’nde idam edilir. Doğum gününde, idam edilen Ali Aktaş, tanıkların anlatımıyla idam sehpasına sloganlarla gider. 

12 Eylül faşist darbesinin ardından idam edilen sosyalist Ali Aktaş’ın ailesine yazdığı mektup ise, ailesinden saklandı. Aktaş’ın ailesine yazdığı veda mektubu tam 25 yıl sonra bir gazetecinin araştırmaları sonucu bulunarak ailesine iletilebildi. Kitapta Aktaş’ın veda mektubu da yer aldı.  

HATİCE GÜDEN KİMDİR?

1964 yılında Elbistan’a bağlı Koca Pınar mezrasında dünyaya geldi. İlk ve ortaöğrenimini İskenderun’da tamamladı. 12 Eylül askeri cuntasında daha 16 yaşında iken gözaltına alınarak yaklaşık 3 ay işkenceli sorguda kaldı. Ardından tutuklandı ve 2 yıl cezaevinde kaldı.

Cezaevinden çıktıktan sonra 12 Eylül’ün yarattığı tüm baskı ve sindirmelere rağmen siyasal ve toplumsal mücadelesinden vazgeçmedi. Hatice Güden, 1988 yılında İHD Antep Şubesi’nin kuruluş çalışmalarında yer alırken, farklı yer ve tarihler de insan hakları çalışmaları yaptı. Kadın mücadelesinde önemli çalışmalar yürüten Güden, 1991 yılından itibaren Yeni Kadın, Emeğin Bayrağı ve Atılım gazetecilik ve yazarlık yaptı. Güden, 96 yılında Atılım Gazetesi Ankara Bürosu çalışanıyken gözaltına alınarak yoğun işkencelere maruz kaldı. Tutuklanarak Ankara Ulucanlar Cezaevi’ne konulan Güden, aynı yıl bir çok hapishane de başlatılan ölüm orucu direnişine katıldı. Cezaevlerindeki eylem sonucunda 12 direnişçi hayatını kaybederken, Hatice Güden 69 gün kaldığı Ölüm Orucu direnişi ardından ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kaldı.  Güden, cezaevinden tahliye olduktan sonra Wernicke Korsakkoff tanısıyla tedavi görmeye başladı.

Güden, lise yıllarından başlayan kadın özgürlük ve insan hakları mücadelesinin 40 yılı aşkın bir süredir sürdürüyor. Ölüm orucu direnişinden dolayı ciddi sağlık sorunları yaşasa da bir çok dergi, gazete ve yayın kuruluşunda yazıları yayınlandı. Güden, insan hakları ve kadın mücadelesinin bir aktivisti olarak yaşamını sürdürüyor.

CATEGORIES
Share This