Hasan Cemal’den Telgraf News’e konuk olan Osman Baydemir’e mektup: Berxwedan jiyane!
Geçtiğimiz pazar günü Telgraf News Facebook adresimizden canlı yayın yaptığımız Hikmet Erden’in hazırlayıp sunduğu Telgraf Aktüel programına konuk olan Osman Baydemir, bir çok çarpıcı söz ile duygularını ifade etmişti. Türkiye ve Kürdistan’da epey ses bulan konuşmalardan sonra sevgili Hasan Cemal T24’ten Osman Baydemir’e seslendi.
“Osman Baydemir’e mektup: Kürtler ve Türkler birbirlerinden kopmayacak, barış çığlığımız yükselecek!
Diyarbakır, 28 Kasım 2015. Baro Başkanı Tahir Elçi‘nin toprağa verildiği o acılı günde HDP Urfa Milletvekili Osman Baydemir‘le yan yana yürüyoruz. Daha çok o konuşuyor, ben dinliyorum. Yıllar yılı yaptığı Diyarbakır Büyükşehir Başkanlığı’ndan dolayı ben ona hep
Başkan diye hitap ederim. 1990’ların zor yıllarından tanışırız. Hem içimi acıtan, hem beni tedirgin eden bir cümle çıkıyor ağzından:
Bir arada yaşamak her geçen gün güçleşiyor.
Göz göze geliyoruz, devam ediyor:
Hazin ama gerçek… Kürtlerle Türkler gün geçtikçe kopuyor, yaşanan acılar onları birbirinden kopartıyor. Realite bu…
İçim acıyor.
Ertesi gün T24’e Diyarbakır’dan yazdığım 29 Kasım 2015 tarihli yazım şöyle başlıyordu:
En sonda söylenecek olanı en başta söylemek istiyorum. Farkında bile değilsiniz. Bu topraklara yaşattığınız acılarla bu memleketi her geçen gün bölüyorsunuz. Evet, farkında bile değilsiniz. Üstelik yıllardan beri değilsiniz. ‘Bölücü terör’le mücadele derken, öylesine düşman cepheler yaratıyorsunuz ki, düşmanlığı öylesine derinleştiriyorsunuz ki, asıl bölücülüğü siz yapmış oluyorsunuz. Tahir Elçi‘nin cenaze töreninde saatler boyu yaşadığım duygu fırtınasını hiç unutmayacağım. Tahir Elçi’nin kızı Nazenin’in o keder dolu çığlığı kulağımda hep çınlayacak: “Baba… Baba… Gitme lütfen baba, bizi bırakma!”
Yaşamak için acı çekmek…
Demek ki öyle. Bu topraklarda yaşamak için ille de acı çekmek, oluk gibi kan ve gözyaşı akıtmak gerekiyor. Demek ki, başka türlü yaşamak mümkün değil bu topraklarda. Demek ki, trajediye bir türlü doymak bilmiyor bu topraklar. Demek ki, alın yazısı böyle yazılmış
bu topraklarda yaşayan insanların. Eğer öyleyse ne hazin. Ama ben öyle olduğunu sanmıyorum.
Kan ve gözyaşı kader değil. Bu kanlı kısır döngü, gün gelecek bu topraklarda da kırılacak.
Beş yıl önceki satırlarım böyleydi. Bugün de farklı düşünmüyorum. Ama sevgili Başkan’ın, Osman Baydemir’in beş yıl önce içimi acıtan o sözlerini de unutmuş değilim, aklımın ve kalbimin bir yerinde duruyorlar:
Kürtlerle Türkler gün geçtikçekopuyor!
Çok iyi farkındayım. Acı ve gözyaşı bitmek tükenmek bilmiyor bu coğrafyada, tersine, derinleştikçe derinleşiyor. Osman Baydemir de bu acıları, anlaşılan o ki, sürgünde çok daha fazla hissediyor. Londra’da geçen gün yaptığı açıklamada Telgraf News (Telgraf Aktüel programında) özetle diyor ki:
Türkiye’deki bu rejimin artık demokratik değerlerle değişmeyeceği, değişmek istemediği bir değil, onlarca kez test edilmiştir. Değişip dönüşecek bir rejim yok karşımızda… Bu rejimin
demokratikleşeceği yok. Bu devletin demokratik bir cumhuriyete dönüşeceği yok.
Osman Baydemir’in kapıldığı bu derin umutsuzluk içimde büyük bir hüzün dalgası
kabartıyor. Ona sesleniyorum: Sevgili Başkan; Bu kadar umutsuzluğa kapılma. Kürtler yalnız değildir. Kürtler ve Türkler birbirlerinden kopmayacak! Siyaset bunun için var. Barış ve demokrasi için siyaset yapmaya devam edeceğiz. Diyarbakır’dan, yan yana saatler boyu yürüdüğümüz, dertleştiğimiz Tahir Elçi’nin cenaze töreninden yazdığım satırlarıma bakıyorum. Osman Baydemir’le birlikte taziye evine de uğramışız. Selahattin Demirtaş‘ın konuşmasından notlar almışım:
Özgürlük olacak, demokrasi olacak, eşitlik olacak. Gerçek barış ancak o zaman kapımızı çalacak. Kini büyütmeyelim, düşmanlığı büyütmeyelim. Savaş, silah, çatışma insanlığın
doğasına aykırıdır. Özgürlük ve demokrasi sevdamızdan vazgeçmeyiz. Barış çığlığımızı yükseltmeliyiz.
Osman Baydemir,
Sevgili kardeşim;
Sen de kendi hayatından çok iyi biliyorsun:
Yaşamak direnmektir!
Ya da senin anadilinle:
Berxwedan jiyane! ”