Emekçi Anne ve Sabotajcıları
Gülseren DAŞ
Anne olunca kadının hayatı değişir mi? Son altı yılımı profesyonel anne olarak geçirdiğimden (hadi, dürüst olup 9 ay hamileliği ve ilk bir yılki ‘aman allahım neler oluyor’ kısmını acemilik deyip saymayalım) benim için soru cevaplanmıştır artık. Bu sayının çıkmasında emeği geçen kadın arkadaşlarla toplandığımızda iki çocuğumun hastalanabileceğini hesap etmedim. Benim haber yapma planlarım Welat ile Héja tarafından sabotaj edildi. Üstelik bu ilk değil, Welat beş, Héja iki yıla bin ton sabotaj sığdırdı.
Anlatayım. Hamileyken yediklerimle başladılar, çay ile arama mesafe koydum 9 ay çarpı 2, karpuzun kokusuna gıcık oldum. Sütü burnumu kapatıp bir dikişte içtim, mutfağı çoğu zaman teğet geçtim. Dilimin tadıyla beraber tarzını da değiştirdiler; doğumhanede onlar ilk, ben son çığlıklarımı atarken oğlum/kızım der buldum kendimi. Yırtık, sarkık, 14 beden, baskül, mama, kaka, kusmuk, çocuk bezi ise başka bir hikaye.
Karnımdayken dinlettiğim Mozart’lar (arada bir arabesk rejimimi bozup Müslüm Baba da dinletmiş olabilirim- entel camiası taksiratımı affetsin) sabahlara kadar süren serenat şeklinde geri döndü bana. Anlamışsınızdır, anne olmak kadının müzik dünyasında devrim yaratıyor. Mesela, Sezen’i daha az dinler oldum, yeni favorim ‘Nursery Rhymes’. Altıncı annelik yılımı elliyi aşkın yerli ve yabancı çocuk şarkısı repertuarıyla taçlandırmanın gururunu yaşıyorum. (Şükür, her bozuşmamızda avazları çıktığı kadar bağırarak hasbelkader dinlediğim metalin eksikliğini aratmadılar.)
Herkes nereye gitti
Okuduğunuz gibi annelik kadının entelektüel dünyasını sekteye uğratmıyor, anneyken de kültür sanattan uzak kalmanıza gerek yok. Her sinema, tiyatro davetini ‘çocuklarla olmuyor’ diyerek çevirseniz de evde kostüm değiştirme oynayabilir, Peppa Pig’in yeni bölümleri üzerine felsefik çözümlemeler yapabilirsiniz. Kafanızda hep aynı büyük soru ‘Ne zaman domuzları kesip yediğimizi fark edecekler!’
Bezlerden fırsat bulduğum bir ara fark ettim ki arkadaş çevremi de değiştirmişler. ‘Alemlere akalım, nerede sabah orada akşam, nerede eylem orada slogan’, arkadaşlarımın hepsi gitmiş, yerlerine ‘Asda’da bezler indirimde, pişiğe Sudo krem iyi geliyor, çocuklar hasta eyleme gidemeyiz’ olanlar gelmiş. ‘Kadınlar çok konuşur’ derler ya, tamamen hikaye, şimdilerde parmağına yüzüğü, koluna kocasını, eline bebek arabasını takmamış olan bütün bekar kadın arkadaşlarımla o kadar az ve öz konuşuyoruz ki! ‘Eyy evli ve çocuklu, bununla hiç bir şey yapılmaz’ diyen bakışları yetiyor. Bilseler ki ben her sene en az 15 doğum günü partisine katılıp çılgınlar gibi kek yiyorum.
Kırmızı şehir efsanesi
Welat ve Héja sadece arkadaşlarımla değil, babaları ile de arama girdi. Sabahın köründe sussunlar diye araba ile tur attırıp, bezlerini değiştiren vefakar babaları. (Bi saniye burayı geri alıyorum, kadın sayısında erkeğe övgü de neymiş!) Babaları ile de arama girdi, babalarının kelime dağarcığına ‘bütün gün evde oturuyorsun’ ile başlayıp ‘yemekleri, çantaları hazır mı’, ‘Çok oyuncak alıyorsun’, ‘arkadaşlarının doğum gününde ne işim var’ gibi enteresan yapılar eklendi. Bir ara bana ‘Hacı’ diye seslenmesinden panikleyip odamızın duvarına kırmızı boyaları çektiysem de, gördüm ki kırmızıya atfedilen o bütün anlamlar şehir efsanesiymiş.
Tabii bütün suçu bir renge yüklemek insafsızlık olur. Ruhsal dünyama yönelik sabotajlarını fiziksel alanda da sürdürmelerinin rolü büyük. Bir buçuk yıllık emzirmenin ardından, aynaya bakıp ‘bu memeler kimin, kim taktı buraya’ demişliğim var. Her anneninki gibi benim de vücudum SİT alanı ilan edilebilir. Zira sarkıkları ve yırtıklarıyla Damlataş’tan aşağı kalır yanımız yok. (Taş kelimesi yanıltmasın)
Kuzular daha gaddar çıktı
Anne olunca iş hayatım da güme gitti, ama öyle annelik yan gelip yatma yeri sanmayın. Patronumdan daha gaddar çıktı benim kuzular. Ne belirli bir çalışma saatim var, ne senelik iznim, ne maaş, ne prim. Evdeyim, kuzulara bakıyorum ya, bizim koç da araya kaynıyor. Bekarlığında bütün ev işlerini kendisi yaparken, şimdi eve ekmek getirmek asli görevi (Misafir geldiğinde tribüne oynamalar hariç). Klişelere girip ‘vay efendim kocam dışardayken mutfağa hapsoldum demeyeceğim, zira kahvaltı, öğle ve akşam yemeği, bulaşık bitince bir yığın zamanım kalıyor. Ben de bu zamanı- çocukları çişe götürüp, çamaşır katlayarak ya da, efendime söyleyeyim, banyolarıydı, uyku saatleriydi, aktivite zamanıydı deyip- evin değişik odalarında değerlendirebiliyorum.
Onların çabalarına rağmen kendimi eve kapatmadım, arada bir de olsa ‘bir arkadaşa bakıp geleceğim’ minvalinde çıkışlar yapıp evden uzaklaştığım da oldu. Bisiklet binme, yüzme, direksiyon, akademik İngilizce ve Kürtçe kurslarında hamile ya da çocuklu dolaşmışlığım vardır.
Başa dönersek haberleri hazırladım, çocuklar daha iyi şimdi. İlaçlar onlara iyi, gülücükleri ise bana iyi geldi. Çocuklu ve evliyseniz hayatınızın her saniyesi sabotaja açık, size düşen küsmeden, incinmeden, kendinizi yaşamaktan alıkoymadan devam etmek- meramımı anlattım sanırım.