Ekmeğimiz Erkeğin Ağzında!

Ekmeğimiz Erkeğin Ağzında!

Ekmeğimiz Erkeğin Ağzında! 1

Hayatın birçok alanında olduğu gibi çalışma dünyasında da kadın erkek eşitsizliği devam ediyor. Aynı işe aynı ücreti alamayan kadınlar, potansiyellerinin altında işlerde çalıştırılıyor. Anneler ve göçmen kadınlar ise iş dünyasının vebalıları.

İngiltere’de Cinsiyet Ayrımcılığı Yasası kabul edildiğinden bu yana 45 yıl geçti, ancak kadınlar hala çalışma hayatında ayrımcılığa uğruyor. ‘Eşit işe eşit ücret’ talebiyle mücadele eden kadınlar, 2015 İngiltere’sinde, % 10’luk bir ücret farkı ile karşı karşıya. Çalıştığı her saat için, kadının cüzdanına erkekten yaklaşık 3 sterlin daha az para giriyor. Hükümetin kesintileri, işte fırsat eşitsizliği ve özel sektörün kapılarını sıkı sıkı kapatması, kadına ev dışında çok seçenek bırakmıyor.

Günümüz dünyası için öngörülen, kadın ve erkeğin çalışma hayatında eşit yer aldığı, evin geçiminin iki birey tarafından karşılandığı bir sistem çökmüş durumda. Düzenleme ve uygulama eksiklikleri ile cinsiyetçi klişeler ‘erkeğin eve ekmek getirmesine endeksli bir yapıyı dikte ediyor.

Erkek ‘paralı’ işi kapıyor

Çalışma hayatının da bütün kapıları cinsiyetinden dolayı hiç zorlanmadan açan erkek en tepeyi ve en dolgun maaşı da kadına bırakmıyor. Ulusal İstatistik Ofisi’nin verileri ve çeşitli kadın kuruluşlarının yaptığı araştırmalara göre, kadınlar yüzyıllık mücadeleye rağmen ‘eşit işe eşit ücret’ alamıyor. Ücret farkı full-time işlerde % 10 iken part-time işlerde bu oran % 34.5’i buluyor. Kadının her saat cüzdanına giren para erkekten 3 sterlin daha az. Cinsiyetçi ayrımlardan dolayı erkek ve kadınların baskın olduğu meslekler ortaya çıkıyor. Kadınlar hizmet ve eğlence sektörlerinde daha çok istihdam edilirken erkekler bankacılık, bilgisayar programcılığı gibi yüksek ücretli işler için işverenin ilk tercihi oluyor. Kadınların erkeklerden daha yoğun çalıştığı profesyonel meslek hemşireliğin saat ücreti £16.61, erkeklerin ise yoğunluklu oldukları bilgisayar programcılığı ve yazılım geliştirmedeki saat ücreti £20.02. Bütün meslek gruplarının ortalaması alındığında erkeklerin saat ücreti 16.50 sterlin iken kadın 14.05 sterline çalışıyor.

Yemek ve temizlik bizde!

Engelleri aşıp evin dışına çıkabilen kadınları iş dünyasında çok farklı bir manzara beklemiyor. Birada da bakıcılık, temizlik, yemek sektörlerinde istihdam ediliyorlar. En iyi ihtimalle büro işleri ve kasiyerlik yapabiliyorlar. İstatistiklere göre kadınlar % 82 ile bakıcılık ve eğlence sektörlerinde dominantlar. Baskın oldukları ikinci meslek grubu ise idari ve sekreteryal işleri ile satış ve müşteri hizmetleri. En az istihdam vasıflı işlerde gerçekleşiyor. Muhasebecilikte %10, işlem tesis ve makine operatörlüğünde % 11, müdürlük ve üst düzey yöneticilikte ise % 38 düzeyinde. Kadınların yöneticilik oranları iyimser görünse de bu rakam Avrupa’da en çok yönetici kadın istihdamı sağlayan Letonya (%45) ile Litvanya’nın (%41) çok gerisinde.

Yeteneğe göre iş yok

Düşük gelirli ve vasıf gerektirmeyen işlerde çalışmak kadının tercihi değil. Birçok üniversite mezunu kadın, yüksek eğitim gerektirmeyen işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Şu anki iş dünyası kadınların yetenek ve deneyimlerini verimli bir şekilde kullanacak durumda değil. Araştırmalar gösteriyor ki part-time işlerde çalışan kadınların % 54’ü yeteneklerinin altında istihdam ediliyor. Bu da 2.8 milyon kadın demek oluyor. Düşük ücretli işlerde çalışan kişilerin %70’i de kadın. Sadece küçük firmalar ve düşük ücretli işler kadını dışlamıyor. İngiltere’nin yüz büyük firmasının oluşturduğu FTSE 100 endeksindeki firmalar da kadına çok şans tanımıyor. Bu firmaların yönetici kadrosunun sadece yüzde 17’si kadın. Cinsiyetçi politikalar sadece kadının cüzdanına zarar vermiyor. İngiltere’nin kadınları yeteneklerine göre konumlandırması durumunda 23 milyar sterlin gelir sağlayabileceği öngörülüyor.

Dokuz ay ve bir ömür boyu

Çalışan kadınlar açısından doğum izni haftalarla sınırlı olmayabiliyor, bazen hayatlarının geri kalanı anlamına gelebiliyor. Kadınların iş dünyasında dışlanmaları veya iş fırsatlarında eşitsizliğe uğramalarının ana nedenlerinden biri anne olmaları. Her yıl 30 bin kadın hamile olduğu gerekçesiyle özlük hakları verilmeden işten çıkarılıyor. Çalışan annelerin % 24’ü işlerini bırakmak zorunda kalıyor. Yaklaşık 440 bin kadın hamileliğin bir sonucu olarak ücret veya terfi kaybı yaşıyor. Kadının işten uzak kaldığı her yıl gelecek maaşı % 5’i düşüyor. Ayni deneyim ve niteliklere sahip olsalar da bir anne ile çocuk sahibi olmayan bir kadın arasında çocuksuz olan daha fazla maaş alabiliyor. Anneler ekonomik kayba uğradıkları gibi yükselmeleri de daha zor oluyor. Ailedeki başka bir bireye ücretsiz bakıcılık yapması kadını iş saatlerinden çalıyor. Kaliteli çocuk bakım servislerinin verilmemesi ise iş ve ev arasında denge kurmasını engelliyor.

Erkek evde çalışmıyor

Koalisyon hükümetinin uyguladığı kesintiler de kadınları iş dünyasının dışına itti. Özellikle düşük gelirli aileler ve yalnız anneler kesintilerden daha çok etkilendi. Yalnız annelerin gelirlerinin % 85’ini yitirmesi söz konusu. Erkeklerin gelirinin % 10’u yardımlardan oluşurken kadınlar geçimlerinin yarısını yardımlardan sağlıyor. Gelirleri azaldığı için çocuk bakımını karşılayamayan annelerin çalışma olasılığı da azaldı. Kamu işlerindeki istihdamın düşmesi de bu alanda sayısal çoğunlukta olan kadınlarda işsizlik oranını arttırdı. Annenin iş dünyasından dışlanmasını sadece rakamlara indirgemek doğru olmaz, çünkü bunun arkasında ataerkil yaşam biçiminin her gün yeniden üretilmesi yatıyor. Kadınların % 75’i çocuk bakımında temel sorumluluk sahibi. Bu çocuk bakımını kapsadığı gibi onların resmi ya da diğer bakımları konusunda karar sahibi olmayı da içeriyor. Ayrıca çalışan ya da çalışmayan kadınlar haftada 15 saat ev işi yaparken, erkekler sadece 5 saatlerini harcıyor. Yasal düzenlemeler de erkeği mümkün olduğunca bakım görevinin dışında tutuyor. Anneler 39 hafta doğum izni alırken erkekler sadece 2 hafta ödeniyor. Böylece kadın daha çok eve mahkum edilip iş dünyasından koparılırken, erkekler hem evdeki sorumluluktan kurtuluyor hem de babalıktan dolayı uzun bir ara verdiği işe döndüğünde yaşayacağı kayıplardan. Dolayısıyla kadınlara part-time çalışmak ya da saçını süpürge yapmak dışında seçenek kalmıyor.

Göçmen kadına çifte ayrım

İş dünyasında kadın olarak ayrımcılığa uğramanız yetmiyor. Farklı etnik kökenlerden iseniz daha çok ayrım sizi bekliyor. Ayrımcılık iş başvuru formundan başlayıp, görüşmelerde, iş ajanslarında ve işyerlerinin kendilerinde boy gösteriyor. Etnik kökeni farklı olan kadınlarda işsizlik % 74.4 ile beyaz kadınlardaki % 30.5’luk oranın çok üstünde. Göçmen kadınların % 25’ine özellikle evlilik ve çocuk sahibi olmaya niyetleri olup olmadığı gibi sorular soruluyor. Göçmen kadınlara potansiyel anne olarak bakılıyor ve evlendiklerinde iş bırakacakları düşünülerek işe alınmıyorlar. Beyaz kadınlara benzer sorular sorulma oranı % 14. Etnik azınlıkların yanı sıra özürlü kadınlar, lezbiyenler, biseksüel ya da transeksüel kadınlar da çifte ayrımcılığa uğruyor.

Fark 70 yılda kapanacak

Kadınların çalışma hayatına daha çok katılması yönünde atılan pozitif adımlar da mevcut. 1971’de kadınların çalışma oranı % 53 iken 2011’de % 67’ye çıktı. Bunda 1970 Eşit Ücret Yasası, 1975 Cinsiyet Ayrımcılığı Yasası, İstihdam Koruma Yasası, 2008 Ayrı Ebeveynlerde Gelir Yardımı Düzenlemesi, 2010 Kadınlarda emeklilik yasının değiştirilmesi ve bütün bu zaman diliminde üretim sektöründeki azalma ve hizmet sektörlerindeki gelişmeler etkili oldu. Son dört yılda istihdam açılan her 100 yeni işten 63’ü erkeklere 37’si kadınlara gitti. Son yıllarda, çalışan kadın sayısında artış olsa da part-time işlerin dışına çok çıkılamadı. Kadınlar hala yönetici konumda değiller. Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu’na göre FTSE 100 firmaları içinde erkek ve kadın yönetici sayısının eşitlenmesi şu anki hızla devam ederse 70 yılı bulacak.

Atılması gereken acil adımlar

Çalışma hayatında eşitlik kadın için hayati önem taşıyor, çünkü bu beraberinde birey olmasını, seçim özgürlüğünü, fakirlikten, ayrımcılıktan ve şiddetten uzak bir yaşamı vaat ediyor. Bunun için atılması gereken adımlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

*Hükümetin kadınların ayrımcılığa uğramasını engelleyecek düzenleme ve uygulamalara ağırlık vermesi

*Hükümetin niteliği yüksek full-time işler yaratması

*İş ve ev hayatını tehlikeye atmayacak politikalar izlenmesi

*Karşılanabilir çocuk bakımı sağlanması

* Erkeklerin ebeveynlik sorumluluğunu eşiyle paylaşması için babalık izin sürelerinin dengelenmesi

* İşverenler tarafından işyeri koşullarının kadınlar ve erkekler için eşit şekilde düzenlenmesi

*Kadınlar hakkındaki klişe ve önyargıların değişmesi

* Çalışan kadınların yüzde 28’i sendikasız, sendikalaşma oranının yükselmesi

 

 

Gülseren Daş

CATEGORIES
Share This