DÎSKO 5 NO’LU TİYATRO OYUNU LONDRA’DA GÖSTERİLDİ
“Heya dîwaran jî digirîn..”
“Duvarlar bile ağlıyor..”
Hayatımızda kabuk bağlayan yaralar vardır, bir türlü iyileşmeyen. Sanki her baktığımızda yeniden yenileniyormuşçasına oldukları yerde dururlar ama zaman geçer onlar orada dursalar bile biz artık eski biz değilizdir ve onlarla yüzleşmemiz gerektiğini, yaralarımıza neden olan dertleri sorup sorgulama serüvenine girmişizdir. “DÎSKO 5 NO’LU” oyunuda aynen bu durumdadır. Diyarbakır 5 No’lu cezaevi bu ayrıntılar içerisinde toplum olarak yüzleşmemiz gereken, sancısını çektiğimiz ve kirletilen tarihimizin içerisinde hesabının verilmesi gereken yaralardan biridir.
“dayê… xem neke dayê. ji bo tiştên wisa kuştina însanan ehmeqane ye! û ew ehmeqin!…”
“üzülme anne. böyle şeyler yüzünden insan öldürmek aptallıktır ve onlar aptallar.”
Berfîn Zenderlîoğlu’nun yönettiği, Mirza Metin’in yazıp, oynadığı ve soykırım düzeyinde bir deneme olarak nitelediği Diyarbakır cezaevi vahşetini anlatan, “DÎSKO 5 NO’LU” oyun 15-16 Şubat arası Londra’da seyirciyle buluştu. 60 dakika süren ve tek kişilik olan oyunun dili Kürtçe ama Türkçe üst yazıyla Kürtçe bilmeyenlerin de izlemesine olanak sağlanıyor.
“mirin him rehetiyeke bê dawî û him jî wê bibe agirê berxwedanê. ez ji jiyanê hez dikim û him jî pir hez dikim. mirin wek daxwazeke xeyalî. çi tiştekî trajîk û çi tiştekî hêsan.”
“ölüm, hem sonsuz bir rahatlık hem de direnişin ateşi. ben hayatı seviyorum hem de çok seviyorum. ölümü istemek imkansız bir hayal gibi. ne trajik bir şey ve ne kadar da kolay.”
Mîrza Metin, bedensel performasını üst düzeyde tuttuğu etkileyici bir oyunculukla çıkıyor karşımıza. Oyunun yazarı da olan Metin, tahayyülü mümkün olmayan işkenceler sonrası atıldığı hücrede, bedensel acısı psikolojik gerilimiyle bütünleşmiş, gerçeklik yetisini kaybetmek üzere olan bir mahkûmu canlandırıyor. Böylelikle daha önce birçok kitap ve çalışmaya konu olmuş Diyarbakır zindanı, ilk defa bir tiyatro sahnesinde izleyici karşısına çıkıyor.
Bazen bir örümcek, bir sinek, bir fare, bir köpek, bir gardiyan ve bir mahkum tek vücutta dile geliyor; aklın ve hayal gücünün sınırlarını zorlayan insanlık dışı bir vahşeti anlatıyorlar. Mirza Metin’in üstün performansı göğsünüze bir yumruk oturtuyor. Öyle ki oyun boyunca seyirci göz yaşlarına hakım olmakta zorlanıyor. Oyunu izleyip saatlerce yürümek istiyor insan, saatlerce yürüyüp hiç düşünmemek; düşünememek.
Oyunun sahneleme biçimi, oyuncu performansı, dekor etkisi bir yana, en çok da duygusunda boğuluyor insan. Demem o ki, “DÎSKO 5 NO’LU” mutlaka izlenmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken bir oyun.
Haber: Meltem Ay/Telgraf