DEVŞİRMECİ İNANÇ KURUMLARI 3

DEVŞİRMECİ İNANÇ KURUMLARI 3

Başlangıçta İnsanlar için yaşam dürtüseldir, ancak toplumsal değerler (ayıp, günah, doğru, yanlış, fedakarlık, eşitlik, emek, onur,…)  öğrendikçe yaşam sosyal bilince dönüşüyor.

İnsanların  uygarlığı, refahı,  mutluluğu sahip oldukları maddi manevi kuralların ne kadar adalete, eşitliğe, özgürlüğe ve yeniliğe dayandığı ile ilintilidir.

Tarihte dinlerin ortaya çıkışları toplumların en çok sosyal siyasal kültürel ve ekonomik olarak çürüdüğü; adaletsizliğin, gericiliğin, zorbalığın olduğu dönemlerdir. Dinler tıkanmış İnsanın sorunlarını dönem itibari ile çözümler; maddi ve manevi yeni kodlamalar geliştirir.
Dinlerin bu çıkışı ile toplum belirli kurallarda ortaklaşır; olumsuzluk durumunda maddi ve manevi  yaptırımları olur.

İşte tamda bu noktada yani dinin toplum üzerindeki ağırlığını gören iktidarlar, egemenler, sömürücüler dini kontrollerine almak isterler. Dine sığınırken aslında dinin mülkiyet sahibi olurlar ve din hızla gericileştirilir. Çünkü egemenlere kitleleri uyuşturan ve kitleleri    çıkarlarına göre kullanacak bir dini kıvam gerekiyor.

Egemenler, toplum sömürücüleri tarih içinde  Sasaniler Zerdüştlüğü, Romalılar öncesinde savaştığı sonrasında sahiplendiği Hristiyanlığı, İranlılar Şiiliği, Osmanlılar Sünniliği, Suudi Arapları Vahabiliği ve Selefiliği, Türkiye Cumhuriyeti Sünni Hanefiliği,….kullanmak üzere çıkarlarına göre dizayn ettiler.

Mustafa Kemal Batı’dan esinlenerek ve onların yardımıyla ( Alman, Rus, İtalyan, İngiliz, Fransız) bir ulus devlet kurdu. Kısa bir dönem bir kısmıyla işbirliği bir kısmıyla savaşması yardım kaidesini bozmuyor. Bu konularda M. Kemal çok pragmatiktir; hepsine yakınlık göstermiş ve kullanmıştır. Misal Sovyetlerden trenler dolusu silah almış veya önemli oranda sanayiyi onlara yaptırmış ama Sovyetlerden taraf olmamıştır.

M. Kemal tek millet (Türk)  yaratmak için İslam’ı bir değirmen olarak görmüş ve kullanmıştır.

Bu temelde kurulan Türkiye cumhuriyeti kimliği farklı olan (Laz, Kürt, Çerkez, Boşnak,…) halkları İslam ortaklığıyla Türklüğe devşirmiştir. Kimlikleri, dilleri, kültürleri yasaklandı hatta konuşulan kelime başına para cezası uygulandı.
Öte yandan merkezi Türkçe eğitim , Türk dil kurumu, Türk Tarih kurumu, Türk silahlı kuvvetleri, Türk radyo kurumu,… Vb gibi oluşumlarla havuç ve sopa politikalarıyla ağır bir Türkleştirme sistemi uygulandı.

Öyle ki farklı Kimlikler için yaşamanın tek yolu Türk olmak veya Türkçülük dairesinde fikir ve inançlara sahip olmaktan geçiyordu.

Kürt halkının çoklu dinsel (Hanefi, Şafi , Alevi, Ezidi, Hristiyan,…) yapıları da bu dayatılan ağır Türkçülükten nasibini aldı ve hızla kendi Kimliğini inkar temelinde sistemle  uzlaşma arayışına girdi.
Bu temelde inançlar farklı meyillenmeler gösteriyordu ; felsefi yakınlığına göre kimisi doğuştan solcu oluyordu kimisi doğuştan radikal islâmcı oluyordu. Ama her halükarda Kürt kimliğini yadsımak zorunda kalıyorlardı.

Serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı ülkede bu işi ranta çevirmek isteyen bazı işbirlikçi kişilikler, halkın bu mağduriyetinden rant elde etmek için devletin asimilasyoncu politikaları çerçevesinde kendi kimliğini inkar etmeyi inançsal temelde kurumsallaştırdılar.

Bazı kişi ve kesimlerin kurumları Irkçılığın, kimliksizliğin, ahlaksızlığın, asimilasyonun  rantçısı ve  işbirlikçisi durumuna düştüler.

Toplum adına kurdukları inanç kurumları ile halkımızın sorunlarına sessiz kaldılar. Kurumlar aracılığı ile inanç sahiplerini kutuplaştırdılar. Halkın meselesini dil, kültür ve emek boyutundan koparıp sadece inanç meselesine dönüştürdüler.

Etlisine sütlüsüne karışmayan her toplumsal sorundan kaçan birer kaçkınlık merkezi oldular.
Böyle bir örgütlenme ve duruş ile  inançların özünü zedelediler. Binyılların iyilik direnişi İnançlar, bu özü olmayan kurumlar aracılığıyla içi boşaltıldı. Halkının yanında ve mücadelesinde yer almayan hangi İnanç varlığını, özünü, anlamını koruyabilir?

Bu sözde inanç kurumları Devletin toplu kontrol aracına dönüştüler bunun karşılığında önleri açıldı. 1993 yılında Devletçe yapılan Sivas katliamından sonra; Kürt Aleviler mücadaleye dahil olmasınlar diye çuvallarla para verilen İzzettin Doğan  ve ona benzeyen kurumlar Aleviliğe ne katabilir.
Yine aynı şekilde piyasaya sürülen devşirme Kürt Fethullah Gülen, Mehmet Metiner, Hizbullah,… Kürtleri özünden kimliğinden alıkoyma misyon ve ihalesi ile Islâma ne verebilirler.

Adama sormazlar mı senin kimliğin, kültürün, dilin yok mu? Senin soyun sopun haysiyetin yok mu? Senin bu sözde güttüğün İnancın halkın için değilse kim içindir?  Senin bu inancının adalet, eşitlik, emek, özgürlük amacı yok mu? Senin bu inancın sana Kimliğini kültürünü dilini kazandırmıyorsa ne kazandırıyor? Utanmıyor musun halk için olan inancı halktan izole etmeye? Utanmıyor musun rantın ve rahatın için bu inancı pazarlamaya?

Kimliği, kültürü, halkı kan revan içinde ölümüne mücadele verirken onlar seyirci kalıyorlar. Yada en iyi ihtimalde dayanışmacı kalıyorlar, sembolik olarak sahipleniyorlar.

Yukarda saydığımız Kürtlerin kişi ve kurumları; Sünnisi, Alevisi, Ezidisi, … toplumumuzda çoğunluk değil, azınlıktırlar. Umarız en kısa zamanda  bu kişiler ve kesimler hatalarını anlar bu yanlıştan, bu işbirlikçi ve asimilasyoncu hizmetten, bu günahtan dönerler.

Hak’ın  yolu; dili, kültürü, adaleti, ekmeği, özgürlüğü ile Halktan geçer …

Sevgi ile….

CATEGORIES
Share This