Dersim Katliamı’nın 83’üncü yıl dönümü: Yüzleşilmeden acılar son bulmayacak!
Orhan KURUL
Dersim
Tarihe Dersim Katliamı olarak geçen ve 4 Mayıs 1937 yılında TBMM’de Bakanlar Kurulunun çıkardığı ‘Dersim Tenkil Kararları’ adlı kararname sonucu başlayan katliamın bugün 83. yıl dönümü. Katliamda resmi açıklamalara göre 16 bin, Dersim halkının anlatımlarına ve tanıklara göre 70 bin insan, çoğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere köylerde, mağaralarda, dere kenarlarında; bombalanarak, kurşuna dizilerek, yakılarak, kimyasal gaz kullanılarak, uçurumlardan atılarak öldürüldü. Katliamın 83. yıl dönümünde Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dersim Milletvekili Alican Önlü ve Emek Partisi (EMEP) GYK üyesi Mustafa Taşkale ile konuştuk.
“BU TRAJEDİYİ UNUTMAK MÜMKÜN DEĞİL”
EMEP GYK Üyesi Mustafa Taşkale Dersim Katliamı’nın cumhuriyet tarihinin yakın katliamlarından biri olduğunu vurgulayarak, “Acı ve trajik olaylardan biridir. Aradan 83 yıl geçmesine rağmen Dersimlilerin yan yana geldiğinde en çok konuştuğu meselelerden biridir” dedi. Taşkale, bunun nedenini “Çünkü yaşanan olayların yakın tanıkları halen aramızda yaşıyor. Kiminin babası, kiminin dedesi, nenesi ya da kardeşi… Tanıklıklar var ve bu trajediyi unutmak mümkün değil” diye açıkladı.
ON BİNLERCE İNSAN ETKİLENDİ
Dersimlilerin büyüklerinin anlattığı ve tarihi kitaplara yansımış bilgilerden hareketle yaşananların “soykırım” olarak ifade edileceğini belirten Taşkale, “Dersim Katliamı’nı, katliam başlamadan önce özellikle Osmanlı’dan bu yana başlayan bir süreç olarak değerlendirmek gerekiyor. Sürekli Dersim bir ‘çıbanbaşı’ olarak görülmüştür. Bölgeye gönderilen müfettişlerin yazdığı raporlarda da Dersim’in tebdil ve tenkil yoluyla bastırılması vurgusu yapılmış, koparılması gereken bir yara olarak görülmüştür” dedi.
25 Aralık 1935’te ilk olarak Tunceli vilayetinin idaresi hakkındaki raporun hazırlandığını hatırlatan Taşkale, “4 Mayıs 1937’de askeri operasyona başlanıyor. Bu karardan sonra on binlerce insan öldürülüyor, kadın, erkek, çocuk, yaşlı, demeden insanlar yakılıyor. On binlerce insan sürgün ediliyor, toprağından ediliyor. Kız çocukları evlatlık verilerek, erkek çocukları da YİBO’larda asimilasyon politikasının araçları haline getiriliyor” dedi.
“YÜREKLERE SU SERPİLECEKSE TALEPLER KARŞILANMALI”
Arşivlerin tam olarak açılması gerektiğini belirten Taşkale, Erdoğan’ın 2011 yılında ‘Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ben dilerim.’ söylemlerini hatırlatarak “CHP’yi daha çok baskılamak için, CHP ile arasındaki yarışa malzeme edildi Dersim Katliamı. Dersim Katliamı’nı bir kez daha gündeme getirerek bu büyük katliamı malzeme olarak kullandı” diye konuştu. Özür dilemenin gereğinin yerine getirilmediğini belirten Taşkale, “Asıl temel taleplerden bir tanesi de Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması. Bugün bu talepler Dersimliler açısından hâlâ geçerliliğini koruyor. Dersimlilerin yaşadığı bu büyük katliamı, yaşanan bu vahşeti elbette ki unutması mümkün değildir ama yüreklere biraz su serpilecekse en azından bu temel taleplerin devlet tarafından yerine getirilmesi ve bunların gereğinin yapılması gerekmektedir” dedi.
KARA BİR UTANÇ OLARAK DURMAKTA
Katliam ile ilgili meclise soru önergesi veren HDP Dersim Milletvekili Alican Önlü, Dersim halkının 37-38’e Tertele adını verdiğini ve Tertele’nin büyük tufan, yıkım ve yok oluş anlamına geldiğini belirterek, “Roza Şaye yani ‘kara gün’ olarak tarihe geçen bu büyük katliam, Ermeni Soykırımı’ndan sonra Türkiye’de yaşanmış en büyük katliam olarak hâlâ Türkiye tarihinin orta yerinde kara bir utançla durmaktadır. O gün yaşanan acılardan hala ders çıkarılmamış bu kara günlerle yüzleşme gerçekleşmemiştir” dedi. O dönem, Dersim’in, toplumun kendini yönettiği, devlet-iktidar-egemen güç ilişkisine girmeden varlığını sürdürdüğü bir yer olduğunu aktaran Önlü “Çok sayıda raporda Dersim’in coğrafyasının bölünerek, sosyal yapısının dağıtılması, köylerin birbiriyle bağlarının koparılması için barajlar ve blok havuzların yapılması önerilmiştir” diye belirtti.
Önlü, şöyle devam etti: “Dersim’in tüm tarihsel arka planıyla, gasbedilen hakları, dili, inancı ve kültürüyle yüzleşilmeli ve Dersim halkından özür dilenmelidir. 4 Mayıs’ın Tertele ve anma günü olarak kabul edilmesi ve bir an önce hakikat komisyonun kurularak, Dersim’in RayeHaq inancı, kültürü ve dili tanınıp, yasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Geçmişte olduğu gibi Dersim’in kültürel sınırları yeniden idari bir yapıya kavuşturulmalı ve başta Seyid Rıza ve idam edilenlerin mezarları olmak üzere, toplu katliam ve mezarlıklar ortaya çıkarılmalıdır. Ne yazık ki bunlar yapılmadan Dersim halkının acısı son bulmayacaktır.”