David Graeber’in ardından: Kürtler müttefikini, dünya entelektüel rehberini kaybetti
Dünya bir eylemci ve teorisyeni erken yitirdi. Tam da David Graeber’in zamanıydı. Birçok kişinin sustuğu, izlediği, amalı baktığı Rojava devrimini hücre hücre tanıdı, tanıttı. Graeber’in yakın arkadaşı Rahila Gupta, “Kürtler müttefikini, dünya entelektüel rehberini kaybetti” diyor.
“Kürt hareketi bir başka önemli müttefiki daha kaybetmiş oldu, ama hepimiz adına konuşmak gerekirse, dünyayı anlamamıza yardımcı olan bir entelektüel rehberi kaybettik.” Bu sözler, 2 Eylül’de ani ölümüyle dünyada ve bizim coğrafyamızda büyük üzüntü yaratan David Graeber’in yakın arkadaşı Rahila Gupta’ya ait. Gupta’nın hepimiz adına dile getirdiği bu sözler kararlı bir eylemci ve teorisyen için elbette yetersiz kalıyor.
Graeber’in Türkçeye çevrilen “Anarşist bir Antropolojiden Parçalar”, “Değer Teorisi: Antropolojik Bir Giriş”, “Tersine Devrimler” ve “Borç: İlk 5000 Yıl” kitapları çok büyük bir ilgi gördü. Graeber’in cesareti, bilgisi ve zekası bu kez Kürt özgürlük hareketine sunduğu dayanışmayla yayıldı coğrafyamızda.
Fransız filozof Bruno Latour, Graeber’in bilgi pratiği ile aktivist pratiğinin birbirinden ayrılmadığı için sokakta ve kitapta mücadele etmenin de onun için ayrılamayacağını ifade etmişti.
Tam da bu yüzden “olağanüstü demokratik deney” olarak tanımladığı Rojava’da uzun süre bulundu, sokaklarını gezdi, gözlemlerini dünyayla paylaştı. Babasının İspanya İç Savaşı’nda bir militan olduğunu anlatarak, İspanya devrimcileri yalnız bırakan dünya kamuoyuna bu kez Rojava’yı savunması için çağrı yaptı.
Graeber, ışıltılı akademik dünyaya içerisinden değil tam karşısından konuştu ve toplum için sade, basit, anlaşılır ve kışkırtıcı yazdı.
Graeber’i yakından tanıyan, onunla çalışma fırsatı bulan ve onun gibi “devrimi yerinde gözlemlemek” üzere Rojava’da bulunan aktivist ve yazar Rahila Gupta, Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.
‘ROJAVA’DA GÜÇ İNSANDA BULUNUR’
Gupta, 2016 yılında Rojava’ya yaptığı ziyaret ardından David Graeber’i tanıdığını dile getirdi. Gupta, “Oradaki kadın devrimine duyduğum coşku, çok önemli ve hayat değiştiren bir şeye tanık olduğum hissi beni Rojava hakkında bulabildiğim her şeyi okumaya itti” diye belirtti.
Graeber’in “Rojava’daki ikili iktidar” analizinden etkilendiğini ifade eden Gupta, makalenin “Rojava’daki ‘devlet’, koordinasyon rolü olan ancak gücü olmayan bir ‘idare’ olarak anlaşılmalıdır. Güç, insanlarda bulunur” üzerine olduğunu söyledi.
Gupta, Graeber’in bu analizi Rojava’yı ziyaret ettiğinde karşılaştığı şu olay üzerinden alıntı yaptı: “Yurttaşlar şeker istiflediğinden şüphelenilen bir tüccara soruşturma açılması için yerel asayişi çağırdı. Asayiş, komutanlarından izin almadan soruşturma açamayacaklarını söyledi. Bu cevaba öfkelenen yurttaşlar ise ‘onlar için değil, bizim için çalışıyorsunuz’ dedi.”
Gupta’nın anlattığına göre Graeber’in bu olayı şöyle değerlendirdi: “Silahı olan herhangi birinin nihayetinde yukarıdan aşağıya değil aşağıdan yukarıya yapılara karşı sorumlu olması gerektiği güçlü bir ilke meselesi gibi görünüyordu – ve değilse, korkunç derecede yanlış bir şeyler vardı.”
Gupta, Graeber’in “Devrimci teori açısından, Rojava’nın durumunun belirli açılardan benzersiz olduğunu söyleyebilirim. Bulduğumuz şey esasen ikili iktidar durumu” tespitine inandığını sözlerine ekledi.
Graeber’in Rojava’ya yaklaşımına dair sözlerini sürdüren Gupta, “Bir yanda bakanlıklar, parlamento, yüksek mahkemeler, hükümete benzeyen her şey var, diğer yanda iktidarın tamamen içinden aktığı aşağıdan yukarıya halk meclisleri gibi yapılar var. Graeber, ‘Bu iki kurumsal yapı arasındaki güç dengesi akışkan ve sürekli yeniden müzakere altında görünüyor’ diye yorumlamıştı. Her zaman dünyadaki yerini aktivizmiyle kazandığını bilen bir akademisyen karakteriyle ve erişilebilir bir üslupla yazdı. Sınırlı, seçkin bir akademiye değil dünyanın geri kalanıyla konuştu. Tanır tanımaz saygımı kazandı” diye konuştu.
‘MASKESİZ TANRILAR’
Gupta, arkadaşı Graeber hakkındaki ilk izleniminin PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından kaleme alınan “Demokratik Toplum Manifestosu: Maskesiz Tanrılar ve Çıplak Krallar” kitabının tanıtımında yaptığı konuşma üzerine olduğunu söyledi. Graeber, kitabın önsözünü yazmış ve Hamburg’da Mayıs 2016’da düzenlenen “Kapitalist ve Demokratik Modernite” adlı konferansta konuşmuştu.
Konferansta Graeber’i daha yakından tanıma fırsatı bulduğunu belirten Gupta, anlatımını şöyle sürdürdü: “Her akşam yemekte birlikte oturduk. Ona hayran kalmıştım. Sessizce esprili bir şeyler söyleyip sonra gülme alışkanlığı vardı. Sözlerini duyamasam da onunla birlikte gülerdim. Arabayla konferanstan restorana giden kısa yolculukta dizüstü bilgisayarını çıkarır ve sonradan Bullshit Jobs olacak kitabı üzerinde çalışırdı. Tezinden bahsederdik. Ona Hindistan’daki çok sayıda saçma işten bahsettiğimi hatırlıyorum ama benden önce bunları düşünmüştü zaten. Esprili, çalışkan, alçakgönüllü ve çok zeki bir adamdı. O günden sonra Kürt hareketinin çeşitli etkinliklerinde karşılaşmayı sürdürdük.
Ataerkillik kitabım için Rojava ile ilgili bölümümü hazırlarken, ideolojinin siyasi değişimi harekete geçirmedeki rolü üzerine kafa yoruyordum. Okumak için tam olarak doğru kitapları bulamadım, bu yüzden tavsiye için David’e e-posta gönderdim. Sorunun çok geniş olduğunu ve çoğu yazarın belirli değişiklikler veya belirli ideolojilerle soruya yaklaştığını düşündüğünü söyledi. Graeber bana, ‘İdeoloji ile hareketlerin ilişkisi çok karmaşık ve farklı hareketlerde derinden değişiyor gibi görünüyor, yıllardır bu bakımdan Marksistlerle anarşistler arasındaki farkı anlamaya çalışıyorum. Bunlardan bazılarını kendi kitabımda dahil edeceğim, ancak son derece yararlı olup olmayacağını bilmiyorum, özellikle de literatür araştırması yapmadığım için – ama 211. 222’ye kadarki bölüm provokatif olabilir’ dedi. El yazmasının tamamını bana gönderecek kadar cömert davrandı.”
‘ÖCALAN ANARŞİZME FARKLI YAKLAŞMAMI SAĞLADI’
Gupta, Graeber’in kendisine Öcalan’ın kitabı için yazdığı önsözü ve kitaptan bazı sayfaları okuması yönünde yaptığı önerilere dikkati çekti. Gupta, önerilerini okuduktan sonra Graeber’e şu e-postayı gönderdiğini anlattı: “Kitabın önsözünü ve önerdiğin sayfaları okudum. Kesinlikle anarşizme farklı bir açıdan bakmamı sağladı. O halde sizin sınıflandırmalarınıza göre, Rojava’da olup bitenler, Apo’da olduğu gibi merkezi bir ‘teoriye veya otoriteye boyun eğmeleri açısından’ anarşizm olarak kabul edilemez. David Wieck’ten bu noktada anarşistlerin ‘yüksek teori’den kaçındıklarını iddia etmek için alıntı yapıyorsunuz. Aslında, Rojava devrimine duyduğum hayranlığı, hayat boyu sürecek bir feminist gelenekle, daha ‘ilerici’ bir devlet için mücadele etme geleneğiyle birleştirmeye çalışıyordum, dindar muhafazakar ve kendi kendini tayin eden sözcülerden oluşan toplumdan başka ne şekilde korunabileceğimizi hayal edemiyordum.”
Gupta, Graeber’in kaleme aldığı önsözde şu noktalardan çok etkilendiğini dile getirdi: “Öyleyse, pratiğin önce geldiği ve teorinin esasen ikincil olduğu bir siyasi hareket hakkında ne düşünüyoruz? Bunun gerçekten mümkün olup olmadığını merak ediyorum. Bu, eşitlikçiliğin esasen bir uygulama olduğu anlamına mı geliyor? Kendim hiç deneyimlemediğimden, onu her zaman uğruna mücadele edilmesi gereken bir fikir olarak gördüm. En azından kesinlikle provokatif olduğunu söyleyebiliriz.”
ALTIN VE SAVAŞ İÇ İÇE YAŞAR
Gupta, bir süre sonra DAİŞ’in yayın organı olan Dabiq’i okuduğunu ve dergide bir yazının David Graeber’in “altın ve savaş” ile ilgili bir pasajından alıntı yapmasına rastladığını, alıntı yapanın ise bölgeye gazeteci olarak giden ve daha sonra DAİŞ’e katılan “Cihatçı John” olarak tanınan Catlie John olduğunu söyledi.
Gupta, Graeber’in “altın ve savaş her zaman iç içe yaşar” sözünü ve şu pasajını anımsattı: “Emevi İmparatorluğu sırasındaki genişleme savaşları boyunca, devasa miktarlarda altın ve gümüş saraylardan, tapınaklardan ve manastırlardan yağmalandı ve hilafetin olağanüstü saflıkta altın dinar ve gümüş dirhemler üretmesine izin vererek madeni paralara damgalandı.”
Gupta, John’un DAİŞ ideolojisini gerçekten benimseyip benimsemediğine veya bunun bir hayatta kalma stratejisi olup olmadığına dair Graeber ile aralarındaki e-posta trafiğini de paylaştı:
Gupta: IŞİD’in paçavrası Dabiq dergisinde seni alıntıladıklarını biliyor musun?
David: Evet evet, IŞİD’in altın sikkeleri hakkında her iki taraf tarafından da alıntılandım. Sanırım bu yakalanan İngiliz gazeteci adamdı, sahi adı neydi onun? Sonra ne oldu acaba ona?
Graeber: Acaba yakalandı ve gazeteciler de dahil pek kişinin kafalarını kestiklerini bildiği için işbirliği mi yaptı? Bazen kendime soruyorum, böyle bir durumda ben ne yapardım? Sanırım derdim ki, ‘tamam sorun değil beni şehit edin, sizin propagandanızı yapmayacağım’ ama öte yandan belki de rol yapar uyum sağlar ve kaçabileceğim kadar bana güvenmelerini sağlar, sırlarını herkese anlatırdım. Ya da… Bişey söylemek çok zor. Gizli mesajlar mı göndermeye çalışırdım? O nasıl yapılıyor ki? Bazen merak ediyorum işte bunları.
Gupta: Kendimi değer sistemlerim üzerinde aşırı baskıya neden olan bu ‘eğer’ senaryolarına sokmaktan nefret ediyorum – belki de cevabın beni gururlandırmayacağından korktuğum için. Gerçekten cesur olduğum tek zaman (aptallık noktasına kadar) öfkeli olduğum zamanlar, ancak öfke genellikle kısa sürüyor, peki öfken geçince ne olacak? Umarım böyle durumlar asla olmaz. Ancak Cantlie, İngilizlere kendisini ve ailesini hayal kırıklığına uğrattığı için gerçekten kızgın görünüyor ve ardından Batı ile ilgili yanlış olan her şeyin IŞİD analizine giriyor.
David: Evet orda olup bitenin psikanalizini yapmak ilginç olurdu. Ama neyse ki ben bunlarla pek ilgilenmiyorum. Tuhaf olan şey, o pasajda söylediklerimin noktasını tamamen kaçırmış olması!
Gupta: Cantlie’nin seni yanlış yorumlamasını bence takma dedim. Neticede Dabiq dergisi okurları senin hedef kitlen değil (umarım şimdiye kadar hepsi ölmüştür).
David: Yeterince doğru…
DÜNYADA YAPABİLECEĞİ ONCA İŞİ TAMAMLANADAN…
Gupta, daha sonra Graeber iki kez daha karşılaştıklarını bunlardan birinin 2018 Eylül’ünde, “beni Rojava gerçeğiyle ilk tanıştıran kişi” olarak anlattığı Mehmet Aksoy’un anma töreni olduğunu ifade etti.
Gupta, sözlerine şöyle son verdi: “Mehmet Aksoy’un taziyesinde ikimiz de konuştuk. Aksoy kurdishquestion.com’ın editörü, film yapımcısı, kampanyalar örgütleyen iyi bir insandı. Rakka’da 2017’de ön cepheyi çekerken IŞİD’in canlı bombası tarafından öldürüldü. David Mehmet’in ona nasıl ilham verdiğini ve önünde nasıl yollar açtığını son derece dokunaklı bir şekilde anlattı. Şimdi David de bizi terk etmiş, dünyada yapabileceği onca işi tamamlamadan gitmişken, birilerini erken yaşta kaybetmekten bahsetmek inanılmaz üzücü. Kürt hareketi bir başka önemli müttefiki daha kaybetmiş oldu, ama hepimiz adına konuşmak gerekirse, dünyayı anlamamıza yardımcı olan bir entelektüel rehberi kaybettik.”
MA / Deniz Nazlım