Calais’in Avrupa’da Sesi Duyuldu
Haber-Fotoğraf: Erem Kansoy- İngiliz basını Calais’te düzenlenen en büyük yürüyüşün mesajını, İngiliz siyasetçi üzerinden vermeyi tercih etti. ‘The Jungle’ın mültecileri herşeye rağmen, ‘NO JUNGLE NO!’ diye haykırmaya devam ediyor. Uzun zamandır Fransa ile İngiltere arasında yaşanan mülteci sorunu ile gündeme gelen Fransanın Calais liman kentindeki mülteci kampı, hafta sonu düzenlenen büyük yürüyüşte sesini Avrupa’ya duyurdu. Yürüyüşle eş zamanlı gerçekleşen Jermy Corbyn’in ziyareti, basında yürüyüşü gölgede bıraktı.
Fransa ile İngiltere arasındaki mülteci sorunu ve kirli oyunları ile giderek çıkmaza giren Calais, diğer adı ile ‘the Jungle’ mülteci kampı Ocak ayının başından buyana İngiliz basınında gelişmeleri ile yer almaya devam ediyor. Ocak ayının ilk haftası başlayan ve yaklaşık 4 gün boyunca devam eden Fransız polisinin kampa saldırması, Sudan’lı Mülteci A. Rahman Heroun’un ‘ölüm tüneli’ini yürüyerek aşıp İngiltere’ye varması, yine yaklaşık 10 gün önce İngiliz mahkemesinin 3 çocuk ve 1 yetişkin mültecinin İngiltere’ye getirilmesi yönündeki olumlu kararı, geçtiğimiz hafta içerisinde 4 Suriyeli mültecinin de mahkeme kararı ile İngiltere’ye girişi ve son olarak hafta sonu düzenlenen büyük yürüyüş ile eş zamanlı olarak Jermy Corbyn’in kampı ziyareti ile Calais, ‘the Jungle’ mülteci kampındaki ‘umdun yolcuları’ seslerini Avrupa’ya duyurdu.
Yaklaşık 2 yıldır giderek artan nüfusu ile ‘The Jungle’ çeşitli haberlerle gazete başlıklarında yer aldı. Barınma sorunu, açlık, susuzluk, sayısız ölümler, Fransız polisinin dayatma ve saldırıları ile yardım kampanyalarıyla haberlere konu olan mülteci kampı bu kez İngiltere’ye güçlü bir şekilde mesaj verdi. Fransız ve İngiliz akvtisitlerin birlikte düzenlediği büyük yürüyüş ile İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’in kampı ziyareti ayni gün ve saatler içerisine denk geldi. Corbyn’in ziyareti ve İngiliz basınındaki populerliği büyük yürüyüşün basındaki sesini bastırdı.
Calais’te büyük yürüyüş
Son 1 yıl içerisinde hızla artan nüfusu ile ‘the Jungle’da birçok yürüyüş düzenlendi. Polis saldırılarına karşı ve mülteci hakları ile ilgili bir çok yürüyüş ve protestonun düzenlendiği kamp bölgesinde son olarak Fransız ve İngiliz sol örgütlerinin düzenlediği büyük yürüyüş ile neredeyse kamp nüfusunun yüzde 90’ı yaklaşık 4.000 mülteci Calais Şehir merkezine yürüdü. ‘Refugees Welcome’ İngiliz grubu ve Fransız ‘CNT’ sol örgütlerinin düzenlediği yürüyüş ile şehirde duyarlılık artırmak hedeflenirken Fransız hükümeti ve İngiliz yönetimine de ‘mültecileri kabul edin’ mesajı verildi.
Yürüyüş esnasında bir Fransız’ın kendi evinin bahçesinde eylemcilere silah doğrultup sözlü saldırıda bulunmasının ardından yaşanan arbedede Fransız saldırgana eylemciler taş ve sopalar fırlattı. Fransız polisi olaya sadece sözlü müdahalede bulundu. Kısa süren arbedenin ardından yürüyüş şehir merkezine doğru ilerledi. Calais liman kenti uzun yıllardır sol görüşlü bir kitlenin işçi sınıfı ve liman çalışanlarının kenti olarak bilinsede son dönemlerdeki sağcı yerel yönetimi ile değişen nüfusu da Calais sakinlerinin mültecilere kucak açtığını söyleyemeyiz. Şehir merkezinde yapılan konuşmaların ardından küçük bir grup limana doğru yürüyüşe geçerken eylemciler kampa geri döndü.
Limanda vapura ulaşmayı başardılar
‘the Jungle’da çoğunlukla, Afgan, Sudanlı, Suriyeli,Afrikalı ve Kürt’lerin oluşturduğu bir nüfus yapısı bulunuyor. Tek amaçları İngiltere’ye geçebilmek olduğunu da açıkca savunan bir grup mülteci düzenlenen büyük yürüyüşün ardından 500’e yakın eylemci limana yasadışı yollardan girmeyi başardı. Yaklaşık 150 kişilik bir grup yüksek güvenlik tellerini tam 2 kez aşarak polis engeline de takılmadan İngiltereye gitmek üzere hazırlanan vapura giriş yaptı. Güvenlik güçleri ve İngiliz sınır polisinn müdahalesinden kurtularak 50 mülteci vapurda kaldı. Tüm vapur seferlerinin güvenlik açısından iptal edildiği eylemde vapurda yapılan arama sonucunda 24 mülteci daha göz altına alındı. Vapurda mülteciler ile birlikte bulunan 11 İngiliz, aktivisit de göz altına alındı. Geriye kalan 15 kişi ile ilgili bilgi ise gecenin ilerleyen saatlerinde geldi. Vapurda yapılan geniş çaplı arama sonrasında geriye kalan mültecilerde gözaltına alındı. Yakalanan 11 aktvisitin No Borders grubu üyesi oldukları açıklandı.
Xavier Bertrand: “Cezalandırılmalıdırlar”
Calais bölge başkanı ve eski bakanlardan, Xavier Bertrand yaptığı açıklamada “hükümeti derhal mülteci sorunu ile ilgili toplantı yapmaya çağırıyorum. No Borders aktivistlerinin yaptığı kabul edilemezdir ve cezalandırılmalıdırlar. İngiltere’ye vapur seferlerimiz de 2 saatlik gecikme yaşandı, Calais halkı ve vapur seferi yolcularımızdan özürdileriz.” İfadelerini kullandı.
Calais Belediye başkanı: “halka saldırmak için eylem yapıldı”
Calais belediye başkanı Natcaha Bouchart ise kendi Tweeter hesabından yaptığı ard arda paylaşımlarda yürüyüşün organizatörlerine adeta esti gürledi. Bouchart mesajlarında, “bugün yaşananlar, düzenlenen yürüyüşün mültecilerin yerel halka daha rahat saldırabilmesini sağlayan bir amacı olduğunu ısbatladı. Devletimize yürüyüş ile ilgili izin vermediğimizi net bir tavırla ilettim.” İfadelerini kullandı.
Jean-Marc Puissesseau: “kamp kaldırılmalı”
Calais liman belediyesi sorumlusu Jean-Marc Puissesseau ise yaptığı açıklamada, “artık kamp kontrol edilemez hale dönüşdü ve kampın kaldırılması artık gerekli, olaylar ekonomimizi kötü yönde etkiliyor.” Ifadelerine yer verdi.
Fransız Avrupa Parlamento üyesinden sert mesaj
Düzenlenen büyük yürüyüşe katılarak destek veren fransız Yeşil Parti siyasetcisi ve Avrupa Parlamentosu Üyesi Karima Delli ise yaptığı açıklamada, Fransız başbakanı Manuel Valls’a sert bir mesaj göndererek, “Burada insanlar kabul edilemez koşullarda yaşam sürüyor. Bu durumun devam etmesine izin veremeyiz. Ne gerekliyse derhal yapılıp sorunun çözülmesi gerekiyor.Derhal mültecilere barınma, yemek ve sağlık hizmetleri vermeliyiz bu insanları burada böyle bırakamayız” sözlerini kullandı.
Jeremy Corbyn Calais’te
İngiliz İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn ilk yurt dışı ziyaretini Fransanın Kuzeyinde bulunan Calais liman kentindeki The Jungle mülteci kampını ziyaret ederek gerçekleştirdi. Jungle’dan sonra ise yaklaşık 30 mil uzaktaki Dunkirk te bulunan ve şuanda daha zor koşulların yaşandığı bölgeyi de ziyaret etti. Sky News’de yer alan bir habere göre ise Corbyn, Calais’ten İngiltereye 3.000 mülteci alınması gerektiğini söylediği yazıyor.
Corbyn’in Calais ziyareti haberi İngiliz basınında geniş yer aldı fakat haberler ajanslardan alınan fotoğraflar ile sözleşmeli gazeteciler tarafından ayni zamanda büyük oranda BBC’nin hazırladığı haber ışığında hazırlandığıda gözlerden kaçmıyor. BBC kameralarına özel reportaj vererek Calais’in ambarından da görüntülerinin sadece BBC’de ve bir kısa belgesel şeklinde görülüyor olması da Corbyn’in BBC ile anlaşmalı olarak oraya gittiği fikrini akıllara getirmiyor değil.
İngiliz basını Calais’te düzenlenen en büyük yürüyüşün mesajını İngiliz siyasetçi üzerinden vermeyi tercih etti
Jungle’ı ziyareti sırasında kampın büyük bir nifusu düzenlenen yürüyüşe katılması nedeniyle Corbyn kampı rahatça dolaştı. Kampta kaldığı kısa süre içerisinde mültecilerden büyük ilgi gören Corbyn, kısa zaman içerisne sadece BBC kameralarına reportaj verdi. Çok uzun zamandır yapılan eylemler Lobi çalışmaları ve gönderilen mektublar sonunda Jermey Corbyn’i Calais’e getirdi.
Yapılan onca eylem ve duyarlılık çağırısını Corbyn’in Calais ziyareti adeta boşa çıkardı. Bölgede el birliği ve dayanışma ile düzenleen en büyük yürüyüş, İngiliz politikacı Corbyn’in kampı ziyaret etmesiyle ana akım medya kanallarında ve gazetelerınde ikinci plana atıldı. Corbyn’in ziyareti bir anda basında gündem olurken yine Corbyn basında bulduğu yeri akşam saatlerinde mültecilerin bir vapuru işkal etmesiyle ortadan kayboldu. Basının gündemine bu kez vapura giren mülteciler ve aktivistler oturdu.
İşçi Partisi lideri Corbyn, kampı ziyaretinde incelemelerde bulunarak mülteciler ile konuştu. Kendi özel facebook hesabında ziyaretinin aardından, “tüm Avrupa’nın yüzleştiği mülteci krizini yakından anlamak ve yerinde görmek için burdayım. Şuan için bu sorunla iligili olarak bu sorunun kaynağıyla uğraşıyoruz. Mülteci sorunun kaynağı savaşlar ve ülkeler arası sorunlardı.” İfadelerni kullandı.
Kamp çevresinde güvenlik önlemleri ve polis aldırıları
‘the Jungle’ın etrafında ve Calais kenti çevresinde organize edilen geniş çaplı güvenlik önlemleri yürüyüş sırasında üst düzeye çıkartıldı. Geçtiğimiz hafta ve Ocak ayı başında toplam 3 kez polis saldırısına uğrayan kampta mülteciler en büyük sorun olarak polisi görüyor. Kara kışın soğunda ayaklarında çorap dahi olmayan mülteciler insanca yaşama koşullarını bir kenara itip Fransız polisinin zulmünden kurtulmaya da çalışıyor. Kampı güvenlik ve dağıtma kaygısıyla yaklaşık 300 metre geriye çekmeyi hedefleyen operasyonlarında polis yaklaşık 4 gün boyunca mültecilere gece geç saatlerde gaz bombası ile saldırarak ardından da kampa dozer ile girdi. Sayısız çadırın yerlebir olduğu operasyonlarda liman yolu kenarındaki mülteciler uzaklaştırıldı. Yerel hükümet,yıkım ile ilgili kampın 1500 kişiye ev sahipliği yapan üçte birlik kısmındaki çadırların temizleneceğini çünkü sığınmacıların ısınma ve elektrik imkânı sağlayan konteynırlara taşınması gerekçesine sığınarak bir açıklamada bulunmuştu.
Beyaz demir sığnaklar
Yine geçtiğimiz hafta Jungle’a kurulan beyaz renkte büyük demir, konteynerler mültecilere barınak olarak gösterilsede mülteciler bunları kullanmıyor. Özellikle demir olmasından dolayı ve bölgedeki soğuk hava ile tam bir buz yerine dönen barınaklar ayni zamanda kullanıldığı takdirde Fransız hükümetinin kampta meşrulaşmasıda gündeme geleceğinden mülteciler konteynerleri kullanmıyor.
‘Ölüm tüneli’ni yaya olarak geçti
Geçtiğimiz günlerde ise görülen mahkemede, bir ilki başararak Sudan’lı mülteci Abdul Rahman Haroun’un yaya olarak İngiltere’ye Calais’ten gelen ilk insan olduğu ortaya çıktı. Ağustos 2015’te Channel Tunnel’ı yaya olarak aşan 40 yaşındaki Haroun, Canterbury mahkemesindeki son duruşmada mülteci haklarını ve kazanımlarını onaylattı. Haroun Mart ayına kadar kefalet altında olacak ve ülkeye yasadışı yollardan gelmek ile tünel kurallarını ihlal etmekten yükümlü mahkemeye çıakarılacak. Kristmas günü öncesi İngiliz mahkemesince mülteciliği İngiltere’ye onaylanan Haroun 31 mil uzunluğundaki deniz altından geçen karanlık ve kısman havasız tüneli Calais’ten aşarak İngiltere’nin Folkestone bölgesinden çıktığı esnada güvenlik örevlilerince fark edilmişti. Haroun’un mahkemesi 20 Hazirana ertelendi.
‘Ölüm tüneli’ adını ölümlerden alıyor
İngiltere’ye geçmek ümidiyle Calais liman kentinin ‘the Jungle’ mülteci kampında bekleyen yaklaşık 6.000 mülteci İngiltere’ye gelmek adına canlarını tehlikeye atıyor. Bölgede, Tırlara girmeye çalışırken, vapura girmeye çalışırken ve tren tüneline girmeye çalışırken bir çok ölüm gerçekleşti. Sadce tren tüneli olan Channel Tunnel çevresinde toplam 12 mülteci İngiltere için umuda yolculuk adına çıktıkları yolda hayatlarını kaybetmişlerdi.
Binlerce mülteciye Britanya kapılarını açan mahkeme zaferi
İlticacıların önünü açacak ve Britanya’ya ulaşmalarını sağlayacak mahkeme davası kazanıldı. Daha önceden İngiltere’ye iltica başvuru yapan fakat Home Office tarafından reddedilen 3 çocuk ve 1 yetişkin Suriyelinin avukatları yürütülen davayı kazanarak Suriyelileri Britanya’ya getirdi. Yakın aileleri İngiltere’de uzun yıllardır yaşam sürdüren Suriyeli’ler yaklaşık 11 aydır Calais’teki kampta konaklıyorlardı.
Avrupa Birliği ülkelerinin Dublin III yasası uygulamasına göre İngiltere’de Home Office’in burada ailesi veya yakını olan ilticacılara incelemelerin yapıldıktan sonra iltica hakkını vermesi gerekiyordu. Konuyla ilgili davanın kazanılması ile İngiliz mahkemesi ilticacıların ülkeye getirilmesini emretti. Citizen UK grubundan kampanya yürütenlerin mahkemeye taşıdığı dava snrasında Calais’e bir grup avukatın götürülerek ayni durumdaki mültecilerin tesbiti yapılması üzere çalışmalarda başlatılmıştı.
İlticacıların İngiltere’ye getirilmesinin ardından, ITV haber kanalının yayınladığı bir haberde, kazanılan dava neticesinde, Britanya’da ailesi veya yakını bulunan binlerce ilticacının İngiltere’ye giriş yapma kapılarının açıldığı vurgulandı.Yine ayni haberde yer alan bilgiye göre ise Home Office’in planlarını ‘ilticacılar, iltica taleplerini ulaştıkları ilk güvenli ükeye yapmalıdır’ ifadeleride yer aldı.
Geçtiğimiz günlerde konu ile ilgili açıklamada bulunan İngiltere Mülteciler Komisyonu Policiy Menejeri Judith Dennis ise, “herkes sevdikleriyle güven içinde yaşama hakkına sahiptir. Avrupa devletleri özellikle konu çocuk ve kadınlar olunca, uygulanması gereken prosedürü derhal uygulamalıdır. İnsanları ailelerine ve sevdiklerine en hızlı en güvenli şekilde ulaştırmaları yasal olark gerekmektedir.” İfadelerini vurguladı.
Tim Farron: “Hiç bir çocuk bunu hak etmiyor”
Liberal Demokratların lideri Tim Farron’da açıklamada bulunmuştu. Farron, “hiç bir çocuk hele ki aile koruması yoksa derhal gözetim altına alınmadılır sahip çıkılmalıdır. Mahkemede Suriyeli çocuklar için mücadele verip kazanan herkesi ve organizasyonları tebrik ederim.” Sözlerini kullanmıştı.