Bütçeden yine kesinti çıktı
Maliye Bakanı George Osbourne 16 Mart günü yaptığı açıklama ile 2016 yılı bütçesini açıkladı. Orta kesim için ekşi, üst ve zengin kesim için tatlı bir bütce olurken, işçi, emekçi ve dar gelirli aileler için tamamen acı bir bütçe özelliği gösterdi. Bütçede sekiz kez tekrarlanan kesinti politikaları değişmezken hedefte bu sefer engelliler ve eğitim vardı.
Maliye Bakanı Geoege Osborne, 2010 yılında başlattığı kesintileri, sekizinci kez hazırladığı bütçede de davam ettirdi. Şimdiye kadar hiç bir hedefini tutturamayan Osborne, bütçe açığının yükünü, yine toplumun en mağdur kesimlerinin sırtına yükledi. Yarım milyon engellinin gelirini haftalık olarak 150 sterlin düşüren milyarder Maliye Bakanı Osborne, kamu çalışanları ve öğretmenlerden kesilen emeklilik katkı payını da artırdı.
Muhafazakar Parti’nin başına geçerek, Başbakan David Cameron’dan koltuğu devralacak en güçlü adayların başında gelen Osborne, kemer sıkma politikalarını taviz vermeden sürdürüyor. Her bütçesine ek kesintiler ilave eden Osborne, 16 Mart günü parlamentoya sunduğu bütçede açıkladığı 3.5 milyar sterlinlik ek kesintiler ile geleneği bozmadı. Osborne’un, kesintiler ve özeleştirmelerle geleceğini kararttığı yeni nesillerin, sağlıklı yetişmesi için, şekerli içeceklere getirdiği ek vergilerle tatlandırdığı bütçe, İngiltere’de yaklaşık 4 milyon çocuğun yoksullukla boğuştuğu gerçeğini gizleyemedi. 2010 yılına kadar yükselmesi durdurulan çocuk yoksulluğu özellikle 2010 yılından itibaren sosyal yardımlara yapılan kesintiler tekrardan yükselmeye başlamıştı. Her bütçesinde sosyal kesintileri hedef alan Osbourne, dünyanın en büyük ekonomilerinden olan Birleşik Krallık’da 4 milyon çocuğun yoksullukla boğuşma utancını kapatamadı. Tam tersini önümüzdeki dönem sosyal yardımlar ve kamu düzenlemeleri ile bu sayının artması ön görülüyor.
3.5 milyar ek kesinti
Osborne, yaklaşık 64 dakika süren bütçe konuşmasında hedef küçültmek zorunda kaldı. Bütçe açığına, borçlanmaya ve üretime ilişkin hedeflerini tutturamamasını yine, dünya ekonomisindeki dalgalanmaya, belirsizliklere ve değişen koşullara bağladı. Önümüzdeki 5 yıl için ekonomideki büyüme hedeflerini yeniden gözden geçirerek küçülten Osborne, kamu harcamaları için tutturamadığı hedefe ulaşmak için ise, 3.5 milyar sterlinlik ek kesinti planını bütçeye dahil etti. 2020 yılına kadar yaptığı borçlanma hedefini de tutturamayan Osborne, önüne 5 yıllık yeni bir hedef koydu. Her bütçesinde kıl payı bir büyümeye değinen Osborne bu sefer ondan bile bahsedemedi. Daha önceki bütçelerinde özellikle tasarruf politikalarının yakın bir tarihte biteceği söyleminde bulunan Osbourne, dünya ekonomisindeki gelismeleri bahana ederek bunun 2020 yılına ertelendiğini söyledi.
Tasarruf için engellilere ödenen yardımlardan tasarruf adı altında 1.2 milyar sterlin kesen Osborne, şirketler vergisini %20’den % 17 düşürdü. Osborne, geliri 12 bin sterlinin altında olan küçük işletmeler için sıfırladığı belediye vergisi eşiğini 51 bin sterline çıkartarak 600 bin işletmeyi vergiden muaf tuttu. Kişisel gelir vergisi eşiğini 11 bin sterlinden 11 bin 500 sterline çıkartan bakan, % 40 gelir vergisi eşiğini de 42 bin 385 sterlinden 45 sterline çıkarttı.
Eğitime sinsi saldırı
Bütçede daha önce bahsedilmeyen fakat son anda eklenen eğitim reformları kesintiler ile beraber ana başlık teşkil eden diğer konu oldu. Bu konudaki gelişmeler, bir gün sonra açıklanan Beyaz Kağıt ile detaylandırılırken eğitimdeki hiç bir soruna değinilmemesi dikkat çekti. Hükümet “kaliteyi ve statüyü yükselten” başlık altında değindiği eğitim reformlarında öğretmenlerin iş yükü ve sürekli değiştirilen sınav sistemlerine değinmemesi tamamen bir skandal niteliğinde. Önümüzdeki dönem öğretmen krizi için hiç bir öneriye değinmeyen hükümet, tam tersine öğretmenlik için gereken Nitelikli Öğretmen Statüsü (Qualified Teacher Status)’nu kaldırıp diplomasız ve eğitimsiz herkesin öğretmenlik yapabilmesinin kapılarını herkese açtı. Daha önce üniversiteler aracılığıyla alınan bu statüyü şimdi müdürlerin insiyatifine bırakan hükümet, kimin öğretmen olup olmayacağına artık okul müdürleri karar verecek uygulamasını hayata geçirdiler. Eğitimin daha kaliteli olduğu Finlandiya gibi ülkelerde öğretmenlik için master diploması gerekirken Birleşik Krallık artık üniversiteye diplomasına bile ihtiyacın kalmadığı bir eğitim sistemi uygulaması önümüzdeki günlerde hayata geçirecek.
Eğitim konusunda açıklanan diğer can alıcı nokta ise okul statüsü ile ilgili oldu. Eğitim bütçesini artırmak yerine eğitime ayrılan bütçeyi ihtiyaç yerine, eşit bir şekilde dağıtma kararı alan hükümet, okulların harcamalarını kısıtlamak için tüm okulları 2020 yılına kadar akademi statüsünü alma kararını dayattı. Bölge eğitim müdürlükleri olarak bilinen LEA’lerden bağımsız hale getirecek bu uygulama okulların her konuda müdür ve sponsorları aracılığıyla karar alma yolunu yasallaştırıp neredeyse hiç bir sorumluluk ve kontrol olmaksızın işlemelerini sağlayacak. Bu yöntemle okullar, öğretmen ücretlerinden çalışma koşullarına, okul üniformasının ücretinden yemek ücretine, tatillerinden ders saatlerine kadar herşeyi kendi kafasına göre uygulama hakkına sahip olacak. Bu serbestliğin ise önümüzdeki dönemde öğretmen krizini yükseltip özelleştirme politikaları ile ailelerin birer müşteri, öğrencilerin ise birer üretim metası haline getirmesi bekleniyor.
Bu bütçe, sıradan çalışan, yoksul, göçmen toplumlar için çok az umut veren fakat büyük şirketler ve servet sahiplerinin yüzünü güldüren bir bütçe oldu. Bir çok şirket vergi oranlarında yapılacak indirimleri ile ceplerini daha fazla doldururken başta engelli ve bir çok kesimin cebinde azalan gelirlerinin daha da azalacağı anlamına geliyor. Şirketlere iyilik, sıradan halka ve engellilere daha fazla kesinti yapan bu hükümetin, kimleri temsil ettiği gerçeğini bu bütçe ile gözler önüne serildi.
Bakan, bir yandan okulların ve hastanelerin bütçelerinin yükseltildiği hikayesini bizlere okurken, bir yandan da tasarruf politikaları doğrultusunda önümüzdeki dönem okulların ve hastanelerin yaşayacağı sıkıntıları bizlere söylemekten çekiniyor. Kamu alanlarına karşı ideolojik bir saldırı içinde olan hükümet, şimdiye kadar yaptığı milyarlaca sterlin kesintinin yanına yenilerini de ekleyerek tüm kamu alanları ortadan kaldırma planları yapıyor.
Zenginler karlı fakirler zararlı
Bu bütçe ile hayata geçecek bir çok uygulama önümüzdeki dönem hem bizim hem de çocuklarımızın ve gençlerimizin yaşam kalitesini etkileyecek. Bütçenin açıklandığı günden bu yana, başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ian Duncan Smith’in istifası ile Muhafazakar Parti içinde büyük depremler yaşanırken, Mali Çalışmalar Enstitüsü ve bir çok bilirkişi, bütçenin toplumun büyük kesimi konusunda negatif bir etki olacağını söylediler. Mali Çalışmalar Enstitüsü, yaptığı analiz ile bütçeden, İngiltere’nin en zenginlerini oluşturan % 10’luk kesiminin karlı çıkarken, % 50’lik yoksul kesimin ise kaybetmeye devam edeceğini ortaya koydu. Düşük gelirli işlerde çalışan %50’lik kesimin, Mayıs ayından bu yana yapılan değişiklikler ve kesintilerden dolayı yaşadığı yıllık kayıp yaklaşık 1500 sterlin. Analizde, toplumun % 43’nün vergi eşiğini aşacak kadar gelire sahip olmadığına da yer verildi. Bakanın hedeflerini tutturması halinde bile ücretlerin ve yaşam standartlarının iyileşmeyeceğini belirten enstitü, manevra alanı daralan Osborne’un, yeniden belirlediği hedeflerini tutturma ihtimalinin % 50 olduğuna da dikkat çekti.
Tasarruf politikalarina karşı ortak mücadele sart
Bu bütçe ile hayata geçek bir çok uygulama önümüzdeki dönem hem bizim hem çocuklarımızın hem de gençlerimizin yaşam kalitesini ve geleceğini etkileyecek. Bütçenin açıklandığı günden bu yana başta Çalışma ve Sosyal Bakanı Ian Duncan Smith’in istifası ile Muhafazakar parti içinde büyük depremler yaşanırken, yerine gelen Maliye Bakanı Stephan Crabb bundan sonra sosyal yardımlardan kesinti yapılmayacağı sözü vermem zorunda kaldı. İki bütçedir gelen eleştiriler doğrultusunda geri adım atmak zorunda kalan hükümetin ne kadar hassas olduğu su üstüne çıktı.
Londra’da yaşayan Türk, Kürt ve Kıbrıslı tüm halkımızı önümüzdeki dönem sağlık, konut, iş ve eğitime sahip çıkmaya, tasarruf politikaları adı altında yapılacak uygulamalara karşı eylemliklere katılmamız bu konuda hem kendimizin hem de olan çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmamız önemli. Bu anlamda ilk adımı 16 Nisan Cumartesi günü içinde bir çok kitle örgütü, sendika ve politik partinin oluşturduğu Halklar Meclisi (People’s Assembly) düzenlediği yürüyüşe katılarak yapabiliriz. Ortak sorunlarımıza karşı ortak mücadeleyi yükseltmemizin simdi tam zamanı.
Oktay Şahbaz
The Urswick School Bilgisayar Bölüm Başkanı
Ulusal Öğretmenler Sendikası Bölge Sorumlusu
Day-Mer Sekreteri