Britanya Parlamentosunda Demokratk Konfederalizm Paneli: ‘Bookchin Bebeği Dünyaya Getirdi, Öcalan Büyüttü’
Yazar ve akademisyen Janet Biehl Parlamentoda düzenlenen seminerde Murray Bookchin’in sosyal teorilerinin tarihsel olarak nasıl geliştiğini ve Abdullah Öcalan’ın demokratik konfederalizminin günümüzde nasıl geliştiğini anlattı. Paneldeki diğer konuşmacılardan Federico Venturini ise Türkiye’de yaşanan çatışmaları iç savaş olarak tanımlayarak Avrupa medyasının sessizliğini elşeştirdi. Konuşmacılardan Rahila Gupta ise Feminist hareketin Rojava’dan öğreneceği çok şey olduğunu ifade etti.
Haber-Foto: Esra Türk
İşçi Parti Knowsley (Merseyside) milletvekili George Howarth’ın ev sahipliği yaptığı panelde Biehl’in yanı sıra sosyal ekoloji dalında doktorasını tamamlayan ve Şubat ayında Türkiye’ye giden Uluslararası Barış Delegasyonu arasında olan Federico Venturini ve yazar-aktivist Rahila Gupta birer sunum yaptılar.
Centre for Kurdish Progress’in organize ettiği panelde ilk olarak söz alan Howarth Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklediğini ve Kürtlerin barış müzakerelerindeki tutumları ve çözüm arayışlarına da hayran olduğunu belirtti. Kürtlerin, özellikle de Irak ve Suriye’de olumlu ve barışçıl katkı sunduklarını ifade eden Howarth, ‘‘Her zaman ve her yerde, öyle görünüyor ki, Kürtler her zaman çözüme hazırdır’’ dedi.
Konuşmasına Murray Bookchin’in kısa öz geçmişini anlatarak başlayan Biehl, Bookchin’in kapitalizmin sınırlarını anlamaya çalıştığını ve bu sınırın gıda üretiminde kullanılan kimyasal maddelerin olduğunu ve bunun yerel gıda üretiminin gelişmesine yol açması gerektiğini düşündüğünü anlattı. Biehl, Bookchin’in New York’un varoş semtlerinden olan Brooklyn’de doğup, Marxist bir eğitim aldığını ve kapitalizmin çevreye verdiği zarara ilişkin özellikle araştırmalar yaptığını belirtti. Bookchin 2006 yılında hayatını kaybetmişti.
Fikirlerinin Amerika’daki sol arasında popülerleşmediğini ifade eden Biehl, Bookchin’nin kitaplarının okunup, farklı dillere çevrilmelerini ve fikirlerinin birileri tarafından anlaşılmasını istediğini anlatarak, Öcalan’ın bunu yaptığını söyledi.
‘MURRAY BEBEĞİ DÜNYAYA GETİRDİ, ÖCALAN BÜYÜTTÜ’
Bookchin’in Türkçeye çevrilen kitaplarını Öcalan’ın İmralı’da okuduğunu ve avukatları aracılığıyla Bookchin’in ölümünden önce görüştüklerini anlatan Biehl, Öcalan’ın özellikle halk meclislerinin ve konfederasyonların Kürt halkı için uygun bir model olduğunu düşündüğünü anlattı: ‘‘Dünyanın en büyük devletsiz halkı olan Kürtler, eğer üstten devlet modeli ile yönetilemeyeceklerse, tabandan yönetim öz yönetim mantıklı oluyordu.’’
Biehl Bookchin ve Öcalan’ın teorik bağlantılarını ‘Murray bebeği dünyaya getirdi, Öcalan büyüttü’ diyerek tanımladı.
Biehl, avukatlar aracılığıyla Öcalan’ın Bookchin ile irtibata geçtiğini anlattı ve mektuplarının Huffington Post’ta yayınladıklarını anlattı.
BOOKCHİN’İN TEORİSİNE ÖCALAN’IN GETİRDİĞİ EN BÜYÜK DEĞİŞİKLİK KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ
Bookchin anarşist olarak her türlü hiyerarşiye karşı olduğunu ifade eden Biehl
Öcalan’ın özellikle cinsiyet hiyerarşisine karşı olduğunu ve Bookchin’in teorisine getirdiği en büyük değişikliğin kadınların özgürlüğüne verdiği önem olduğunu anlattı.
Rojava’yı büyük bir memnuniyetle ziyaret ettiğini anlatan Biehl, Rojava ve Kuzey Kürdistan’da oluşturulan halk meclisleri ve kantonlarda kadınlara verilen eşit konum ve hakları özellikle önemsediğini söyledi.
KÜRTLER BU TEORİYİ AMERİKALILARDAN DAHA FAZLA ÖNEMSİYOR
Biehl son olarak şunları ifade etti: ‘‘Kürtler teroriyi Amerikanlardan çok daha fazla önemsiyorlar. Amerikalılar teoriye karşı temkinliler ve pratiği tercih ediyorlar. Kürtler idiolojiyi ciddiye alıyorlar ve bildikleri en iyi yöde iyi bir toplum inşa etmeye çalışıyorlar. Rojava’da, Daiş ile devam eden savaşa rağmen, gelişiyor. Türkiye de DTK’nın çağrısında olduğu gibi, demokratikleştiğinde Rojava’daki kurumlar, Kuzey Kürdistan’da da gelişirler’’
Nelson Mandela’nın eski avukatı Essa Moosa’nın öncülüğünde Türkiye’yi ziyaret eden Federico Venturini, Cizre ve Diyarbakır’a giderek sokağa çıkma yasaklarının ve Türkiye devletinin silahlı kuvvetlerinin yarattığı hasarı inceledi. Venturini, sunumunda bölgede yaratılan hasarı gösteren, kendi çektiği resimleri dinleyicilere sundu.
TÜRKİYE’DE İÇ SAVAŞ VAR, ANCAK AVRUPA MEDYASI GÖRMEK İSTEMİYOR
Avrupa’nın Türkiye’de yaşananlar karşısındaki sessizliğini kırmanın önemli olduğunu dile getiren Venturini, ‘‘Türkiye’de tanık olduğum gerçekten iç savaş fakat Avrupa’nın ana akım medyasında bu hiç görülmüyor.’’
Venturini, ziyaretleri kapsamında Adalet Bakanlığıyla görüşüp, Öcalan’ı ziyaret etmek için izin almak istediklerini fakat cevap alamadıklarını anlattı. Delegenin görüştüğü diğer kişilerin Öcalan’ın barış müzakereleri için kilit olduğunu belirttiklerini fakat Nisan 2015’den bu yana avukatları dahil kimsenin görüşemediğini anlattı.
Venturini, Cizre’de bodrumlarda yaşanan ölümlerden de söz etti.
Öcalan’ın serbest kalmasının barış sürecinin gelişmesinde önemli olduğunu ve Avrupa Konseyi’ne Öcalan’ı ziyaret etmesi için başvuruda bulunacaklarını dile getiren Venturini, Öcalan’ın avukatlarının ziyaretinin gerçekleşmesini sağlamak için çalışma yürüteceklerini anlattı.
Venturin, delegasyon olarak Türkiye’de baskıların sonlanmasını, ifade özgürlüğündeki baskının durması ve PKK’nin terör listesinden çıkartılmasını talep ettiklerini ifade etti.
ROJAVADA KADIN TEMSİLİYETİ KADINA BAKIŞI DEĞİŞTİRDİ
Son olarak söz alan Rahila Gupta, Rojava’yı ziyaret ettiğini ve kadın eşitliğine verilen öneminin yeni bir toplum ve devrimi temsil ettiğini ifade etti. Kadınlara verilen temsiliyet hakkının, toplum içerisinde kadınlara bakış açısını değiştirdiğini gördüğünü anlattı.
Gupta, YPJ’nin kadınların, fırsat verildiğinde, kabileyetini gösterdiğini ifade etti.
Turkiye-Rojava sınırının açılması gerektiğini ifade eden Gupta, bunun bölge barışı için önemli olduğunu belirtti.
Gupta Öcalan’ın kadın eşitliğine yönelik teorilerine değinirken ‘erkeği öldürmek’ yazısına değindi.
Gupta, feminizmin Rojava’dan öğreneceği çok şey olduğunu belirterek, savaşa rağmen Rojava’da çok şey başarıldığını ifade etti.
Son olarak, ‘Ataerkillik Neden Ölmüyor’ adında bir kitap yazma aşamasında olduğunu anlatan Gupta, ‘‘Rojava’da ataerkilliğin dizleri üzerine düştüğünü görecek kadar kaldım’’ dedi.