Bir tutsak yaşam ve bir kitap: 21 Yıl 4 Ay – FORUM

Bir tutsak yaşam ve bir kitap: 21 Yıl 4 Ay – FORUM

Araştırmacı Yazar AZİZ TUNÇ

Bir süre önce “21. yıl 4 ay” ismiyle Ali Poyraz’ın günlük anıları yayınlanmıştır. Ali Poyraz, “21. yıl 4. ay” mahpus yatmış, Gürün/Bozhüyük köyünde bir Kürt Alevi yurtseveridir.  Ali Poyraz, 21. yıl 4 ay zindanda tutulmuş, yayınladığı günlükleri ise bu süre boyunca “tutabildiği ve koruyabildiği” anılarından oluşmaktadır.

Bu anılar ilk olarak insanda “keşke Ali Poyraz, “21. yıl 4 Ay”ın tamamını yazabilseydi de okuyucular bu günlüklerin tamamını okuyabilseydi” duygusu yaratmaktadır. Ne yazık ki Ali Poyraz, 7825 gün eden “21. yıl 4 Ay”ın tamamını ya yazamamış veya yazdıkları kendisinin de ifade ettiği gibi, Türk devletinin zebanileri tarafında gasp edilmiştir.
Bu günlükler, “21 yıl 4 ay” süresinde yaşanmış belli başlı mahpus direnişlerini, Diyarbakır’da 10 devrimci tutsağın katledilmesini, 19.Aralık zindan katliamını, Kürt halkının ve evlatlarının sürdürdüğü dişe diş kavgayı, dışarda yaşanan siyasal mücadeleleri ve faşist Türk devletinin karakterini ve bu mücadeleye karşı tahammülsüz saldırganlığını ve ihanetleri izlemek mümkün olmaktadır. Kısacası bu günlükler bir anlamda, Türkiye’nin ve Kürdistan’ın siyasal yaşanmışlıklarının “günlük dili ve üslubuyla yazılmış” tarihi gibidir.

Günlüklerin bir diğer özelliği “yazım yöntemi”dir.  Çok sayıda devrimcinin ve yurtseverin anılarını yazarak topluma sunduğu biliniyor. Bu yolla deney ve birikimlerini paylaşanların çok önemli bir katkı sundukları açıktır.  Bu tür kitaplarda yazar, genellikle, yaşadığı süreci, “yaşadığı an”da değil, daha sonra ve gerektiğinde değerlendiren birisi olarak yazmaktadır.
Ancak Ali Poyraz mahpus yaşamını farklı bir yöntem olarak “o an” tutulmuş “günlükler” biçiminde anlatmıştır. Günlükler hayatı öngörülen bir plan dahlinde ve belli bir amaç için değil, olan biteni, olduğu gibi ve “en doğal” haliyle anlatan metinlerdir.

Yaşanmışlıkların “an”da yazılması, aynı anda hissedilen duyguların, güzelliklerin, acıların ve sevinçlerin “en içten” ve “en sahici” bir biçimde anlatılmasını sağlamaktadır.

Ayrıca bu yöntemle yazarın hüzünlerini, üzüntü ve sevinçlerini, kararlarını, kararsızlıklarını, “içine gömdüğü” bazı şeyleri bilmek, kitabın okurları için, bir mahreme ulaşmanın dayanılmaz çekiciliğini taşımaktadır.

Bu nedenle yazılanların bu yöntemle  okura sunulması, o atmosferi yansıtması harika olmuş. Öncelikle bunu belirtmek gerekiyor.
Böyle olduğu için o günlükleri okuyanlar, mahpusta yatmış birisinin anlatmasına gerek olmadan “mahpustaki insanların ne kadar çok işi olduğunu” rahatça görebiliyor. Zaten Ali Poyraz okuru, mahpusların günlük pratiğinin içine çekiyor ve oraya bağlıyor. Böylece okuyucuya mahpustaki insanların ne kadar çok işlerinin olduğunu anlatmak daha kolay olacaktır.
Ali Poyraz’ın ve beraber olduğu mahpusların mücadeleye ilgileri, bağlılıkları ve halka olan inançları gerçekten çok etkileyici. Devrimciliğin ve Yurtseverliğin, “mekanlar üstü” olduğunu, Her ortamın devrimciler ve yurtseverler için mücadele alanı olduğunu bu günlükler çok açık biçimde ortaya koymaktadır. Ali Poyraz okura, “içerde, dışarda nerede olursa olsun görev ve sorumluluklar ertelenemez” diyen insanların yaşamını ve yaşama nasıl dört elle sarıldıklarını anlatıyor. Onurun temsilcileri olan bu insanların, baş eğmez direnişlerinden etkilenmemek mümkün değildir.

Günlükleri okurken insanın neden mücadele içinde daha diri kalabildiğini, sıradanlaşmış günlük hayatın içinde ise hayatın neden daha çok monotonlaştığı daha kolay anlaşılmaktadır. Ayrıca Ali Poyraz’ın anlattığı devrimci ortamda yoldaşlığın ve sevginin insanları nasıl arındırdığını “günü gününe” takip edebiliyor insan.

Ali Poyraz, örgütlü mücadelenin içinde olmanın güzelliklerini, yaşamdan damıtarak, anlatıyor okura.  Günlük hayatın içinde bazı rutinlerin gereksiz olduğuna dair çok kolay benimsenen düşüncenin ne kadar yanlış olduğunu da sorumluluk sahibi olmanın insanı nasıl uykusuz bıraktığını da öğreniyoruz bu kitapta.
Ali Poyraz’ın çalışması, Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan’a kurulan uluslararası komplonun ve bu komploya karşı ortaya konan tarihi direnişin zindana yansımasını ve mahpusta bu sürecin nasıl yaşandığını gösteren birinci elde bir anlatım olarak da okunmalıdır.

Ali Poyraz’ın “21 yıl. 4 ay” adıyla yayınladığı günlüklerinin her satırına hâkim olan, neredeyse kitaba ruh veren birisi daha var.  Okur, anlatılan günlüklerin satır aralarını iyi okuduğunda, Zeynep Ana’yı Ana olmanın bütün yüce değerleriyle, şefkati, direnci ve fedakarlığıyla görebiliyor.

Ali Poyraz’ın günlüklerinin belki de en yakıcı, en el sürülemez bölümü, Rahşan ve Handan yoldaşların anlatıldığı veya anlatılmaya çalışıldığı bölümlerdir. Doğrusu bu bölümü hakkıyla anlatmak kimse için kolay değildir.
İnsanın en sevdiklerinden birisinin yaşamında kaygılandığı durumlar hep olur. Hele ki Kürtlerin her ailesinde yaşamında kaygılanılan birileri mutlaka vardır. Ama insanın kendisine bile itiraf etmesinin mümkün olmadığı bir acıyı Ali Poyraz, zindan da yaşamıştır. Hem de iki defa.

Ali Poyraz “saçları kıvır kıvır ve simsiyah” olan küçük kız kardeşi Rahşan’ı anlattığı bölümde şöyle bir cümle kurmuş, “Şu an hayatta mı bilemiyorum” diyor. Bir insanın en sevdikleri için böyle bir cümle kurması kahredici!..  İnsanın yüreğinde bir öfke patlaması yaratan bu cümleyi kurabilen, kim olursa olsun, büyük değerlere sahip olmanın sorumluluğuyla yaşamak durumundadır.

Ali Poyraz, “ ..bacım,…..ziyaretçim, yoldaşım ve dert ortağım” dediği Rahşan’ın  ölümsüzleştiğini öğrendiğinde, “Zindanın karanlığına, soğukluğuna ve sinirlerini kemiren yanına bir kez daha isyan” ederek yaşar o anı. Rahşan’ın “mahsun ve özlem dolu son bakışını” yüreğine kazıyarak, acılara nasıl dayanılacağını öğretir.

Ali Poyraz, “Basma bezden elbiseleri içinde çiçeklere bezenmiş gibi duran” bir diğer kız kardeşi Handan Yoldaş’ın ölümsüzleşmesini “sol yanıma saplanan ikinci mızrak” diye tanımlıyor.  Keşke Ali Poyraz, Zeynep Ana’nın “minik kuşu” Handan Yoldaş’ı sayfalarca yazabilseydi diye düşünüyor insan. O’nu tanımak, daha çok tanımak ne büyük değer olurdu!  Yazıldığı kadarı bile Handan Yoldaş’a derin bir saygı duymak, düşmana büyük öfkelenmek için yeter de artar.
21. yıl 4 ay zindan tecrübesi olan Ali Poyraz, zindan gerçeğini ve Kürt halkının evlatlarına ve direnen bütün devrimcilere nelerin yaşatıldığını “dışarıda on gün yaşamak zindan da on yıl yaşamaktan iyidir” şeklinde anlatan çok veciz bir cümle kurmuş.
İnsanın yüreğine dokunan,” Yıllarca idam anında giyeceğim kırmızı tişört dolabımda kutsal bir varlık gibi dururdu.” “İdam mektubumuzu yazıp özel resim çektirirken bile arkadaşlarımız gözlerimizin içine bakmaktan kaçınırdı” cümlelerindeki inanç ve kararlılık   okuyanların mücadeleye bağlılığını güçlendirecektir.
Ali Poyraz 21. yıl 4. ay dan sonra yakınları ve arkadaşları tarafında zindan da alınır. Araçla Fırat nehri üzerindeki köprüden geçerlerken, Ali Poyraz, köprüden yürüyerek geçmek istediği için arkadaşının telefonunu alarak araçta iner. Biraz yürüdükten sonra Zeynep Ana’ya telefon eder.
“Merhaba ana ben çıktım nasılsın?” …ağlamaklı ses tonuyla Zeynep Ana
“İyiyim oğlum, geçmiş olsun sen nasılsın?”
“Merak etme, iyiyim az önce çıktım. Şu an Fırat nehrinin üzerindeyim. İlk seni aradım” rüzgâr yüzüme çarpıp duruyordu.

Annemin sesini kesik kesik alıyordum. Özgürlük mücadelesinde ölümsüzleşen bacım Rahşan ve Handan’dan bahsediyordu. Yine sekiz yıl zindan da kaldıktan sonra gerillaya katılan Hüseyin abime ilişkin bir şeyler söylüyordu. Tam 11 yıldır onun sesini duymamanın ıstırabıyla cefakâr anam ağlıyordu. Beni bugün karşılayamadığı için hıçkırıyordu.  Onu dinlerken bende ağlamaya başladım. ikimizde yalnız olmanın rahatlığıyla ağlıyorduk. Sessiz ve iri göz yaşlarım Fırat’a dökülüyordu.” diye anlatıyordu, Ali Poyraz, yıllar sonra dışarıya adım attığı o ilk anı.  Başkası için büyük bir sevinç kaynağı olabilecek olan bu “özgürlük” anında bile bir başka acı, bir başka burukluk karşılıyordu Ali Poyraz’ı, Zeynep Ana’yı ve tüm aile ile birlikte yoldaşları, arkadaşları.
Daha fazlası kitapta okunacaktır elbette. Bilinmelidir ki bugün bu mücadele bu kararlılıkla bugünlere gelmişse, bu büyük bedellerinin sonucunda gelmiştir. Kürt halkının ve ezilenlerin böylesine inanmış evlatlarının varlığıdır, kazandıran ve kazandıracak olan.

 

 

CATEGORIES
Share This