Basın üzgürlüğü, Avrupa Birliği ve Türkiye’de susturalan yayın organları

Basın üzgürlüğü, Avrupa Birliği ve Türkiye’de susturalan yayın organları

TC devletinin faşist yönetimleri on yıllar öncesinden günümüze kadar basın ve basın özgürlüğü ile ilgili politikalarında tartışılmaz hep başarısız olmuştur.

Haber: Erem Kansoy

Çok önemli basın emekçilerinin katledilmesinden tutunda milyonlara hitap eden basın kurumlarının kapatılması, tutuklama ve göz altılar ile basın emekçilerine yönelik insanlık dışı uygulamalr ile TC devleti yine listelerin sonunda.

Toplam 180 devlet içerinse basın özgürlüğü sıralamasında ancak 154’üncü sıraya yerleşebilen TC devleti, özellikle ‘benden olmayanı sustururm’ politikaları ile son dönemde yine manşetlerde yerini alıyor.

PKK yandaşlığı gerekçesi ile defalarca kapatılan gazeteler, Kürt Türk kardeştir diyen ve barış yanlısı yayınlar yapan onlarca kuruma vurulan kara kilitler, Can Dündar ve Ertem Gal’ın inbertlik tutuklanmaları, Zaman gazetesine uygulana kayyum yaptırımı ile TC deveti hükümeti basın özgürlüğü konusunda dünya devletlerinin yüzüne bakamaz hale geldi.

Basın emekçilerine yönelik gözaltı ve tutuklamaların yanısıra ahlaksız tehditler ve işkenceler yetmezmiş gibi ‘köyün ağası’ edasıyla mahkeme kararı olmadan kaartılan IMC TV sansürü ve tüm bunlara ek olarak çağımızın en önemli iletişim aracı olan internet haberciliğindeki kapatma ve sansür uygulamaları ile her katliam sonrasında neredeyse katliamla eş zamanlı uygulanan yayın yasaklarını da hesaba katacak olursak Türkiye’nin ‘kara listede’ diplerde olması kaçınılmazdır.

İngiltere’de görevlerine devam eden gazeteci arkadaşlarımıza ‘Türkiye’de basına yönelik yaptırım ve baskıların mevcut değerlendirmesi ile diasporada görev yapan meslektaşlarımızın basın özgürlüğü adına ayni zamanda Türkiye’deki basına yönelik saldırılara dikkat çekmek için neler yapılmalıdır.?” Sorusunu yöneltik. Ney yazıkki bazı meslektaşlarımızın gerek mesleki kaygılar gerekse mevcut durumun yarattığı psikolojik baskı ile ‘beni sokmayan yılan bin yaşasın’ yaklaşımındna kaynaklı sadece deneyimli gazeteci Arif Bektaş ve Faruk Eskioğlun’dan görüş alabildik.

Ayrıca , Almanya Başbakanı Merkel’in Türkiye’ye yönelik sıcağı sıcağına basın eleştirisi, de Avrupa Parlamentosu’nun Belçikalı üyesi Hilde Vautmans’ın Zaman gazetesine kayyum atanmasına yönelik tepkileri, Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Zaman gazetesine hukuksuzca kayyum atanmasına sert tepkisinide okuyucularımız için değerlendirdik.

Basın üzgürlüğü, Avrupa Birliği ve Türkiye’de susturalan yayın organları 1

Arif Bektaş: “Basın emekçileri sesini birleştirmeli”

Evrensel Gazetesi İngiltere Temsilcisi Arif Bektaş ise gazetemize verdiği demeçte, “Erdoğan ve AKP hükümetinin basın üzerindeki baskıları ve susturma girişimleri, artık girişim olmaktan çıkmış, hukuk dışı uygulamalarla resmen el koyuluyor. “Gazetecilik faaliyetinden dolayı kimse cezaevinde değil” diyen Davutoğlu, Can Dündar ve Erdem Gül’ün casuzluktan tutuklandıklarını savunmaya devam ediyor. Dündar ve Gül’ün yaptıkları habercilikti ve bizce o haberleri yayınlamasalardı asıl suç işlemiş olacaklardı.

Muhalif basın üzerindeki susturma faaliyeti devam ediyor. Son olarak Zaman gazetesine kayyım atanması, Zaman’ın yayınına son vermesi için yapılan bir girişimdir.

IMC TV’ye yapılanın hiç bir tarifi yok zaten. Yasadışı bir şekilde kanalın yayınının, Erdem Gül ve Can Dündar’la canlı yayındayken karartılması aslında, Erdoğan ve AKP iktidarının istediği gibi yayın yapmayan bütün basına yapılmış bir karartmadır.

Onun için, basının özgürce yayın yapmasını isteyen her gazetecinin sesini birleştirip ve basın üzerindeki bu baskılara ortak ve güçlü bir karşı koyuş sağlamalıdır. İngiltere’de yaşayan gazeteciler olarak da, uzaktan seyretmeden, doğrudan tepkilerimizi göstermeli ve basın üzerindeki baskıların son bulması için harekete geçmeliyiz.” Dedi.

İngiltere merkezli yayınına devam eden internet gazetesi Açık Gazete yayın yönetmeni tecrübeli gazetecileriden faruk Eskioğlu’da konu ile ilgili gazetemize demeçte bulundu.

Basın üzgürlüğü, Avrupa Birliği ve Türkiye’de susturalan yayın organları 2

Faruk Eskioğlu: “Zaman’a da sahip çıkmak gerekir”

“Türkiye’de devrimci demokrat gazetecilere oldu bitti baskı vardı. Sendikanın basından kovulalı 20 yıl oluyor. Sosyal hakların gaspedilmesi medyayı siyasi baskılara açık hale getirdi. Geçen gün İstanbul’da tanınmış başarılı ama sistemle barışık gazeteci bir arkadaşımı aramıştım. İşten atmışlar. Biz devrimci demokrat gazetecileri çemberin dışına itelerken sessiz kalmıştı. Şimdi o meşhur papazın dediği oldu. Kendisini de attılar.

Cumhurbaşkanı açıkca “Ya taraf olursun ya da bertaraf” demişti zaten. AKP iktidarı sivil bir dikta yönetimi olarak kendisinden olmayanların oksijenini kesmeyi sürdürüyor. Can Dündar, Erdem Gül’ün yargılanması ve İMECE’nin susturulmasının yanısıra Zaman ve Cihan Haber Ajansı’na kayyum atanmasına da hepimiz “haber alma özgürlüğü” adına karşı çıkmamız gerekiyor. AKP’nin eski ortağı Fetullah Cemaati ile onun yayın organı Zaman ve Cihan’ın düzenlediği entrikalardan dolayı ayrıca yargılanmasını da savurmalıyız tabii.

Londra’da Türkiyeli gazeteciler Türkiye’deki medyanın felç edilmesinden olumsuz etkilendik. Herşeyden önce Türkiye medyasında taraf olmayan bağımsız gazeteciler çemberin dışına itildik, ekmek kapımız kapandı.

Londra’da Türkiye ve Kıbrıs kökenli gazeteci ve medya çalışanları olarak Türkiye’deki haksızlıklara karşı refleks göstermeliyiz. Açık Gazete ve Evrensel olarak İngiliz meslektaşlarımızı Türkiye’de olup bitenleri bilgilendirdik. Ulusal Gazeteciler Sendikası’nın (National Union of Journalism – NUJ) Can Dündar ve Erdem Gül için destek mektubu yayınlamasını sağladık. İMECE için imza kampanyası başlattık. Tabii bunlar kesinlikle yetersiz ama aslolan meslektaş olarak safları sıklaştırmak gerekir… Tıpkı Nazım’ın dediği gibi: “Gün o gün değil / Sarılıp dürülmesin bayraklar / Duyduğunuz çakalların ulumasıdır / Safları sıklaştırın çocuklar…” ifadelerini kullandı.

Türkiye’ye Basın Özgürlüğü Eleştirisi

Brüksel’deki AB-Türkiye Zirvesi öncesinde Türk Başbakanı Davutoğlu ile bir araya gelen Almanya Başbakanı Merkel’in görüşmede, mevkidaşına Türkiye’deki basın özgürlüğü konusundaki kaygılarını da ilettiği bildirildi.

Alman Hükümet Sözcüsü Christiane Wirtz’in Berlin’de verdiği bilgilere göre, Brüksel’de düzenlenen AB-Türkiye Zirvesi öncesinde  Brüksel’de bir araya gelen Merkel ve Davutoğlu’nun gündeminde Türkiye’deki basın özgürlüğü tartışmaları da yer aldı.

Wirtz, Başbakan Merkel’in Davutoğlu ile görüşmesinde Türkiye’deki basın özgürlüğünün durumunu gündeme getirdiğini söyledi.

“Kaygıyla izliyoruz”

Cuma günü Zaman gazetesine kayyum atanması ve gazete binası önündeki göstericilere yapılan polis müdahalesi Avrupa kamuoyunda olduğu kadar, Almanya’da da eleştiri toplamıştı. Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier de konuya ilişkine açıklamalarda bulundu. Steinmeier, yaşananları kaygıyla izlediklerini belirterek, “Özgürlük anlayışı ve özgürlüğün yorumlanması konusunda Türkiye ile tartışmalıyız” dedi.

AP Milletvekili Vautmans: Böyle bir Türkiye, AB üyesi olamaz

Zaman gazetesine yapılan baskın ve kayyum atamasına bir tepki de Avrupa Parlamentosu’nun Belçikalı üyesi Hilde Vautmans’dan geldi. Basın bildirisi yayımlayan Vautmans, “Zaman gazetesine yapılan baskın ve gazeteye el konulması, basın özgürlüğüne darbedir. Bu durumda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi söz konusu olamaz” dedi.

Vautmans, “Cuma günü polis zoruyla Zaman gazetesine yapılan baskın, Türkiye’deki demokrasinin özetini gösteriyor. Türkiye’yi basın özgürlüğüne saygı duymaya davet ediyorum.

Kayyum’ın ardından oluşturulan Zaman gazetesi, birden Erdoğan’ı manşete çekti ve hayranlık ifadelerine yer verildi. Zaman gazetesi Türk hükümeti hakkında eleştirel kalan en son büyük gazete olarak biliniyordu. Bu olanlar basın özgürlüğünü ciddi bir şekilde ihlal ediyor ve muhalefetin sesi kapatılıyor. Bu Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olamaz.” şeklinde konuştu.

“SANKİ ERDOĞAN BİLEREK PROVOKE EDİYOR”

AP milletvekili Hilde Vautmans, Avrupalı liderlerin Türkiye’de basın özgürlüğüne yapılanları kabul etmemesi gerektiğini ifade ederek, “Türkiye, mülteci krizinden dolayı bundan sıyrılabilecekse bu bizim değerlerimizi hiçe saymak demektir. Sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tür antidemokratik hareketleri bilerek yapıyor ve provoke ediyor.” dedi.

Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Türkiye 180 ülke içerisinde 149’uncu sırada

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Zaman gazetesine hukuksuzca kayyum atanmasına sert tepki gösterdi.

Merkezi Paris’te bulunan RSF’ten yapılan yazılı açıklamada Erdoğan’ın alışılmış şekilde bir kez daha kayyum yoluyla Türkiye’nin en büyük muhalif gazetesine el koyduğuna değinildi. Açıklamada “Erdoğan’ın despotik döngüsü nerede sonlanacak?” sorusu yöneltildi.

RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire imzalı açıklamada “Gülen Cemaati’nin siyasi ayağını tasfiye etmek ve Zaman Gazetesine kayyım atamak için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargıyı araçsallaştırdığı” yorumu yapıldı.

Açıklamada bunun gayrimeşru ve kabul edilemez olduğuna vurgu yapıldı. RSF, bu ideolojik ve hukuka aykırı operasyonun Erdoğan’ın “otoriter sürüklenmeden despotik döngüye girdiğinin” göstergesi olduğuna vurgusuda yapıldı.

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, gazetecileri terörü desteklemek ya da Erdoğan’a hakaretten ağır para cezalarına çaptırmakla yetinmeyen Türkiye Cumhurbaşkanı’nın sınırları zorlayarak Türkiye’nin en büyük muhalif gazetesinin kontrolünü eline aldığını yazdı.

RSF açıklamasında, Fethullah Gülen’e yakın Türkiye’de 600 bin tiraja sahip Zaman Gazetesi’nin Erdoğan ile cemaatin yakın bağlarının sonlandığı 2012’den beri hedefte olduğu hatırlatıldı. Bu tarihten itibaren bu gruba ait medya organları ve buralarda çalışan gazetecilerin sürekli suçlamalarla karşı karşıya kaldığına da değinildi.

DAY-MER: Özgür Basın Susturulamaz, İmc Karartılamaz !

IMC TV’nin karartıldığı gün konuya ilişkin bir basın açıklaması yayınlayan Türk Kürt Toplum Dayanışma Merkezi Day-Mer yöetimi de bilirisinde, “Türkiye’de, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliye olmasına biraz da olsa sevinebilmişken, aynı gün 120 haber sitesinin twitter hesabının kapatılması ve ekran karartılması ile karşılaştık.

Ankara Cumhuriyet Başsavcısının,TÜRKSAT’tan, İMC TV’nin yayınlarını durdurmasını istemesi emir telakki edilerek yıldırım hızıyla İMC TV’nin yayını kesildi. Hem de ironik bir biçimde, daha ayaklarındaki cezaevi tozu gitmemiş Can Dündar ve Erdem Gül canlı yayındayken. Gerekçe ise Türkiye’de artık hiç kimseye yabancı değil. İktidarla uyumlu olmayan herkese, her kuruma yöneltilecek klasik suçlama “terör örgütü propagandası yapmak.”. Mahkeme kararlarını bile tanımayan bir Cumhurbaşkanı tarafından ülke yönetiliyor.

Can Dündar ve Erdem Gül’in tahliyesinin ardından bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, mahkeme kararını tanımadığını söylüyor. Mahkeme kararlarını tanınmadığı bir ülkede basın üzerindeki baskıların boyutu ortadadır. IMC TV de, yandaş hale getirilemediği için sesi kesilmeye çalışılıyor. Siyasi iktidarın satın alamadığı, susturamadığı basın-yayın kuruluşlarına yönelik baskılarının sadece IMC ile sınırlı olmadığını biliyoruz.

Başta Evrensel Gazetesi olmak üzere bir çok basın yayın kuruluşunun sosyal medya hesaplarına el konulması ve hedef gösterilmesi, Türkiye’de olduğu gibi Avrupa ve tüm dünyada da kaygı ile izleniyor.” İfadelerine yer verilmişti.

“Habere özgürlük istiyoruz”

TGS, TGC, ÇGD, DİSK Basın İş, Haber-Sen ve Basın Enstitüsü ortak bir imza kampanyası başlattı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın İş, Haber Sen ve Basın Enstitüsü Derneği tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması ve habere özgürlük için uluslararası bir kampanya başlattı. Kampanyaya Avrupa Gazetecilik Federasyonu (EFJ) Uluslarası Gazetecilik Federasyonu (IFJ), IPI, Medya Etik Ağı (EJN) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) destek veriyor.

 

 

CATEGORIES
TAGS
Share This