Sadece Paris’te İnsan Olmak…
Dünya, bir haftadır Paris’te yaşanan katliamı konuşuyor. Bu katliamı protesto etmek için milyonlarca insan alanlara indi, dünya liderlerinin birçoğu Paris’te yapılan anmaya katıldı. Dünya televizyonları Paris’ten bir haftadır canlı yayınlar yapıyor, dünya gazeteleri Paris olayını bir haftadır manşetlerden indirmedi. Bunlar çok güzel gelişmeler, dünyanın terör karşısında ayağa kalkması kadar güzel bir şey olamaz elbette. Ancak bunu yaparken biraz dürüst olmak gerekiyor.
İnsan olacaksak, sürekli insan olacağız. Paris’te insan olup, Nijerya’da vicdanımızı kör etmeyeceğiz. Dünya liderleri Paris’te kol kola girip terörü lanetleme gibi sahtekarlıklarla bizi kandıramazlar artık, çünkü her birisinin nasıl bir bataklığı yönettiklerini çok iyi biliyoruz. O yönettikleri bataklıklarda oluşan sineklerin dünyanın başına nasıl bela olduğunu da çok iyi biliyoruz. O sahtekarların her birisinin kendi ülkelerinde, veya müdahale ettikleri uzak diyarlarda nasıl terör estirdiklerini ve kaç bin cana mal olduklarını da çok iyi biliyoruz. Keşke Charlie Hebdo’nın o cesur kalemleri yaşıyor olsaydı da bu sahtekarların karikatürünü çizselerdi.
Uzaklarda bir kenttir Baga…
Britanya’nın eski sömürgesi olan Nijerya’nın Borno eyaletine bağlı bir kasaba. 3 Ocak’ta Boko Haram’ın yeni bir vahşetine sahne oldu Baga. Gelen bilgilere göre 2 bin civarında insan, çoğu yakılarak vahşice katledildi.
Dünyanın vardığı ahlaksız ve çürümüş seviye bu olmalı artık. Kimin acısı daha büyük? Hadi yarıştıralım acılarımızı. Yarıştıralım ki acılarımızın karşılıklı büyüklüğü ortaya çıksın. Bu ne şimdi demeyin? Acı acıdır, katliam katliamdır, bunun büyüğü ve küçüğü arasında ayırım yapmayalım demeyin sakın. Demeyin çünkü, koca bir boş laf ve yalandan başka bişey olmaz sizin dediğiniz şey! Paris’te katledilen 17 kişiye ağlayan dünya, Baga’daki 2 bin kişiye ağlamıyorsa, ağlamayı bırak bahsini bile yapmıyorsa, o dünya çürümüştür artık.
Afrika ve Ortadoğu’daki ölümler çok normal geliyor artık hepimize. Buradaki ölümlere alıştırıldık. Suriye ve Irak gibi ülkelerde bir gün yüzden az insan ölse veya bir intihar saldırısı gerçekleşmese, yalnış giden bir şey olduğu hissine kapılırız. Böyle saçma bir duruma varmışız. ‘Irak’ta intihar saldırısı: 82 ölü’, ‘Pakistan’da bombalı saldırı: 54 ölü’ gibi haberleri tıklama ihtiyacı bile duymuyoruz artık. Çok sıradan bir haber gibi geliyor. Bu çok korkunç bir durum.
O kol kola giren sahtekar dünya liderlerinin hiçbirisi Paris için gösterdiği duyarlılığı Baga veya Ortadoğu’nun bir ülkesi için göstermedi. En acısı da Nijerya’nın devlet başkanı Goodluck Jonathan bile Paris için taziye dileklerini sunarken kendi ülkesinde aynı barbar zihniyet tarafından katledilen vatandaşları için tek kelime etmedi. Bahsederse bu yıl yapılacak seçimlerde puan kaybedecek, ülkede hakimiyetinin olmadığı açığa çıkacak.
Ve bu sahtekar devlet başkanı şöyle diyor eski bir konuşmasında; “Dünyanın en zengin 25 kişisi arasına girmiş işadamımız var… Özel uçak sahipliğinde dünyada ilk 10’a gireriz… Bize dünyanın en yoksul ilk beş ülkesinden biri olduğumuz söyleniyor. Ama sorunumuz yoksulluk değil, zenginliğin dağılımı.”
Petrol zengini ülkede nüfusun yaklaşık yüzde 70’inin, yoksulluk sınırının altında, yani günde 1 dolar 25 cent’ten az bir gelirle yaşadığından, günde 2 doların altında gelirle yaşayanların oranının yüzde 85 olduğundan bahsetmiyor devlet başkanı.
Yüreğimiz bir yandan Şengal’deki Ezidilere ağlarken, bir yandan da Kobane’deki kahraman direnişçiler için çarpmayı ihmal etmez. Bir yandan Nijerya’da 10 yaşındaki kız çocuğunu intihar bombacısı yapan zihniyeti lanetlerken, bir yandan da Türkiye’de 6 yaşındaki kız çocuğunu ‘karı’ yapan zihniyetin suratına tükürmeyi unutmayız. Paris’te katledilen cesur kalemlere ağlarken, Baga’da yakılan mazlumlar için de aynı gözlerle ağlarız. İnsan olmanın gereği budur.
Daiş’in, El kaide’nin, Boko Haram’ın barbarlığına karşı tek ses olma, Emperyalist güçlerin sahtekarlıklarına karşı birlikte mücadele etme zamanıdır… Bunu yapamazsak sadece Paris’te insan oluruz, o da sadece Paris’in bir bölgesinde. Paris’in göbeğinde yine böyle gündüz vakti bir gün üç Kürt kadın devrimci kalleşçe katledilirken yine hepiniz sessiz kalmıştınız…
Alaettin Sinayiç