Alevilik Nedir? I Araştırma Bulguları

Bu araştırma şunu göstermiştir; Alevilik ile İslam iki ayrı din ve iki ayrı sistemdir. ‘’ Alevilik İslam’ın içindedir‘’ söylemi devletin bir politikasıdır ve Aleviliği içerden yıkmaktan başka bir anlam ifade etmemektedir.

alevilik_nedirDevletin 1916 yılında Baha Said’e verdiği görevi 1993-1995 yılları arasında Orhan Türkdoğan almıştır. Türkdoğan (2006) Alevi ve Sünni bütünleşmesini Allah, Kur’an ve Peygamber olarak görmektedir. Ancak araştırmasında hiç bir Alevi ocağında Kur’an’a rastlamamıştır.

Alevi sözcüğü  literatüre 20.yüz yılın başlarında girmiştir. Biz de bu genel kabulden yola çıkarak çalışmamızın adını Alevilik Nedir? koyduk. Ondan önce Kızılbaşlık olarak anılmaktadır.

Yürükoğlu (2011), Aleviliğin iki kaynağı olduğunu belirtmektedir. Buna göre birinci kaynak Şiilik (Ali evine bağlılık mezhebi), İkincisi ise sufizmdir. Her dinde kolları olan sufizmin önemini özellikle belirtir. Ona göre Bektaşiliği diğer düşüncelerden ayıran öge sufizmdir. Sufizm, İslam’dan bin beş yüz yıl önce ortaya çıkmış ve en karakteristik özelliği panteizm anlayışıdır. Yani Tanrı – evren ve insan bir bütündür.Yürükoğlu’nun Aleviliğin kaynakları olarak gösterdiği sufizm önemli bir tespittir. Zamanın düşünce sistemine damgasını vurmuş sufizmde yani mistizmde tüm dinler içinde adaletsizliğe karşı mücadele verilmiştir. Ancak diğer kaynak olarak gösterdiği Şiilik (Ali evine bağlılık mezhebi) Aleviliğe kaynak değildir.

Bu konuyu açmakta fayda var. Ali kültü Aleviliğe 16. yüz yılda geçmiştir. Ondan önce Ali kültü ne Baba İshak’da vardır, ne de Hacı Bektaş ‘da vardır. (Çubukçu 1997)

Abdülbaki Gölpınarlı’nın ( 1958) hazırlamış olduğu Hacı Bektaş Vilayetname’sine bakıldığında bir zorlamayla Hacı Bektaş, Ali soyuna bağlanır. Ancak Vilayetname ’de 12 imamlara ve Kerbela olayına rastlanmaz. (Çubukçu 1997). Ölümünden çok sonra yazılan Vilayetname ’de her ne kadar Ali soyundan ve namaz kılan biri olarak gösterilse de bunun bir zorlama olduğu anlaşılmaktadır.  Ayrıca Vilayetname’ ye bakıldığında mistizmin merkezi Kapadokya’da Hıristiyanlarla iyi ilişkiler kurduğu ve Müslüman softaları yerdiği menkıbelerde vardır.

Konunun anlaşılması açısından 16. yüzyılın ilk yarısına bakmakta fayda var. Bu dönem bu günkü Aleviliğin Kızılbaşlık olarak anıldığı dönemdir. 1511 yılında Antalya Tekeli’den Kızılbaşlar Şahkulu önderliğinde Osmanlıya karşı başkaldırdılar. İsyan bastırılır ve Kızılbaş kimlikli insanlar kılıçtan geçirilir. Kurtulanlar Şah İsmail’e sığınırlar. İkinci Beyazıd’ı ‘’derviş’’ olarak gören ve ‘’baba’’ diyen Şah İsmail isyancılara karşı acımasız davranır.

Beyazıd Sünni ve Şah İsmail Kızılbaş olarak bilinir ama ikisi de Kızlbaşlara düşman.

Aydın Çubukçu (1997) meselenin sınıfsal boyutuna dikkat çeker ve Hoca Sacettin Efendi tarihinde olayı anlatırken İsyancılar Şah İsmail’e şöyle diyor;

‘’ Beyazıd’ın yönetimi altında Anadolu insanı inim inim inliyor. Vergilerden, yöneticilerin zulmünden takatımız kalmadı, perişan olduk. Çok yoksul olduk bu nedenle ayaklandık’’ ( Çubukçu 1997, Akt.,Yıldırım 2000, s.216)

Şah İsmail ise ‘’orda ayaklandılarsa burada da ayaklanırlar’’  diye isyancıları kılıçtan geçiriyor.

İsmail Belikçi (2005) ise olayın inançsal boyutuna dikkat çeker. İsyancıların namaz kılmadıkları ve Kur’an okumadıkları için katledildiklerini belirtmektedir.

Araştırmamız sonucunda iki bulguya ulaşılmıştır. Birincisi Alevilik İslam’ın içinde değildir, İslam dini dayatılmaktadır. İkinci bulgumuz Alevilik bir dindir ama tek tanrılı dinlere benzemez. Gelecek bölümde bulgularımızı  Alevilik İslamın içinde değildir ve Alevilik bir dindir başlıkları altında tartışacağız….

DEVAM EDECEK

Ahmet Güven

CATEGORIES
Share This