Kürt var da Kürdistan yok mu? Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —
- 1-Kandil ile Kürt halkını birbirinden nasıl ayıracaksınız? 40 yıldır başaramadınız, bundan sonra nasıl yapacaksınız?
- 2-Kürt’ü ve Kürdistan’ı yok sayarak Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz?
AKP-MHP’nin ulusal çapta tüm devlet partilerini ortak ettiği “ülke bekası” oyununa ilk kez CHP katılmamışken, karşı hamle “ihanet” suçlaması şeklinde oldu ve CHP provokatif şekilde oyuna getirildi!
CHP Genel Başkanına kim o kötücül aklı verdiyse, uzun süredir oluşturmaya çalıştığı imajı “Kandil” çıkışıyla yerle yeksan etti. Toparlaması kolay olmayacak!
Zaten AKP-MHP’nin kimyasal silahlar dahil her türlü vahşi yöntemi kullandığından haberi yok mu? Yapabileceklerinin son sınırındalar. Vahşette sınır tanımıyorlar. CHP bu vahşetle mi yarışacak?
Güya bu sorunu mecliste çözeceklerdi. Ne oldu da birden u dönüşü yapıldı? Açık ihanet suçlamaları dışında bir yerlerden uyarı mı geldi? Yoksa “Kürdistan” gerçeğiyle karşılaşınca mı bu kadar iktidarın kanlı diliyle konuşmaya başladılar? Şok durumu, akıl tutulması böyle oluyor işte!
Şokta olan sadece CHP ve İYİ Parti değil, onlardan daha fazla AKP-MHP’dir. Ortaklıkları döneminde vahşette sınır tanımadıkları halde çok rahatlıkla “Burası Kürdistan’dır!” sözüyle karşılaştılar. Bir kişi değil milyonlarca insan bunu söylüyor.
Bir tek kelime hepsinin kimyasını alt üst etti. Adeta kırmızı görmüş boğaya döndüler. Çünkü bunların hayatla, toplumla, gerçeklerle bağı yok.
Bu söz ilk kez söylenmiyor ve ilk kez duyulmuyor; ama dönemin özelliği nedeniyle turnusol rolünü oynadı.
Kürt var mı yok mu tartışmasından, Kürdistan tartışmasına geçildi. Zekaya bakın: “Kürt var, ama Kürdistan yok!”
Yeni soykırımların zemini böyle hazırlanıyor, muhalefet de böyle alet ediliyor işte.
Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” demesiyle sorun yok olmadığı gibi, Bahçeli’nin yoktur demesiyle de Kürdistan yok olmaz. Her gün bombalamakla yok olmadığı gibi!
Biraz kendi tarihlerine saygılı olsalar, Selçukludan Mustafa Kemal’e, herkesin Kürdistan adını kullandığını; kurucu meclis’te Kürdistan mebuslarının olduğunu görürler. Bilmiyor değiller ama inkâr ediyorlar.
Ve günümüzde de Kürdistan adı bir bölünme vesilesi değildir; tarihi ve toplumsal bir gerçeğe saygı gereği kabul görmelidir ve yüzyılın sorununun çözümünde kilit önemde ele alınmalıdır. Bu adın kabulü, ayrı bir devlet kurulması anlamına gelmiyor.
Bu yalanla Türk toplumunu uyutuyorlar. Bu korkuyu büyüterek Kürt halkına uygulanan soykırımı ve dağlardaki kimyasal saldırıları normalleştirmeye çalışıyorlar.
Buna karşı, defalarca bu tür saldırılara maruz kalan Rojava’daki halkımız ve kimyasal silahların, Avrupa devletlerinin göz yumması nedeniyle kullanıldığını iyi bilen Avrupa’daki halkımız ayağa kalkmıştır. Bu büyük duyarlılık sayesinde Türk faşizminin yargılanmasına giden sürecin taşları örülmektedir.
Bu suç Kürdistan’ı yok etmek için işlenmektedir. Bu boğalara “kırmızıyı göstermeyin!” diyenler de var. Haklı olabilirlerdi, ama gerçekten demokratik siyaset yapma ortamı olsaydı!
Aksine ortada inkâr var, bir halkı ve coğrafyasını yok sayma var, kimyasal düzeye varıncaya dek katliam var.
Buna karşı direnenlerin “özgür Kürdistan demokratik Türkiye” şiarıyla özetlediği hedef açıktır: Ayrı bir devlet değil, demokrasi!
Toplumsal, kültürel ve siyasi hakları tanınmış Kürt halkının ayrı bir devlete ihtiyacı yoktur. Bu hakların anlamı yerel demokrasidir, demokratik özerkliğin tam anlamıyla hayata geçirilmesidir.
Bu kadar hayati, ama asgari düzeyde olan taleplere “bölücülük” gözüyle bakanlar şoven-ırkçı faşist zihniyetin etkisinden kurtulamayanlardır. Bu nedenle Kürdistan deyince Hitler oluveriyorlar.
Kürdistan; yakılıp yıkılan coğrafyamızdır, yok sayılan dilimizdir, tarihimizdir, kültürümüzdür. Varlık-yokluk sebebimizdir. Faşizmin yok etmeye çalıştığı bunlardır.
Bu amaçla her gün kol kola oldukları KDP’nin adında da Kürdistan olduğunu bilmiyorlar mı?
Soykırımcıların Kürt sorunu için “imhayla yok etmek” dışında bir çözümü yoktur. İYİ Parti, CHP, Saadet ve diğerleri farklarını ortaya koymak zorundadırlar.
Hem nalına, hem mıhına vurmakla olmaz. Lafta değil, oy almak için değil; gerçekten barışçı olacaksınız! Yoksa iktidara benzersiniz.
Son olarak, meseleye eski kafayla yaklaşanlara iki sorumuz vardır:
1-Kandil ile Kürt halkını birbirinden nasıl ayıracaksınız? 40 yıldır başaramadınız, bundan sonra nasıl yapacaksınız?
2-Kürt’ü ve Kürdistan’ı yok sayarak Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz?
Sorular yüz yıllık bir akılsızlığa işarettir: “Kürt var, Kürdistan yok” diyenlerde baş var, akıl yok! Böyle olmasa, etle-tırnağı birbirinden ayırmaya kalkmazlardı.
Türk halkı, “Kürt ve Kürdistan” adından korkmamalı; tam tersine bunun inkarından korkmalıdır. Çünkü yüz yıllık sorunun sebebi budur. Kabul etmek, ayrılığa değil, tam tersine, birliğe, beraberliğe, çözüme vesile olacaktır.