HDP Ramazan Bayramı sonrası yeniden sahada siyasete dönme kararı aldı

HDP Ramazan Bayramı sonrası yeniden sahada siyasete dönme kararı aldı

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, koronavirüs salgınına karşın, partili belediyelere yönelik kayyum atamaları ve gözaltıların devam ettiğini, güvenlik güçlerinin partililere müdahale ederken, sosyal mesafeyi dikkate almadıklarını belirterek; bu durum karşısında Ramazan Bayramı’ndan sonra sahada siyasi faaliyetlerine dönme kararı aldıklarını açıkladı.

İktidarın koronavirüs salgını döneminde de “kendilerine insanlık dışı tutumunu sürdürdüğünü” belirten Oluç, “Onlar ne kadar cüretkar ve saldırgan davranıyorsa, biz de o kadar cesaretle siyasi faaliyetlerimizi sürdüreceğiz” dedi. Kayyum atamalarını, halk iradesine yönelik “siyasi darbe” olarak nitelendiren Oluç, “Attıkları her kayyım adımı ile beraber özellikle Kürt seçmen açısından güveni biraz daha yitiriyorlar” görüşünü dile getirdi.

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç bir grup gazeteciyle yaptığı sohbet toplantısında, partisinin yeni dönemdeki siyasi yol haritasına ilişkin bilgi verirken, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı.

“Muhalefetin evine kapanması iktidar tarafından kötüye kullanılıyor”

Salgın sürecinde HDP’li belediyelere yönelik kayyum atamalarının durmadığını, Diyarbakır’da 18 partilinin gözaltına alındığına işaret eden Oluç, son olarak Ankara’da gözaltıları protesto eden milletvekillerine emniyet güçlerinin sosyal mesafe kurallarını dikkate almadan “kollarından çekiştirerek” müdahale ettiğine dikkat çekti. İktidarın HDP’ye yönelik bu tutumu karşısında “ellerini kavuşturup oturmayacaklarını” belirten Oluç, yeniden sahada siyasete dönme kararı aldıklarını söyledi:

“Yaz ayları için bir planlama çıkaracağız, aşağı yukarı kaba hatları ile belli oldu. Yaz aylarında her zaman yaptığımız siyasi faaliyetleri yeniden devreye koyacağız. İşte halk toplantıları olsun, çeşitli etkinlikler olsun. Biz bütün siyasi partilere de, sivil toplum kuruluşlarına da öneriyoruz. İktidar her türlü saldırıyı yapacak, Cumhurbaşkanı sıfatıyla AKP Genel Başkanı, her gün muhalet partilerine ağır hakaretler savuracak, üstelik de bunu koronavirüs salgını tedbirlerinin ne olduğunu açıkladığı konuşmalarda yapacak, etik de değil bu yaptığı, ama muhalefet partileri diğer toplumsal ve siyasal muhalefet susacak… Böyle bir şey yok.

“Biz elbette ki tedbir alacağız, elbette herhangi birinin sağlığına zarar gelsin istemeyiz, Ama artık toplumsal ve siyasal muhalefetin evine kapanması ve sokaktan geri çekilmesi tutumunun iktidar, emniyet güçleri tarafından kötüye kullanıldığını düşünüyoruz ve artık bu şekliyle bunu kabul etmeyeceğiz. Emniyet güçleri utanmaz bir şekilde milletvekillerimizi kollarından tutup çekiştirme cesaretini koronavirüs salgınına rağmen buluyorsa, sosyal mesafeyi kullanmıyorlarsa o zaman biz de kullanmayız. Onlar ne kadar cüretkar ve saldırgan davranıyorlarsa biz de o kadar cesaretle onlar karşısında siyasi faaliyetimizi sürdüreceğiz. Biz de bayram sonrasında olağan siyasi faaliyetlerimize başlayacağız. Halk toplantıları, mitinglere kadar bir planlama çıkartıyoruz.”

Oluç’un gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

MHP Lideri Bahçeli’nin milletvekili transferini engelleyelim çağrısı var. AKP de buna destek verdi ve Haziranda getirebiliriz’ dendi. Özellikle yeni kurulan partilerin milletvekili transferini önlemeye dönük bu girişimle ilgili sizin tutumunuz ne olur?

Ben AKP sözcülerinin milletvekili transferi konusundaki sözlerini doğrusu çok manidar buldum. Eğer yanlış bilmiyorsam, bu dönemde İYİ Parti’den iki milletvekili transfer etti AKP.

Bu tartışma nereden çıktı? Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir baskın seçim olması halinde DEVA ve Gelecek Partisi’nin seçime giremeyecek durumda olmaları halinde onlara imkan sağlayacaklarını söylemesinden kaynaklandı. Toplumdaki bütün siyasi akılların, görüşlerin, fikirlerin Meclis’e yansıması gerekir.

Toplumda zemini olan, karşılığı olan siyasi partiler seçime girmesin diye, türlü oyunlar yapılmaktadır. Şimdi oyunu bozmak için adım atmaya kalkanlar mı acaba siyasi etiği yaralıyor, yoksa oyun yaparak siyasi partileri Meclis dışında bırakıp kendi iktidarlarını sürdürmeyi hedefleyenler mi siyasi etiği yerle bir ediyor?

“İktidarlarının bekasını korumak için…”

İkincisi, seçim yasasında değişiklik yıllardır tartışılıyor. Mesela baraj meselesi. Seçim yasasında değişiklik yapılmalı ve yüzde 10 barajı gibi hiçbir demokratik ülkede olmayan barajın anlamı da zaten kalmamıştır. Seçim Yasası’nda hakikaten demokratik seçimler olsun diye değişiklik yapalım diyen bir anlayış olsa iktidar tarafında çok saygıdeğer bir tutum olur. Ama onların tutumu nasıl olur da kendi iktidarımızı, koltuğumuzu sağlama alırız ve diğer partilerin seçime girmesini engelleriz doğrultusunda olduğu için hiçbir saygı değer yanı yoktur bu tutumlarının.

Evet, hem Seçim Yasası’nda hem Siyasi Partiler Yasası’nda bütün anti-demokratik hükümler değiştirilmeli. Mesela yeni kurulmuş partilerin seçime girebilme haklarını elde etme koşulları son derece ağır ve manasızdır. Biz bu tartışmanın tamamen kendi iktidarlarının bekasını koruyabilmek için yapılan tartışmalar ve adımlar olduğunu düşünüyoruz. Tutumuz bu yönde olacak. iktidarın demokratik adım atma niyetinde olduğunu düşünmüyoruz.

“Halkın iradesine siyasi darbe yapıyorlar”

Çeşitli kamuoyu anketleri yayınlanıyor. Size gelen anket sonuçları var mı, HDP oyları ne durumda?

Bu özellikle salgın döneminde yapılan anketlerin ağırlıklı olarak telefon anketleri olduğunu biliyoruz. Ve bu telefon anketlerinin sağlıklı olmadığı kanaatindeyiz.

Kayyımların atandığı özellikle Kürt coğrafyasındaki illere baktığımızda çok net olarak durum iktidar açısından ciddi bir aşağı gidişi göstermeye devam ediyor. Attıkları her kayyım adımı ile beraber özellikle Kürt seçmen açısından güveni biraz daha yitiriyorlar. Bu kayyım atamalarının AKP’nin Kürt seçmen nezdindeki var olan küçük desteğini de ortadan kaldırma doğrultusunda bir gelişmeyi gösteriyor. Çünkü insanlar şunu söylüyor, seçim yapıyoruz ve gidip oy veriyoruz, bizi yönetecekleri seçiyoruz, ama sonra iktidar kayyum atıyor ve onları görevden alıyor. Bu sadece belediye başkanları açısından geçerli değil, belediye meclis üyeleri açısından da geçerli.

Kayyım atanan belediyelerde o atanan valiler ve kaymakamlar aslında belediye meclisini de işlemez hale getiriyorlar. Yani resmen feshetmeseler de toplantıya çağırmayarak fiilen belediye meclislerini işletmiyorlar. Belediye meclislerinde sadece HDP yok ki, evet HDP çoğunlukta oradaki birçok belediye meclisinde ama o belediye meclisinde AKP’li ve CHP’li belediye meclis üyeleri de var. Dolayısıyla onları da bir biçimiyle işlevsiz hale getiriyor kayyım atamaları. O yüzden kayyım atanan yerlerde seçmen bunu görüyor ve o zaman seçim yapmanın anlamı ne sorusunu soruyor. Ve kim bunu yapıyor diye baktıklarında da AKP iktidarını görüyorlar.

Şimdi koronavirüs dönemindeki 13 belediyeye kayyum atanması bunu perçinledi doğrusu. Bizim de geriye 12 belediyemiz kaldı zaten. Bugün yarın oralara da bir bahane bulup kayyum atayabilirler. Ve böylece planlı olarak hazırladıkları halkın iradesini gasp etme ve siyasi darbe yapma işinin son aşamasını da gerçekleştirmiş oluyorlar. Darbeci arıyorlar ya çok aramalarına gerek yok aynaya baksın bu iktidar, darbecilerin kim olduğunu o aynada görürler. Bu kadar açık ve net. Halkın iradesine siyasi darbe yapıyorlar.

HDP’nin gündeminde kayyumlara karşı yerel yönetimlerden çekilme seçeneği var mı ya da kayyumlara karşı itirazını sokaklardaki protestolarla sürdürme kararı var mı?

Yerel yönetimlerden çekilme diye bir tartışma gündemimizde yoktur. Geçtiğimiz yıl Kasım ayında Ankara’da yaptığımız toplantı ile o konuyu kapattık. Herhangi bir yerden çekilmiyoruz çünkü o yerleri kazanmak için çok ciddi bedeller ödendi. Hiçbir yeri mücadele etmeden onlara teslim etmeyeceğiz. Onlar gasp etsinler, hukuksuzluk yapsınlar, uluslararası demokratik sözleşmeleri çiğnesinler, tekrar ilk seçimde oraları kazanacağımıza eminiz.

Kayyuma karşı mücadelelerimiz, sokakta da devam edecek. Protestolarımız devam edecek. Mahalle mahalle örgütlenmeye devam edeceğiz. Biz gözaltına alınan ve tutuklanan her arkadaşımız için üzülüyoruz ama şu durumdan iktidarın en ufak bir kuşkusu olmasın ki hiçbir kişi Kürt halkı, Türkiye barış ve demokrasi güçleri, asla ve asla gözaltı ve tutuklamalar nedeniyle siyasi faaliyet yapmaktan vazgeçmiyor. 2016’da yaptılar 4 Kasım siyasi darbesini, aradan neredeyse dört yıl geçti. O günden bugüne ne cezaevinde olan bir arkadaşımız ne de dışarıda olan bir arkadaşımız boyun eğdi. O konuda son derece kararlıyız.

“Tartışmalar demokratik işleyişin gereği”

İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, parti yönetimindeki hakim anlayışı, hantallığı eleştirerek, istifa etti. Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in de benzer eleştirileri var. Parti içinde ekipler tartışması mı var?

HDP, diğer siyasi partiler gibi içinde çeşitli görüş ayrılıkları olan bir parti, bu bize aykırı olan bir şey değil. bu tartışmaların yapılıyor olması demokratik işleyişin bir gereğidir. Biz 2019 yılında, 2020 kongresine hazırlık olarak, bir yıl boyunca tüm il ve ilçelerimizde konferanslar yaptık. Ardından bölge konferansları yaptık. Örgütlenme, parti içi demokrasi gibi konuları özellikle tartıştık.

Dolayısıyla biz böyle bir tartışma sürecinden gelerek 2020 Şubat’ında 4. büyük kurultayımızı yaptık. HDP içindeki tartışma her siyasi partide olduğu gibi vardır, bu demokrasinin gereğidir aynı zamanda.

“Ekipler tartışması” yok ama HDP’nin içinde bileşenleri vardır, bireyler vardır, çeşitli platformlar vardır. Bu tartışmalar bir şekilde sürer ve bu doğal olandır.

Hantallık meselesine gelince. Keşke biraz hantal olsaydık da bu kadar çok koşturmasaydık. Böyle dinamik bir çalışma anlayışı ve tarzı olmasaydı, üyeler, yöneticiler milletvekilleri böyle bir tavır göstermiyor olsalardı zaten iktidarın bu baskıları, saldırıları karşısında herhangi bir siyasi parti ayakta duramazdı, HDP de duramazdı. Ayakta durmasının nedeni bu dinamik yapısıdır.

Ahmet Şık’ın eleştirilerinin bir kısmı doğru olabilir. Bu eleştiriler o konferanslarda da yapılmıştır. Ama bunların tartışılması, eleştirilmesi bunların özeleştirel bir tarzla yapılması gerekir. Her siyasi partide olduğu gibi her mücadele eden yapıda olduğu gibi HDP’de de yanlışlar ve eleştiriler olur, bunları gidermek için fark ettiğimiz ölçüde adımlar atılır. Bunun için istifa etmeye gerek yok.

Ayhan Bilgen de HDP’nin eş belediye başkanıdır. HDP’de çok çeşitli görevlerde bulunmuştur. Eş Başkan Yardımcılığı, Grup Başkanvekilliği yapmıştır. Biz bunları tartışırız. Yanlışlarımız varsa bunları düzeltmeye çalışırız. Bazen eleştirilerde de abartı olabilir onları da tartışarak eleştirenlerle gidermeye çalışırız.

Belki iktidar HDP içinde şey yaratmaya çalışıyor. Çok eskiden bu yana, şahinler güvercinler diye tartışmalar karşımıza çıkar. Dediğim gibi HDP’nin içinde demokratik tartışma ve eleştiri zemini her zaman vardır. HDP gibi bir parti, iktidarın saldırıları altındaki bir parti kendi içinde demokratik mekanizmaları işletmiyor olsa zaten o kırılma yaratır. Bizim açımızdan eleştiri özeleştiri mekanizmasının işliyor olması çok önemlidir. Başka türlü bu saldırılara dayanılamazdı.

“Gerginliğin nedeni irtifa kaybetmeleri”

Koronavirüs salgını sürecinde de sanki bir seçim atmosferindeymişiz gibi gerilim çok yüksekti. Siz bu durumu neye bağlıyorsunuz, bir erken seçim bekliyor musunuz?

Seçim hazırlığı, yani o fikir bazılarının aklında olabilir fakat ben şu anda iktidarın bu riski üstlenebileceği kanaatinde değilim. Onların aslında önüne gelen ve gerçek olan araştırmalar, durumun çok parlak olmadığını gösteriyor. Şimdi seçim deyince herkes Meclis’e bakıyor ama sadece Meclis değil ki. Meclis’te milletvekili sayıları yeniden belirlenecek sonuç olarak. Ama esas önemli olan Cumhurbaşkanlığı. Yüzde 50+1’e ihtiyaç var. Çok riskli bir durum aslında. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu riski, hiçbir şey yokmuş gibi göze almasının çok kolay olduğunu sanmıyorum. Yani yapsa sonucu kendisi için hazin olacaktır. Bunun farkındalar dolayısıyla ben durumu toparlamadan, Türkiye’deki ekonomik açıdan yaşanmakta olan ve daha da derinleşecek olan krizi toparlamadan iktidarın bir erken seçim adımı atacağı kanaatinde değilim. Atarsa eğer sonuç kendisi için iktidarı kaybetmek olacaktır.

Biz tabii ki böyle bir şeyi yapacak olursa, ‘aman yapma’ demeyiz. Ama ben iktidarın o adımı atacağı kanaatinde değilim, Tayyip Erdoğan’ın yüzde 50+1 cebimdedir, diye düşündüğünü hiç zannetmiyorum. Gerginlikleri de ondan kaynaklanıyor. Şu anda siyasal muhalefete, toplumsal muhalefete yönelik kutuplaştırıcı, gerginleştirici, hakaretamiz dili, üslubu, yaklaşımı da zaten bundan kaynaklanıyor. Var olan durumu görüyorlar, irtifa kaybediyorlar. İrtifa kaybettiklerini gördüklerinde de gerginleşerek kendi taraflarını kontrol edip, muhalefeti de sindirmeye çalışarak bu dönemi atlamaya çalışıyorlar. Muhalefet bütün bu oyunların farkında.

Cumhurbaşkanı sıfatıyla bir partinin başkanının bütün muhalefet partilerine, onların yöneticilerine, milletvekillerine hakaret etmesini yıllardan beri yaşadıkları için etmese şaşırır herkes. Cumhurbaşkanı muhalif belediyelere teşekkür etmesi haber oluyor yani bu memlekette. Şimdi o yüzden ben çok erken seçim havası olduğunu düşünmüyorum. Yani hiçbir zaman böyle bir şey olmaz demiyorum ama şu andaki koşullar bir erken seçim için iktidar açısından uygun koşullar değildir. Keşke yapsalar da sonucunu görseler.

Kaynak: BBC

 

CATEGORIES
TAGS
Share This