Konca: Sivas’ta Diri Diri Yaktılar, Şimdi de Cizre’de Diri Diri Yakıyorlar
Başkent Londra’da yapılan Newroz kutlamasında konuşan Halkların Demokratik Partisi Siirt milletvekili Besime Konca AKP hükümetinin Kürdistan’daki saldırılarının büyük bir katliam olduğunu belirterek yaşananların her zamankinden daha ağır olduğunu ifade etti.
‘Direnen Cizre’nin ruhuyla, direnen Sur’un, direnen Nusaybin’in, direnen Gever’in, direnen Azad’ın ruhuyla merhaba’ diye konuşmasına başlayan HDP Milletvekili Besime Konca, konuşmasında Türkiye gündemine ilişkin geniş bir değerlendirme yaptı. Konca özellikle Cizre’de yaşananları Sivas katliamına benzeterek, ‘nasıl Sivas’ta bizi diri diri yaktılarsa, Cizre’de de diri diri yaktılar’ dedi.
Kürdistan’daki direniş, dört parça Kürdistan’daki direniş, bütün dünya’da onurlu Kürt halkının direnişi, tarihten günümüze kadar, çağdaş Kawaların direnişi gibi, günümüze kadar bizleri onurlu bir halk olarak 21. Yüz Yılda yerimizi aldığımızın günlerini yaşıyoruz. Rojava devrimini, Arin Mirxan ruhuyla selamlıyoruz. Kuzey Kürdistan’daki direnişi, Mehmet Tunç’ların. Teslim olmayacağız, direneceğiz. Şehit düşersek, bizimle gurur duyan, kahraman Mehmet Tunç’un ruhuyla, direnişinizi Newroz’unuzu selamlıyorum.
DAYATILAN KATLİAM HER ZAMANKİNDEN DAHA AĞIR
Evet, Kürt halkı olarak bugün tarihi bir süreçten geçiyoruz. Bu tarihi süreç, orta doğu halkları için tarihi olduğu kadar, demokratik bir Türkiye cumhuriyeti, özgür, demokratik bir Kürdistan için mücadelenin en kritik aşamasını yaşıyoruz. Tarihten günümüze kadar çok bedel ödedik. Kürtlere reva görülen katliam soykırım, asimilasyon olmuştur. Ancak, bugün, AKP faşizmini saray faşizmini Kürt halkına dayattığı katliam, soykırım politikası, hiç bir süreçte yaşanmadığı kadar, ağır bir katliamdır. Ağır bir süreçtir. Dersim’de yaşananların çok daha fazlası bugün dayatılıyor. Ancak, Kürt halkı, ne yüz yıl önceki Kürt halkıdır, ne 50 yıl önceki Kürt halkıdır, ne de 20 yıl önceki Kürt halkıdır. İdeolojimizle, örgütlülüğümüzle, kurumsallaşmamızla, özgür irade ve cesaretimizle AKP faşizminin tekrar tarihte Cumhuriyet geleneğini yaşatmayacak.
AKP’NİN KÜRT HALKINA DAYATTIĞI ‘BAŞ VERME’ POLİTİKASIDIR
‘Bize ‘ya baş eğersiniz, ya da baş verirsiniz’ diyorlar. Baş vermek İşid’in Orta Doğuda geliştirdiği politikadır. İşid baş kesiyor. Bugün AKP’nin de Kürt halkına dayattığı, baş kesme politikası, Kürt halkının cesaretini Kürt halkının onurlu mücadelesinin karşısında zayıf olduğunun göstergesidir. Özel savaş uyguluyorlar. Vatandaşlıktan çıkarmayı düşünüyorlar. Parlamentoda dokunulmazlığı kaldırmak istiyorlar. Aydınları cezaevine alıyorlar. 90 gün Sur’da on binlerce askeriyle, özel timiyle, JÖH ile, PÖH’ü ile, Kürt gençlerinin karşısında güç olamadılar. Kıbrıs’tan asker getirdiler. Özel hareket timlerini Kıbrıs’tan getirdiler. 74 yılında Kıbrıs’ı dört günde aldıklarıyla övündüler. Ama bugün, ne Sur’da, ne Cizre’de, ne Nusaybin’de, ne Gever’de, başarı elde ettikleri siyaset bir, politika bir güç gerçeklikleri yoktur. Nasıl ki tarihte katlettiğiniz Kürtler daha da büyüyerek, Kürtler daha da örgütlenerek, Kürtler sesini daha da yükselterek, özgürlüğe yakınlaştı. Ve egemenler bütün tarihteki süreçte, tekrar tekrar anılmayacak utançlarıyla katliamlarıyla, toplumların halkların vicdanlarında mahkum oldularsa AKP faşizmi de, AKP çeteciliği de demokrasinin, özgürlüğünün, Kürt gençlerinin, Kürt kadının iradesi ve vicdanı onurlu duruşu karşısında tarihe gömülecekler, mahkum olacaklar.
Sadece Kürdistan’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Derik’te, Silopi’de direniş yok arkadaşlar. Türkiye toplumu karşısında da, AKP faşizminin yok sayma politikaları Kürdistan’a paralel, daha derinleştiriliyor.
ÇOCUKLARA TECAVÜZÜ AKLAYAN BİR YAPI İLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Çocuklara Türkiye’de toplu tecavüz ediliyor. 45 çocuğa tecavüz edildi, AKP iktidarı, parlamentoda verdiğimiz Gensoru ve araştırma komisyonları için ‘tecavüz araştırılmasın’ diye el kaldırdılar. Tecavüzün karşısında durmayan, Tecavüzü gizleyen, aydını, demokratı, gazeteciyi, ceza evine koyan bir iktidar, iktidar değildir. Böylesi hükümet, hükümet değildir. Toplumun nezdinde bu gücün bu iktidarın, bu faşizmin bir hükmü yoktur. Askeri güçle, rantla, hırsızlıkla bugün kendilerini yönetiyor olabilirler, bu bir geçiş sürecidir, bu bir kriz sürecidir, bu bir kaos sürecidir.
Bu kaosu savaşla yönetmek isteyebilirler, ama halklar, demokrasi, Kürtler, Aleviler, Süryaniler, Asuriler, sosyalistler, demokratlar, çok daha güçlüdür. Onların askeri gücü olabilir, onların para gücü olabilir. Dünyanın bütün tarihsel süreçlerinde, başarıya ulaşan, zafer olan, hakikattir, özgürlüktür, onurdur, barıştır ve demokratik yaşamdır.
SİVAS’TA NASIL DİRİ DİRİ YAKTILARSA BUGÜN CİZRE’DE AYNISINI YAPIYORLAR
Acılarımız büyüktür. Nasıl Sivas’ta bizi diri diri yaktılarsa, Cizre’de de diri diri yaktılar. Bu bir politika değil. Bu bir siyaset değil. Bu ahlaki, vicdani olarak, Türkiye siyasetinin çürümüşlüğünün en son noktasıdır.
Acılarımızı, şehitlerimizi ve değerlerimizi güce dönüştürmeyi bilen bir hareketiz. Ve biz Mehmet Tunçların şahsında, Seve’lerin şahsında, Fatmaların şahsında, yüzlerce katledilen gençlerimizin şahsında 70 yaşında, üç aylık bebeğin şahsında bu mücadeleyi, Newroz ateşiyle, Newroz direnişiyle çok daha büyüterek özgürlüğe yakınlaştığımızın, tekrar tekrar mücadelesini büyüteceğimizi ve zaferle taçlandıracağımızı söylüyoruz.
MARAŞ MALATYA HATTI ÖZGÜRLÜK HATTIDIR, YILMAZ
Bugün, Kürdistan’daki direniş, bir hat olarak, aynı zamanda bu mücadele Maraş, Pazarcık’ta sürdürülüyor. Pazarcık’taki direnişi de selamlıyoruz. AKP faşizmi, yıllardır, yüz yıldır, Kürtleri nasıl direnişleri katliamları dayatmışlarsa, Alevi halkı olarak da bizleri asimilasyona tabii tutarak, göçertmek, Sünnileştirme politikalarını her zaman yürüttüler. Maraş, Adıyaman, Malatya hattı 70’lerde Denizlerin, Mahirlerin, Sinanların koluyla özgürlüğü, demokrasiyi geliştiren bir özgürlük hattıydı. Bunun karşısında geliştirilen darbeler, kurulan idam sehpaları bu halkı yıldırmadı.
78’lerde Maraş katliamı gerçekleştirilerek, Maraş katliamı şahsında bütün Alevi halkın katletmek, öldürmek ve asimile etmek sindirmek istediler.
ALEVİLERE KATLİAM DAYATILIYOR
Maraş hattında Daiş çetelerinin kendini örgütleyeceği, eğiteceği, donatacağı mekanlar için, tekrar bir katliam, tekrar bir asimilasyon, tekrar bir sindirme politikasını Alevi halkı olarak bize dayatıyorlar. Biz bunu kabul etmeyeceğiz. Alevi halkı olarak, Alevi kadınları ve gençleri olarak, ne 60’lardaki, ne 1925’lerdeki, ne 1980’lerdeki halk değiliz. Devlet nasıl kendini faşizmle örgütlüyorsa, devlet nasıl kendisini militarizmle güç haline getirmek istiyorsa, halklar da, Kürtler, Türkler, Aleviler, Sünniler, Ermeniler, Ezidiler, Asuriler de kendini özgürlükle örgütlüyor. Hiç bir zaman, egemenler, hiç bir zaman iktidarlar baki olmamıştır. Ama özgürlükler, ama inançlar, ama halklar her zaman, baki olmuştur. Ve bugün, Kürdistan’daki bütün direnişler AKP faşizmin son süreçlerini yaşadığının, moralini, motivasyonunu, emeğini, başarısını yaşamak zorundayız arkadaşlar. Özel savaşla politika yürütülüyor. Psikolojik savaşla ayakta durmak istiyorlar. Baş isteyen hükümet bunun ifadesidir.
KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİ YETERLİ DENEYİME SAHİPTİR
Yüz yıldır, Kürtlere yaptıkları şuydu. Katliamlarla başarılı olamadılar. 90’lardan günümüze, Türkiye siyasetinde Kürtler, örgütlülüğüyle, iradesiyle, parlamentoda siyaset yapmak istediler, buna da izin vermediler. Bunda da başarılı olmadılar. 7 Haziran seçimlerindeki duyguyu, başarıyı, zaferi hep birlikte yaşadık. Burada da, İngiltere, özellikle de Londra’nın büyük bir emeği oldu. Burada yaşayan halkımızın çok büyük fedakarlıkları ve seçimde en başarılı oldukları yerlerden biriydi.
Katliamlar karşısında daha da büyüdüysek, soykırımlar karşısında daha da büyüdüysek, zindanları göğüslediysek, burada da bu psikolojik savaş karşısında örgütlülüğümüzü büyüterek eylemliklerimizi büyüterek buna da karşı duracağımızı belirtmek istiyorum. Kürt özgürlük hareketi bu deneyimlere fazlasıyla sahiptir.
KÜRTLER BU SÜRECİ NASIL GÖĞÜSLEYECEK
Bazen soruyorlar, Kürtler bu süreci nasıl göğüsleyecek. Kürtler yıllardır dişini tırnağına takarak mücadele ediyorsa. İlmik ilmik bütün mücadele alanlarını örgütlüyorsa her kaleyi, her evi, her sokağı, her mevziyi, bir direnişe dönüştürdüyse, milyonlarca Kürdün çok daha fazla yapacağı şeyler vardır. Bunun için diyoruz ki, geçmişte Türkiye’nin söylediği, yıllardır Türkiye bölünüyor, Türkiye’yi bölmek istiyorlar diyenlere. Siz bugün Türkiye’yi sadece bölmüyorsunuz. Türkiye’nin bir parçası demokratik temelde, bir parçası olmak isteyen Kürdistan’ı haritadan siliyorsunuz.
Kürdistan’ı katlederek, coğrafyasıyla, kültürel tarihi, dokuz bin yıllık, yedi bin yıllık Sur’u yok ederek, bir tarihi yok etmek istiyorsunuz.
TÜRKİYE BİR GÜN AKP’NİN YAPTIKLARINDAN UTANÇ DUYACAKTIR
Erdoğan şunu söylüyor. Türkiye tarihinin en büyük operasyonlarını yapıyoruz diyor. Evet, Türkiye tarihinin en büyük katliamını bugün AKP yapıyor. Hitler, İkinci Dünya Savaşında milyonlarca insanı katletti. Ama bugün Alman toplumunun yarısından çok fazlası, Hitler’in adını anmak istemez, Hitler’den utanır. Türkiye Cumhuriyeti tarihi de bir gün AKP faşizminin de bu yaptıklarını, bu yaptıkları karşısında utanç duyacaktır. Bunun öz eleştirisini halklara, inançlara, kadına verecektir.
Biz bu değerlerimizi, biz bu doğru yolumuzu, biz ödediğimiz bu bedellerle açığa çıkardığımız mücadelemizi daha da büyüterek Cizre’ye, Sur’a, Nusaybin’e ulaşmayı, oradan inşayı güçlendirmeyi, tekrar başaracağız.
MÜCADELEYİ YÜKSELTMELİ
Önümüzde bu direnişlerimizi güçlendirecek tek gerekçemiz Kuzey Kürdistan’ındaki mücadeleyi daha da büyütmektir. Bugün ablukaları Sur’da sürdürüyorlar. Bugün Cizre’de abluka kalkmış diyebilirler. İnanın ki ablukayı sadece kendileri için kaldırmışlar, sokağa çıkma yasağını sadece kendileri için kaldırmışlar. Halkımız, büyük bir onurla, büyük bir gururla sokağa çıkma yasağının kalktığı gün, herkes, bir taş üstünde taş kalmasa da mekanına döndü ve inşaa için elinden gelen bütün çabaları sergiledi. Bu çabayı burada da büyütmek, burada da Kürdistan’ın dört parçası olarak el ele vermek bu mücadeleyi büyütmek, hepimizin görev ve sorumluluğudur.
Sözün de bittiği bir süreci yaşıyoruz, ancak faşizm tekrar tekrar söz ürettiği için biz de onlar anlayana kadar, onlar ikna olana kadar, ikna olmazlarsa da aşılana kadar sözümüzü tekrar tekrar söyleyeceğiz.
Sonuç olarak şunu söylüyorum, Kobane zaferi, Cizre zaferidir, Şengal zaferi Sur zaferidir. Her gün Newroz diyorum, her gün direniş diyorum, her gün özgürlük diyorum. Ve özgür Kürdistan’da, özgür coğrafyada buluşmak dileğiyle diyorum.’’